Bundan fazlası uşaklık olur
Biz istiklâlimizi ne büyük fedakârlıklarla kazandık. Bütün mazlum ülkelere örnek olduk. O mazlumların çoğu Asya’da yaşıyordu. Emperyalizme kafa tutan ve onların uşağı olan Yunanlıyı Akdeniz’e döken biz olduk. Hemen hemen Doğulu ülkelerin hepsi en dar günlerimizde bize el uzattılar. Bunların başında Hindistan Müslümanları (Pakistanlılar) geliyordu. 1917 Devrimi’nden sonra Rusya bile bize yardım etti.
Cumhuriyet kurulduktan sonra, İran Şahı ile Afganistan Hanı bize gelen ilk misafirlerimiz oldu. Atatürk onları büyük bir memnuniyet ve nezaketle karşıladı. Kendilerini Ankara’daki tarihî Türk Ocağı binasında ağırladı. Bir zamanlar ben Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyesiydim. Rıza Şah’la Emanullah Han’ın kaldıkları odada yattıkları yataklar hâlâ duruyor. Masonların baskısı ile Türk Ocağı Türk Milliyetçilerinin ellerinden alınmak istendi. Biz MHP’liler olarak, rahmetli Prof. Osman Turan’ın başkanlığında orayı canla başla savunduk. Süleyman Arif Emre ile Hasan Aksay ağabeylerimiz de başımızdalardı. Türk Ocağı Merkez Binasını aslanlar gibi savunuyorduk. Sonra Masonik oyunlar hızlandı. Bir punduna getirip, muratlarına nail oldular. Ocağı bizimkilerden aldılar. Tarihî binanın şimdi hangi maksatla kullanıldığını bilmiyorum.
Neyse, anlatmak istediğim konu bu değil. Afganlılar bizim kardeşlerimizdir. Bugün NATO askerleri oradadır. Kahraman Afganlıların başında, Karzaî adında bir ABD kuklası vardır. NATO kuvvetleri demek bir BM (Birleşmiş Milletler) Barış Gücü demek değildir. NATO’ya dahil ülkelerin askerleri ABD’nin emir ve komutasındadır. ABD ise İslâm düşmanıdır. öyle anlaşılıyor ki Türk askerinin de NATO kuvvetleri arasında bulunması, Karzaî denilen ABD uşağını rahatsız ediyor. çünkü ABD, Afganistan’ın meşru yöneticileri olan Taliban’ı teröristler diye NATO kuvvetlerine ezdirmek istiyor. önce askerimize sıcak bakan Afganlı yurtseverler, gittikçe bizden uzaklaşıyorlar. ABD’nin emrinde olmayı Atatürk Türkiye’sine yakıştıramıyorlar. Giderek bize düşman kesiliyorlar.
Dışişleri Bakanımız, Afganistan’daki birliğimizin görevine devam etmesini istiyor. Ancak sayın Genelkurmay Başkanı’nın oraya ek kuvvet göndermemizi istemediğini söylüyor. Afganistan’da Türk askerinin varlığı Türkiye için risktir. Kaldı ki Karzai de askerimizden rahatsız olmuş olacak ki... “Biz Türkiye’den asker değil, kalkınmamız için yardım istiyoruz” diyor. Genelkurmay Başkanımız bu sözlerin manasını çok iyi anladı. Keşke sayın Dışişleri Bakanımıza da anlatsa... Başımızdaki PKK terör belası ABD’nin eseri değil mi? İsrail’i şımartan onlar. Kürdistan devletini kurduran onlar. Bağdat’ta ne kadar tarihi türbe ve camiler varsa, hepsini havaya uçuranlar onlar. Kahkahalar atarak minareleri makinelilerle yaylım ateşine tutanlar da onlar. Bush’un askerleri Bağdat’ta her türlü puştluğu yapıyorlar.
Bir devletle stratejik müttefik olmak başka, o devletin uydusu olmak başka... Bütün Türk ve İslâm âlemi’nin Osmanlı’nın torunları olan bizlere gönül kapılarını ardına kadar açtıkları böyle bir zamanda... Büyük Şeytan ABD’den uzak duran, Allah’a (cc) yakın olur. Eğer AKP iktidarı, genelde bütün mazlumlar dünyasını, özelde de kendi güçlü temelini kaybetmek istiyorsa, ABD ile dostluğa devam etsin.
Sayın Başbakanımız “Afganistan’a ek kuvvet yok”, sayın Genelkurmay Başkanımız da “Tek asker vermem” diyor. Sayın Başmüzakerecimiz ise başka bir hava çalıyor. Acaba tutarsızlık AK Parti iktidarının doğasında mı var? TBMM, Anayasa değişikliğini, 411 gibi rekor bir çoğunlukla kabul etti. Hemen ertesi günü, Genel Başkan Yardımcısı olduğunu söyleyen biri, “Başörtülüleri üniversiteye alıp almamak rektörlerin takdirine bağlıdır” dedi.
Böylesine çok sesli bir orkestra gibi ayrı tellerden çalan bir iktidarı kim ciddiye alır? Sayın Başbakan’ın, gece gündüz çırpınması olmasa, bunlar bir gecede duman olurlar. Dost acı söyler derler ama, biz kendilerine dua ediyoruz. Allah yardımcıları olsun. Saygılarımızla...