Referandum, Türk-Kürt kardeşliğini güçlendirecektir
Türkiye’nin yıllardır önemli bir sorunu olarak çözülmeyi bekleyen PKK sorunu var; daha doğrusu terör sorunu... Kürt sorunu demek istemiyorum. Çünkü bu ülkede Kürt vatandaşlarımızla Türk vatandaşlarımız arasında birlikte olmanın getirdiği bir sorun yaşanmamıştır. Hepimiz Osmanlı’nın mirası üzerinde hakları olan bir toplumuz. Bugünlere birlikte geldik. Aynı değerler için mücadele ettik ve aynı cephede dedelerimiz şehit oldular. Böyle devam etmek zorundayız. Cumhuriyet döneminde bu topluma yapılanları bilerek ama vicdanımızda mahkûm ederek yine de birlikte devam etmek istiyoruz... Çünkü müşterek menfaatlerimiz bizi buna mecbur ediyor... 12 Eylül ihtilâli sonrası yapılanlar belki de Cumhuriyet döneminde Kürtlere yapılan en son baskı ve zulüm dönemi olacaktır... O dönemde Diyarbakır Cezaevi’nde Kürt’lere ve de Türk’lere yapılan işkenceleri yaşayanların bizzat kendilerinden dinliyoruz. Canlı şahitleri konuşuyor. İnsanlık dışı vahşet denilecek fiziki ve manevi travma yaşamış binlerce insanımız, şimdi bunları dile getiriyorlar. O günlerde en çok bir insan olarak beni yaralayan insana kendi pisliğini yedirtmek olayı idi. İnsan olan bunu yapamaz, kim olursa olsun bunu normal göremez!.. Çeşitli işkenceler Allah’tan korkmadan savunmasız insanlara uygulanmış. Dünkü gazetelerde de DİSK’in eski Genel Sekreteri Fehmi Işıklar o dönemde uygulanan işkencelere atıfta bulunarak Anayasa değişikliğine EVET denilmesi için işçilere çağrıda bulunuyor. Işıklar, 12 Eylül’de ağır işkenceler sonucu sağ böbreğini kaybettiğini söylüyor.
12 EYLÜL DARBESİ, PKK’NIN YAPILANMASINI GETİRDİ
PKK’nın kurulması ve büyümesi için adeta gayret gösterip ortam hazırlanmış... Kimi PKK’lılar demiyor mu; bize ilk silahı devlet(?) sağladı diye... Bunu kimler devlet adına yapmış olabilir?.. Cevabını Ergenekon davasından okumak mümkün... Öcalan’ın eşinin bir MİT görevlisinin kızı olduğu, Ergenekon terör örgütü ile de bağlantısı bulunduğu artık herkesin bildiği hususlar... Önce Kürtlere zulmeden bir yönetim, sonra onlara sahip çıkan bir terör örgütü... Ayrıca Marksist bir örgüt; din düşmanı... Gerçek amacı Kürt toplumunun temel insan hak ve özgürlüklerini sağlamak ve sorunlarının çözümü değil... PKK bu nedenlerle sadece bir taşeron örgüt... Kim Türkiye’nin dostu gibi görünüp aynı zamanda ona zarar vermek istiyorsa, bu örgütü yönlendirebiliyor... Örgütün elinde malzeme hazır; Kürtlere yapılan baskılar!.. Beynelmilel düşmanlarımızın rahatça kullanabileceği yivsiz bir silah... Aslında referandum, Kürtlerin temel insan hak ve özgürlüklerine gerçekten sahip çıkanlar için bir fırsat... Anayasa değişiklik paketinin hazırlanıp mecliste görüşülmesinden önce demokratik açılımı tartıştık... BDP demokratik açılımın devamını istiyordu!.. Ancak bu fırsatı kaçırmak ve ortada kalmak üzere... Referandum öncesi Kürt vatandaşlarımız BDP’ye rağmen, temel insan hak ve özgürlükleri sorununun çözümünde etkin hale gelebilecek potansiyel güç oluşturma yolunda.. Bu ümit verici bir gelişmedir... Bu potansiyele sahip çıkılmalı ve korunmalıdır...
MUHALEFET, SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMİYOR
CHP ciddiyetten uzak, hem ‘Hayır’ cephesinin başını çekiyor BDP gibi, hem de PKK’ya genel af istiyor... Türkiye’nin sorunları karşısında kafası karışık bir ana muhalefet partisi var... Bebek katili canilerin sözlerini ciddiye alan onlara inanan bir muhalefet var... Adeta PKK’nın istediğini yapıyorlar, oyuna geliyorlar. “Hükümetin PKK ile görüştüğünü” söyleyen teröristin sözlerini hükümetin aleyhinde, referandumda malzeme olarak kullanıyorlar. Sadece referandum öncesi ‘Hayır’ oyunu yükseltebilmek için... Madem PKK’ya af istiyorsun, velev ki böyle bir görüşme oldu, bunu alkışlasana!.. Samimi insan bunu yapar... MHP’nin eleştirisi belki bu açıdan normal görülebilir. Ancak MHP’nin de bir teröristin sözüne inanacak kadar saf olmadığını biliyorum. Gerçekten teröriste inanıyorsa, bu takdirde samimiyetini tartışmak gerekir. Bunu siyaseten bir malzeme gibi kullanmak istiyor ve bu da ülkeye zarar veriyor, PKK’nın ekmeğine yağ sürüyor... Referandumu bir seçim havasına dönüştürmek, AK Parti karşıtı CHP, BDP ve İP ile bir cephe oluşturmak, MHP’nin tarihi hatası olmuştur.
