Bataklık

Bataklık

Sultanahmet’te Küçükayasofya Camii’nin parkındayız. Komşularımızın getirdiği taburelerde oturuyoruz. Hoca olarak benden bir şeyler istiyorlar, “Ne yapalım, nasıl davranalım?” gibi sorular yöneltiyorlar. O günkü hutbeden ve imamdan soruyorlar. Ben de “Bana imamdan sormayın. İmamın kendisine, ‘Ben seninle baş edemedim. Seni Allah’a havale ediyorum’ dedim. Onun üzerine söz söylemek abestir, edebsizliktir. Bu edepsizliği bana işletmeyin” dedim. İçimizde hoca olan arkadaşım;
“Her doğru her yerde konuşulmaz. Biraz dilini tutsan da insanların kalbini kırmasan olmaz mı?” dedi.
Kendisine;
“Adam inancının çadırını kıracak, dinimi hafife alacak, haram-helal demeyecek, ben de yahu diyerek yumuşak davranacağım. Bu benim tebliğ metoduma aykırıdır. Dinle tanışmış, müslüman olduğunu söylüyor. Bunu da ilan ediyorsa ona dobra dobra söylerim. Zalim sultan karşısında da olsa anında doğruyu söylerim” cevabını verdim.
Bu konuşmamız devam ederken tanıdığım bir genç geldi, elimizi öptü, hal hatır sorduktan sonra yerine oturdu. Hoca olan arkadaşım;
“Bu arkadaş hakkında ne dersin?” diye sordu.
“Benim bir şey dememe gerek yok. Herkesin yaptığı iş ayinesidir. Ulusalcıdır, o uğurda ölmeyi göze alan bir gençtir. Tecrübelerime dayanarak söyleyeyim ki bu söylev etrafında toplananların çoğu Müslümandır. Birçoğu da Müslüman olduğunu söylerler ve amel etmezler. Bu arkadaş da aynı olduğuna göre oruç tutmaz, namaz kılmaz olması lazım” deyince güldüler.
“Namaz, oruç hak getire” dediler.
Gülüp şakalaşırken, camide vaaz veren, benim de hürmet ve saygı ile mukabele ettiğim hocaefendi geldi. Hepimiz elini öptük, oturması için yer gösterdik. Ayakta:
“Bu milletin hali ne olacak? Karşımızda günah işleniyor. Hiç kimse bir şey demiyor. Bu millet bunu hak etmedi, devlet devletlikten, millet milletlikten çıktı. Hiç kimse umursamıyor, oturup konuşalım...” dedi. Kendisine;
“Hocam, size hürmet eder ve severim. İyi niyet kötülüğü gidermiyor. Madem bulunduğumuz halin islahı için çaba sarfediyorsunuz. “Fasık bir yapıyı benimsemiş bir sistemde neyi düzeltebiliriz?” Onsekiz yaşını bitiren, senin kızın da benim kızım da olsa söz söyleme hakkımız yok. Sizin şikayet ettiğiniz gençlere ‘Bu yaptığınız nedir?’ diye söyleyecek olsan cevabı gayet basit: ‘Sana ne?’ ” dedim.
- Hocam işi hep yüzeysel alıyoruz. İnsanlarımızı bu hale getirenleri sorgulayacağımıza, insanları sorguluyoruz. Onları günah keçisi yapıyoruz. Bu memlekette içki serbest, mücadele edenimiz var mı? Bu memlekette zina serbest, ‘Ucu bana da dokunur’ diyen var mı? İnsanları ahlaksızlaştıran, fuhuş bataklığına sürükleyenler ve sürüklenenler var. Resmi kuruluşlar var, ticarethaneleri var, onlardan rahatsız olanımız var mı?
Gençleri her gün amip gibi emen, internet belasından kurtulalım diyen var mı?
Hocam senin şikayet ettiğin bulunduğumuz sistemin ana kaideleri, olmazsa olmazlarıdır. Bataklık sineklerinin birkaçını öldürmekle sinekten kurtulamayız. Hepimizin hedefi bataklığı kurutmak olmalıdır. Kafamızı bu hedefe yönlendirmeli, gençlerimizi nasıl kurtaracağımıza çevirmeliyiz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi