Özkök'e teklif: Haniye İsrail'e Başbakan olsun!
Adam uyanık ya, farklı kanallardan gelen eleştiriler bir yana kendi yayın grubundaki köşe yazarlarının eleştirilerine cevap veriyor… Bu sayede Doğan Grubu’nda kimin kime itibar ettiğini de öğrenmiş oluyoruz, hani çok fazla önem arzetmese de.
Dünyanın hiçbir ülkesinde istenmeyen Yahudilerin, başına musallat edildikleri İslam topraklarında işgalci olmadığını ispatlama çabasına giren, İsrail’i o toprakların gerçek sahibiymiş gibi savunan Ertuğrul Özkök’ün dünkü skandal yazısı ile İsrail’de yayın yapan Jerusalem Post gazetesi yazarı Larry Derfner imzalı, "Kafesi Sallamak: Ülkemi suçluyorum" başlıklı yazısını kıyasladık ve bakın ortaya ne çıktı.
Özkök “İki arkadaşıma cevap” başlıklı dünkü yazısında, daha önce yazdığı “Yarın bir gün başka ülkeler de gemilere ‘barış aktivistlerini' koyup, ‘Kürdistan'a yardım malzemesi götürüyoruz' diye İskenderun'a dayansa ne diyeceksiniz? Buna karşı uluslararası kamuoyunu ikna edici bir senaryonuz var mı” ifadelerini hatırlatıyor ve kendi grubunda kalem oynatan tetikçilerin eleştirilerini bile kabul etmiyor. Düşünsenize adamlar hayatlarında belki de ilk kez bir doğrunun –ki onun da altını iyice kurcalamak gerek- peşinde koştular…
Ama bizim “uyanık” Ertuğrul, böyle düşünmenin, “PKK'ya hak etmediği bir itibar vermek anlamına geldiğini” düşünmüyor. Bunu da bir askeri yetkilinin yıllar önce söylediği “Güneydoğu meselesi böyle giderse ‘Filistin meselesi' haline döner” şeklindeki saçmalık ötesi sözlerine ve oradan da Osmanlı’nın son dönemine dayandırıyor.
Aslında aklı başındaki her insanın üzerinde yorum yapmaya bile gerek duymadığı bu konuda biz de çok fazla yorum yapmayacağız.
Sadece bu mantığın kime nasıl bir fayda sağlayacağı konusunda bir iki cümle sarfetmek gerek. Türkiye’yi farklı etnik kimliklerin Türkiye Cumhuriyeti adı altında bir arada barış içinde yaşadıkları bir ülke olarak görmek istemeyenlerin ekmeğine açıkça yağ sürülüyor. Eli kanlı terör örgütü PKK’yı, kendi ülkelerini, kendi topraklarını, masum insanları korumak için varlığını ortaya koyanlarla, İslam topraklarında onlarca yıldır devlet terörü yapanlara karşı özgürlük mücadelesi verenlerle, fosfor bombalarına, tanklara, roketlere, füzelere sapanla karşılık verenlerle bir tutmak sadece İslam düşmanlarının başarabileceği bir kıyaslama şekli olabilir.
”Oturduğum yerden bir analiz yapacağım” düşüncesiyle, kalem oynatılıyor. “Ben Ertuğrul Özkök’üm” diyor adam. “Benim sınırlarım çok farklı, yorumlama şeklim de. Ben sosyal analiz yaparım, birileri okur ve kendine göre pay çıkartır. Benim yaklaşımım belli. Kime çalıştığım da öyle. Bu nedenle bir kaygım yok. İstediğimi istediğime benzetirim. Benim adamlarım bile bunu eleştiremez” diyor.
Adam haklı, çünkü ne olduğu, kime hizmet ettiği ve neyi amaçladığı çok açık. Biz de onun taktiğini kullanalım. Karşılaştıralım yazısını. Ama bizimkisi biraz farklı olsun. Öyle ülkesine ihanet içindeki bir emekli askerin “tarihi saçmalık” niteliğindeki yorumuna ya da Osmanlı dönemine kadar gitmeye gerek yok.
Ertuğrul efendinin bu yazıyı kaleme alması ile aynı günlere denk gelen fakat İsrail’de yayın yapan bir gazetenin köşe yazarlarından, Jerusalem Post gazetesi yazarı Larry Derfner’ın yazısıyla kıyaslayalım ve öyle sözü de fazla uzatmayalım.
"Kafesi Sallamak: Ülkemi suçluyorum" başlıklı yazıda İsrail hükümeti eleştirilerek, "Mavi Marmara'dakilerin İsrail askerlerine saldırma hakkının bulunduğu" belirtiliyor.
Bu cümleyi Ertuğrul Özkök Türkiye’de kullanmayı başarsaydı kahraman ilan edilirdi.
Sadece bukadar mı, hayır. İşte bizim sözde Müslüman ama özü farklı satılmış kalemlerimize tarihi ders niteliğindeki o yorumlar:
"Olayların bu noktaya gelmesinin bir sorumlusu da Avigdor Lieberman gibi, İsrail yanlısı yazarlarca bile ‘neonazi’ olarak nitelenen bir kişiyi dışişleri bakanlığı görevine getiren İsrail halkıdır. Bu da İsrail halkının geçmişte yaptığı pek çok hatanın tekrarıdır.
Gazze halkı İsrail halkından daha az insan değildir. Onların da kendi karasularını ve hava sahasını da içine alan, kendi meşru sınırları içinde egemen olma hakkı bulunuyor. İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırması yanlıştır."
Yahudi Yazar, bununla da yetinmiyor ve Filistinlilerin haklı davasını şu sözlerle özetliyor:
"Tüm dürüst demokratik dünyanın bildiği gibi Gazze için özgürlük, Filistinlilere özgürlük, işgali ve ablukayı sona erdirme gibi haklı bir davaları var."
Evet, adam böyle düşünüyor. Bizde de inatla birileri ülkenin asli unsurlarını bölmek, topraklarımızı ayırmak, ortada büyük bir savaş durumu varmış, birileri eziliyormuş gibi yansıtan, PKK adı altında dağlarda kümelenmiş çapulcuları yüceltmek, neye hizmet ettikleri ve kimlerin taşeronu oldukları bilindiği halde onları özgürlük savaşçıları gibi yansıtmak için kalemle savaşanlar var. Ve üstelik kendi içinden gelen eleştirilere bile tahammül edemeyerek karşı mücadeleye girişenler…
Diyarbakır’ı Gazze ile kıyaslamak uyanıkların değil, ahmakların işi olsa gerek. Bu etiketi bazıları gerçekten daha çok hak ediyor.
Turgut Özal’ın bu ülkede Başbakan ve Cumhurbaşkanı olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir mozaikten oluştuğunu, kendisini bu ülkenin bir parçası olarak göre herkesin eşit olduğunu, sivri uçların ve istisnai durumların bu genellemeyi asla bozamayacağını unutan Ertuğrul Özkök, şu teklife ne der acaba: İsmail Haniye de İsrail’e Başbakan olsun.