PKK’nın siyasetteki uzantısı BDP, hükümetin kendilerine istedikleri gibi bir Anayasa yapılması konusunda söz vermesi halinde, referandumda boykottan vazgeçebilecekleri sinyalini veriyor. İstekler Güneydoğu’nun kalkınması , Kürtlerin temel insan hak ve özgürlükleri açısından çözülmesi gereken sorunlar olsa, siyasi iktidar ve millet buna hazır... 12 Eylül Anayasası ile bir vesayet rejimi kurulmuş ve bu rejim, sistemin nimetlerinden faydalananlar dışında hiç kimseyi mutlu etmemiştir; gerek Türkler, gerekse Kürtler... Bu rejimin sonlandırılması, hepimizin geleceğini etkileyecektir. BDP’nin bunu görmesi mümkün değildir... Çünkü İmralı’daki terörist başı böyle görmüyor...
DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİ
PKK, 13 Ağustos’tan itibaren 20 Eylül’e kadar ateşkes ilan etmişti. Tabiî ki BDP’nin tavrı da buna göre değişti. BDP süreli eylemsizliği, sürekli ateşkese dönüştürmek için 22 Ağustos’ta Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi düzenledi. İmralı’da ateşkes uygulanmasını sağlayan irade hem dağdaki teröristleri, hem de BDP’yi yönlendiriyor. Şimdi ateşkes ilan ettiler. Beynelmilel güçlerin takviyesi ile atacakları barutu attılar; toparlanmak için süre kazanmak istiyorlar.PKK saldırılarını yapıyor amacına ulaşıyor ,sonra da ateş kes ilan ediyor...Hep birlikte neden operasyonlar devam ediyor diye de yaygara koparıyorlar...Şu an PKK’nın zayıf anı...Silahlı mücadeleyi sözde bıraktı...Aslında devam ettirme imkanı olsa devam ettirecek .Onun gücü şimdi insanları tek tek tehdit etmek ve cezalandırmaya yetiyor...Bir İmamın İslâm dininin bizleri bir arada tutacak esas olduğunu söylemesi onları rahatsız ediyor ve kendilerine göre cezalandırıyorlar!.. Bu tür olayların faili bir kişi olabilir. Ancak esas faili İmralı’daki terörist başı ile ona bağlılık gösteren İslâm düşmanı siyasetçilerdir. Bu siyasetçiler Kürtlere 12 Eylül döneminde yapılan zulümlerin hesabını soracak Anayasa değişikliğine boykot çağrısında bulunduğu için de psikolojik açıdan zayıf durumdalar. Çünkü her şeye rağmen demokrat Kürt aydınları ve sivil toplum örgütleri, bu Anayasa değişikliğine “Evet” diyeceklerini ifade ediyorlar. Bu çıkışı BDP Genel Başkanı ahlâksızlık olarak tanımlayıp hakarette bulundu. Onlar gayet efendice “Bizim sesimiz Diyarbakır Milletvekilleri Elazığlı Demirtaş’tan, Tuncelili Tuğluk’tan ve Nevşehirli Birdal’dan daha çok Diyarbakır’a aittir” diyerek cevapladılar... Bu gelişmeyi BDP-PKK gelecekleri için tehlike görüyorlar. Dolayısıyla Güneydoğulu STK’lar, BDP’nin hedefi haline geldiler. Diyarbakır’ın bu tavrı Türkiye’nin geleceği ve terör olaylarının bitirilmesi için çok önemlidir... Korunması ve büyütülmesi gerekir. Kürt kardeşlerimizin temel insan hak ve özgürlükleri bu iradeyle birlikte çözülebilir. Bu irade baskılara rağmen sağlıklı kalabilirse, PKK Kürtlerin desteğini kaybedecektir. Referandum sadece bu birlikteliği sağlasa bile, yine tarihi görevini yapmış olacaktır...
Diyarbakır’da yapılanan BDP’nin toplantısından demokratik federasyon isteği çıktı. Bu Türkiye’nin bölünmesi arzusundan başka bir şeyi ifade etmiyor... Ayrıca Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile görüşebilecek bir kurul da oluşturdular. Aslında boykot kararının işe yaramayacağını, Kürt halkının da EVET oyu kullanacağını gördüler. Bu toplantının ardından Sayın Cumhurbaşkanı da konu ile ilgilenen aydınları topladı ve bu meselenin çözümü ile ilgili görüşlerini aldı. Türkiye’de sorunun çözümünü samimiyetle isteyen bir Cumhurbaşkanı ile bir Başbakan var. Elbette bu hayati imkânı değerlendirmeliyiz. Ancak şunu ifade edeyim ki; Abdullah Öcalan’ı bu çözümün Mandela’sı gibi görmek isteyenlerin çözüme hiçbir katkısı olmayacaktır.
30 bine yakın masum insanın ölümüne neden olan bebek katilinin böyle bir konuma getirilmesi, şehitlerimizin ruhlarını rencide edecektir. Terörist başı ile pazarlık söz konusu olamaz... Önce silahları bırakacaklar ve bu yolun sonu olduğunu kabul edecekler. Biz Kürtlerle kardeşiz; onlara “Bu ülkeden gidin” diyemeyiz. Ancak “Bu toprakların üzerinde ayrı bir devlet kurabilirsiniz” de diyemeyiz... Osmanlı’nın yıkılmasından sonra zaten parçalanmış topraklarımızın yeniden parçalanmasına rıza gösteremeyiz. Buna hiçbir yetkili müsaade etmez... Bu yolda atılacak her yanlış adımla şehitlerimizin ruhları rahatsız olacağı gibi, iç savaşın tohumları da atılmış olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.