Selahaddin Çakırgil

Selahaddin Çakırgil

Evet, cezalandırılmak veürkütülmek istenen millettir!

Evet, cezalandırılmak veürkütülmek istenen millettir!

AK Parti’nin kapatılması için açılan dâvânın iddianamesinde delil diye gösterilen hemen bütün malzemeler, sadece 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesine değil; hatta, 15 yıl öncelere bile ait.. Sadece bu bile, bu iddianamenin, seçimlerde oyunu AK Parti lehine kullanan yüzde 47’nin cezalandırılmak istendiğinin mantıkî delilidir.. Ve, AK Parti’ye getirilen suçlamaların tamamı, sadece laiklikle ilgili.. Sebebi de, vatandaşların dile getirdiği taleblerin, bu partinin lider kadrosunca da, siyaset icabı değil, samimiyetle benimsenerek istenmesi.. Yani, Demirel, Yılmaz, çiller, Baykal vs. politikacılar gibi, sırf seçim kazanmak için değil, o ezilen halk kitlelerinin taleplerinin samimî bir takipçisi olduğu kanaatini uyandırdığı için..
Demirel meydanlarda Kur’an öperken, hele de Aralık-1995 ve Nisan-1999 seçimlerinde, Tansu çiller, açıkça ‘Dininizi ancak ben korurum..’ gibi laflar ederken; bazı cemaatlerin M.Yılmaz için seferber oldukları bilinirken; 3 Kasım 2002 seçimi öncesinde, Baykal, kendisini ‘laik / Kemalist ilahiyatçı’ Y.N. ö.’ye İslâmî motifli konuşmalarla süsleterek sunarken..
Rejimin ‘derin’ sahipleri de biliyorlardı ki; ‘halkın güdülmesi’ için, bunlar gereklidir..
Ama, Tayyip Bey’in farkı anlaşıldı, ‘istismar’ için değil, gerçekten istediği görüldü. O halde, cezalandırılmak istenen, halkımızdır..
* ‘İstismar ve aydınlanma’ gibi kelimelere biraz dikkat..
Bu vesileyle, ‘istismar’ kelimesine değinmek gerekiyor..
İstismar, aslı iyi olan bir şeyin, kötü niyetle kullanılmasıdır. Bu açıdan, İslâm’ın istismarı olabilir.. Adâletin, merhametin, mazlumluğun istismarı da olabilir, vs.. Ama, şeytanlığın, hırsızlığın, sarhoşluğun, gaddarlığın ve zulmün istismarından söz edilemez.. Kezâ, resmî ideoloji ve onun ikonlaştırdığı ismin, laisizmin istismarından da söz edilemez.. çünkü...
Bugünlerde yeniden sıkça kullanılan bir diğer terim de ‘aydınlanma’ ve ‘aydın’lar.. Birileri, gözaltına alınınca, birileri de, ‘aydınlara baskı’ gibi bir lafı yükseltiyorlar ve nicelerimiz de bu tuzağa düşüyor ve ‘aydın’ların lafı ağızlarda sakız oluyor..
Bu hususta dikkatli olan A. Bulaç bile, dün, ‘aydınlara gözaltı’ başlığını atmıştı, yazısına.. Halbuki, söz konusu kişiler, ‘neyin aydını?’
Her ideoloji, dünya görüşü veya inancın ‘aydın’ı olabilir ve bunları belirlemek o ideoloji ve inançların bağlılarının bileceği bir husustur. Başkalarının ‘aydın’ının belirlenmesinden veya onların gerçekten öyle olup olmadığından bize ne? ‘Ateist, laik, Kemalist’ vs.'ler kendilerine ‘aydın’ dedi diye, öyle mi kabul edilecekler? Hem, kendisine karanlık diyen kim ki?
İ. Selçuk’un sorgulanması sırasında dışarıda toplanıp, ‘Tayyip şaşırma, Menderes’i hatırla!’ diye, Başbakan’a darağacı hatırlatan Tansel çölaşan ve Baykal kopyaları mı ‘aydın’?
Biz, ancak dünyaya kendi değerleri açısından bakmak ve dünyayı kurmak konusundaki bilgisi, idraki, dikkati, çabası ve gerektiğinde bedel ödemeyi göze almak noktasındaki hassasiyetleri açısından lâyık gördüğümüz Müslümanlara ‘Aydın Müslüman’ diyebiliriz.. Ama, ‘Aydın Müslüman’ değil de, ‘Müslüman aydın’ dersek; Müslüman olmayan ‘aydın’ların varlığını da kabullenmiş oluruz, mantıken..
Halbuki, başkalarının ‘aydın’ını belirlemek, bizim değil, başkalarının işidir.
* Haberleri tahkik sorumluluğumuzu unutmamak!
Laik medyanın yalan-yanlış haber ve rivayetlerinin kamuoyunun şekillenmesinde kulaktan kapma, fısıltılarla nasıl etkili olduğu bugünlerde daha bir canlı olarak görülebilir.. Hucûrât Sûresi, 6. âyette Allahû Tealâ’nın bize, ‘Bir fâsık size bir haber getirirse, onu tahkik etmeden kabul etmeyin, araştırın!’ ihtarında bulunduğunu unutmayalım..
Bugün, dünlere göre, Elhamdulillah, daha iyi durumdayız. Dünlerde elimiz daha bir yufka idi.
Bu hususda Kanal 7, Haber 7, Samanyolu, Mehtap, Hilâl, N 24 vs. gibi TV kanalları ve (İslâmî eğilimine rağmen, ulusalcılarla kol kolalıktan çekinmeyen bir ulusal ceride hariç) diğer İslâmî eğilimli yayınların genelde dikkatli oldukları söylenebilir. Daha da dikkatli olmalılar..
Cumhuriyet gazetesinden Arcayürek’in, ‘Tayyip Erdoğan’ın, Ergenekon dosyasının soruşturma savcısıyla gizlice görüştüğü’ne dair evvelki günkü iddiasının hemen, ikna edici delillerle yalanlanması gibi örnekler her iddiada da ve anında tekrarlanmalıdır.. Bir, sosyopolitik, psikolojik ve ideolojik savaş bütün boyutlarıyla sahneleniyor çünkü.. Ona bigâne kalamayız..
* Tayyip Erdoğan’a bir tavsiye de bizden, kardeşçe..
‘Erbab-ı medya’ ve diğer kesimlerden nicelerinin kendi bilgi, duygu, idrak veya müşahade güç ve hedeflerine göre size tavsiyelerini bugünlerde daha bir yoğunlaştırdıkları ortada.. Bunlardan elbette ki, faydalanıyorsunuzdur. Ama, siz de bilirsiniz ki; bu gibi ‘akıl verici / satıcı’lar sıkıntılı zamanlarda sıvışıverir veya başka görüntülerle çıkarlar ortaya.. Her kararı, başkalarının değil, kendi iradenizle şekillendirmek prensibinizden vazgeçmemeniz umulur.
Bu arada iktidar açlığı içinde politikacıların, Demirel’den İ. Selçuk’a; M. Soysal’dan, em. generallere varıncaya kadar aynı yaş grubu bir kesimin, son bir ‘Kemalist jakobenizm’ hecmesiyle yeni bir iktidar oyununa daha girişmek istedikleri, ortada.. (Bu arada L. Şener’in bu bulanık suda balık avlamaya kalkışacağına dair nabız yoklayıcı tavır ve sözleri, sizi bilmem, ama, beslediğim hüsn-ü zann dolayısı ile beni şaşırtmıştır.)
C. Uzan ve nice hortumculara sizden başka kimse dokunamadı.. Ama, yargı, o karanlık ilişkiler ağının içine girenlere 1-2 sene gibi sembolik cezalar verdi.. O gibilerden yediğiniz ağır hakaretleri‚ yargının, ‘ağır eleştiri’ olarak görüp beraet ettirmesi ve amma, sıra kendisine gelince, en küçük eleştirileri bile, ‘hakaret’ olarak nasıl cezalandırdığı da, caba.. Eğ. Bakanı’na ‘köpek’ diye seslenen ‘nevzuhûr laiklik bayrakdarı’ bir aşağılık kişi karşısında bile, yargının vereceği hüküm şimdiden neredeyse bellidir.. Bunu millet de biliyor.
Tedbirli insan, bütün bunlardan elbette gerekli dersleri çıkarır.. Siz ki; ‘dikleşmeyeceğiz, ama dik duracağız’ sözünü yükselten bir siyasetçisiniz.. Geçmişte ‘dik duramayanlar’ın, en yakın takipçilerinin bile başlarını önlerine eğdirmekten başka bir yere varamadığı görülmüştür.
Siyasete atılan kişinin, iktidar koltuğundan önce darağacını göz önüne alması gerektiğini siz de benimsiyorsunuz. Halkın temsilciliğinde dik durmak kararından vazgeçmeyeceğinize olan umutları boşa çıkartmazsanız, başınıza birtakım sıkıntılar gelse, halkın sinmesinin ve gelecekteki nice olumsuz menfi örneklerin yolunu tıkamış olursunuz. Halk sizden bunu umuyor. Karşınıza her ne çıkarsa çıksın, onu, başkalarının değil, kendi kararınızla kabullenmeniz, nice sıkıntıların aşılmasında size yardımcı olacaktır.
* Hayırlı işlerde, Allah yardımcınız olsun..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selahaddin Çakırgil Arşivi