CHP'liler neden sus pus, nedir bu pislikleri örten gizli şifre?
Toplum olarak nasıl kanalize ediliyoruz, nasıl dolduruşa getiriliyoruz, nasıl ilk elden birilerine çamur atarak kendimizi aradan sıyırma başarısını gösteriyoruz, hayret ediyorum.
Bu yaşananların ilk olmaması, son olmadığını da mı gösteriyor bilmiyorum, ama Ali Kırca'sı, Uğur Dündar'ı, Mehmet Ali Birand'ı ve daha sayılabilecek pek çok ismi, yaptıklarına, karıştıkları skandallara rağmen bu ülkede aklayan, temize çıkaran, hatta bunun da ötesine geçerek itibar kazandıran bir sistemin varlığını kimse inkar edemez artık.
Üstelik bu bir organizasyon. Evet "Avrupa Birliği Müktesebatı" adı altında zinanın suç sayılmaktan çıkarılması nasıl bir zihniyetin ürünü, bu çok eleştirilebilir, üstüne gidilmesi gereken bir mesele...
Sadece bu da değil, altına imza attığı skandallar, karıştığı ahlaksızlıklar nedeniyle toplumun büyük bir kesimi tarafından tanınan, bilinen, ünlü olarak kabul edilen ve örnek gösterilen kişilerin bir süre sonra hiç bir şey olmamış gibi astronomik ücretlerle medya kuruluşlarına transfer olmaları, servetlerine servet katmaları ve her akşam ekranların karşısına geçen milyonlara insanlık ve ahlak dersi vermeleri nasıl bir "ŞİFRE" ile açıklanır bu da gerçekten ayrı bir skandal olsa gerek...
Daha dün iğrenç "seks" görüntüleri ile hatırlamak bile istemediğimiz Ali Kırca, "Sanatçı" diye her gün gençlerimize yutturulmaya çalışılan Gamze Özçelik, onlarca kez yaptığı "ahlaksız" ve "yalan" haberlerinden ötürü özür dilemek zorunda kalan, tükürdüğünü defalarca yalayan, buna rağmen "dürüst" gazeteci yaftasıyla lionslardan ödül toplayan Uğur Dündar, TRT'yi dolandırmaktan 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırılmış ve ancak Belçika vatandaşlığına geçerek cezadan yırtabilmiş Mahmet Ali Birand ve diğerleri...
Merak ediyorum, nedir bu ahlaksızlıkları örten, toplun hafızasından bu kadar çabuk silen, bu isimleri inatla gündemimizde, ekranlarımızda, gazete sayfalarında her gün hiç bir şey olmamış gibi karşımıza çıkaran?
Bunlar türünün son örnekleri mi? Elbette ki hayır....
Şimdi en büyük örnek ile karşı karşıyayız aslında. Daha dün televizyonlarda, kendilerine uzatılan her mikrofona, "bu bir komplo", "bunun arkasında iktidar partisi var", "bu komployu düzenleyenlere karşı hukuk savaşı vereceğiz" diyerek adeta ateş püsküren, "uçkur" meselesini rejim sorunu haline getiren zihniyetin iki gün sonra hiç bir şey olmamış gibi malum siyasetlerine kaldıkları yerden devam ettiklerine şahit oluyoruz.
"Bu bir komplodur" demenin ötesinde, "o görüntülerdeki kişi ben değilim" diyemeyen, buna karşın büyük bir "küstahlıkla" başta hükümet olmak üzere bu konunun üstüne giden herkese saldıran, ateş püsküren, suçlayan, çamur atan, kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi yansıtmaya çalışan, aile babası, iyi bir eş imajı ile milleti kandırma mücadelesi veren, ancak savcıya bilgi vermekten kaçınan, buna karşın "yat aldı" iddiasını derhal yargıya götüren eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, yine aynı görüntülerdeki ikinci isim olarak bilinmesine rağmen ortaya çıkıp "ben değilim" diyemeyen, hatta konu ile ilgili olarak söylediği tek cümle, "Ailemin desteği arkamda, birlikte bunun da üstesinden geleceğiz" diyebilen Nesrin Baytok'un hiç bir şey olmamış gibi evlerinden çıkarak Milli İradenin Tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeleri, partililer ve malum medya organlarının kuklaları tarafından büyük bir coşku ile karşılanmaları da bu bahsettiğim "meçhul şifre"nin bir parçası aslında.
Yani terazinin "sol"a çektiği gerçeğinden yola çıkarsak, bir zamanlar Dr. Selçuk Özdağ'ın da dediği gibi, "Mao ve Lenin'e Atatürk elbisesi giydirerek" geçmişlerindeki kirli sayfaları unutturmaya çalışan ahlak yoksunlarının bu tür durumlarda nasıl organize olduklarını, asıl meselenin çok uzağında gündemler oluşturarak suçluları nasıl akladıklarını, pisliklerini nasıl örttüklerini çok net görebiliyoruz.
Ali Kırca'sını, Gamze Özçelik'ini, Uğur Dündar'ını, Mehmet Ali Birand'ını ve daha bir çok ismi aklayan, bunun da ötesine geçerek "örnek" diye yutturan sistem, şimdi aynı planı Deniz Baykal ve Nesrin Baytok için devreye sokmuş durumda.
Milletin tabularını yıkana kadar bu savaşı verecekler...
Asıl önemli nokta da Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu organizasyondaki yeri. Son yerel seçimler öncesinde millete vereceği hiç bir vaadi bulunmayan CHP'nin kurtuluş olarak sarıldığı, malum medyaya atılan "kemik"ler sayesinde de şişirilerek İstanbul'da aday gösterdiği Kemal Kılıçdaroğlu, bugün bence Deniz Baykal'ın bu "ahlaksız" çıkmazdan kurtulması için yine çok açık bir şekilde kullanılıyor. Gerek partililer gerekse CHP'li olmayanlar adeta Deniz Baykal ve kadın milletvekilinin karıştığı "ahlaksızlığı" unutmuşa benziyor...
Bu film ilk değil ve sanırım son olmayacak. Dün ateş püsküren, hükümeti ve bu konunun takipçisi olan kesimleri suçlayarak sanık sandalyesine oturtan, utanmadan "Genel Başkanımıza komplo kurdular. Bu bir rejim sorunudur, laiklik ve Cumhuriyet değerlerine savaştır" diyen, her tarafa saldıran CHP'lilerden bugün hiç ses çıkmıyor...
Hepsi Kemal Kılıçdaroğlu'nun peşinde dün söylediklerini unutup millete iktidar vaatlerinde bulunuyor.
Adli Tıp, Emniyet Kriminal raporları, inkar ettikleri gerçeği yüzlerine çarpınca mı sustular sanıyorsunuz... Aslında hepsi bunu çok iyi biliyordu. Bu komplonun asıl kahramanlarının bizzat parti içinde, belki en ateşli savunucuların arasında olduğunu artık kim inkar edebilir ki...
Şimdi yapılması gereken şey, geçmişte olduğu gibi bu ahlaksızlığın unutturulmaması, bunun kahramanlarının hukuk karşısında olamasa bile toplum karşısında yargılanmalarıdır...
Bunu başaramazsak, daha çok böyle insanlar gelir adam yerine konur, yine milyonlarca insan peşlerinden ateşe sürüklenir. Bununla da kalmaz, aynı cenahtakiler bir birlerine suçlamaya ve şeytanları sevindirmeye devam eder...
Dün Baykal'ın ahlaksızlığına sahip çıkan herkes bugün nasıl da sus pus?
Anlayan var mı?