Zekât, muhkem bir farizadır 2
Ebu Ümame (R.A.)'den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Rabbinize ibadet ediniz! Beş vakit namazınızı kılınız! Ramazan ayındaki orucunuzu tutunuz! Beytinizi yani Kâbe'yi haccediniz! Mallarınızın zekâtını gönül hoşluğu ile veriniz ki Rabbinizin cennetine giresiniz." (Ahmed b. Hanbel, No:21757, 5/262) buyurdu.
Süveyd b. Hacir (R.A.) dayısından naklen şöyle anlatıyor: Arafat ile Müzdelife arasında Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizle karşılaştım. Devesinin yularına yapışarak ricada bulundum:
- Ya Resûlellah! Beni Cennete yaklaştıran ve de Cehennemden uzaklaştıracak ameller nelerdir? Bana öğretir misiniz? Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:
"ALLAH Teâlâ'ya yemin ederim ki, sen meseleyi özetleyerek sordun. Fakat büyük bir gerçekten, kelimelerle izahı uzun bir hakikatten söz ederek cevap istedin. O halde iyi dinle! Beş vakit namazı kıl, farz olduğunda zekatı ver. Kâbeyi hac et ve bir de insanların sana yapmalarını sevip istediklerini onlara da yap, insanların sana karşı yapmalarını istemediklerini de onlara yapma! Öğreneceğini öğrendin. Artık devenin yularını bırak bakalım!" (Taberani, el-Mu'cemü'l-Kebir, No:7284, 8/27)
Diğer yandan da asırlar boyunca bütün müçtehitler de zekâtın farz olduğu hususunda icma etmişlerdir.
Binaenaleyh zekâtın farz oluşunu inkâr eden kişi kâfir ve mürted olur. Eğer bu kişi İslâm ülkesinde, Müslümanlar arasında ise kendisine mürtedlerle ilgili hüküm uygulanır. Üç kere tevbeye çağrılır, eğer tevbe ederse kurtulur, tevbe etmezse öldürülür. İslâm'a yeni girmesi sebebiyle yahut şehirlerden uzakta çöl v.s. gibi yerlerde yetişmesi sebebiyle zekâtın farz olduğunu bilmediği için farz olduğunu inkâr eden kimseye farz olduğu öğretilir, kâfir olduğuna hükmedilemez. Çünkü bu kişi mazurdur.
Zekâtı verenler dünyada ödenmesi gereken bir borçtan, ahirette ise azabtan kurtularak sevaba nail olurlar. Maalesef günümüz Müslümanlarının en çok unuttuğu ibadetlerden biri de zekâttır. Unutulan bir farzın yaşatılmasına Yüce Rabbimiz, elbette büyük sevaplar ikram ve ihsan edecektir.
Zekâtı vermeyenler ise büyük bir günah işlemiş olurlar. Zekât, malın temizliği için ALLAH adına fakirlere verilmesi gereken kısımdır. Zekatı verilmeyen mal kirli kabul edilir. Bu konuda ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde çok çarpıcı örnekler bulunuyor. Zekât borcunu ödemeyenler hakkında Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
"Altını ve gümüşü yığıp-biriktirip de onları ALLAH Teâlâ'nın yolunda harcamayanlar, mallarından zekât, hayır ve hasenat hakkını ödemeyenler... yok mu? İşte bunlara pek acıklı, elem verici bir azabı müjdele! O gün ki bu paralar, üzerlerinde yakılacak cehennem ateşinin içinde kızdırılacak da, bunlarla o kimselerin alınları, yanları ve sırtları bunlarla dağlanacak. Onlara denilir ki: İşte bu, kendiniz için toplayıp biriktirdiğiniz servettir! Artık saklayıp yığmakta olduğunuz şeylerin azabını haydi tadın bakalım!" (Tevbe Sûresi: 34-35)
Ebu Hureyre (R.A.)'den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:
"Sahibi, kendisindeki zekât hakkını vermediği zaman deve, kıyamet günü en kuvvetli haliyle sahibinin üzerine gelir ve onu tabanlarıyla çiğner. Koyun da kendisindeki zekât hakkını vermediği zaman en kuvvetli ve besili haliyle sahibi üzerine gelir ve tırnaklarıyla onu çiğner, boynuzlarıyla da ona vurur." Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz devamla buyurdu: "Bu hayvanların haklarından birisi de su başlarında sütlerinin sağılması ve oradakilere sadaka edilmesidir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.