Siz hep “Hain” ürettiniz!
Bir gün bile kalsa çok şey yazılır bunun hakkında. Bugün dikkatlerden kaçmaz, az bir zaman kala, bir gün kala, yarın vesaire...
Doludur satırlarda, herkes içindekini, dilindekini, heybesindekini sonuna kadar dökecek ve yarın olduğunda insanlar sandığın, ya da kendi kaderlerini belirleyecek iki farklı rengi olan kâğıdı mühürleyecekleri binanın yolunu tutacaklar...
Kimse yolda durup düşünmeyecek, "ben neyi oyluyorum?" diye. Herkes şartlandırılmış, bir şekilde doldurulmuş, kirli siyasetlerin, kanlı ideolojilerin, geçmişinden kopamamış zihniyetlerin en büyük zaferi olmuştur bu her zaman...
Sağ, Sol, Milliyetçi, Muhafazakâr, Mukaddesatçı, vesaire...
Bugün neyi yazmak gerek diye sorulursa, Bahçeli'nin deyimiyle kendisine "eski" diyen bir ülkücünün yazdığı mektubu yeniden dile getirmek gerekiyor.
Hani MHP'nin 40. yılı dolayısıyla kaybedilen yılların telafisi adına, küskünlüklerin, dargınlıkların bitmesi adına Sayın Bahçeli'nin 12 Eylül döneminde işkence gören, zindanlarda yatan, kahır çeken, fişlenen, hayatları kararan ülkücülere "Zorlu 40 yılın hatırası" olarak gönderdiği bir kargo vardı...
İşte o kargolardan bir tanesi Kardeşi Yavuz Aydın'ı 17 Mayıs 1979 yılında Manisa'da teröre kurban veren ülkücü Gündüz Aydın'a gitti..
Gündüz Aydın, kargoyu hiç açmadan, Devlet Bahçeli'ye bir mektupla geri gönderdi...
Ve bakın ne yazdı:
Sayın Devlet Bahçeli,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı – ANKARA
Şahsıma gönderdiğiniz ve “Zorlu kırk yılın hatırası” olarak adlandırdığınız kargoyu alınca geçmişimde yaptığım “Şerefli bir mücadelenin, yüksek vatan ve millet sevgisinin, büyük fedakârlık ve meşakkatin” izleri hızla gözümün önünden bir film şeridi gibi akıp geçti.
Arkama baktığımda; acı, gözyaşı ve vefasızlıktan başka bir şey göremedim. Partinizin kuruluşunun 40.yılını kutlarken; benim kardeşimin aramızdan ayrılışının 30.yılını kutlayamamanın burukluğu içinde; eğilmeden, yamulmadan, dosdoğru yaşadığım yıllarıma şükür ediyorum.
17 Mayıs 1979 yılından bu güne geçen zaman diliminde atmış dini bayram, yüzlerce kandil ve otuz yıldönümü yaşadık. Hele ilk yıllarda gözü yaşlı annem, evlat acısı ile kıvranan babam; bir tek vefalı dost ararken, maalesef sizin o “Şerefli bir siyasal mücadelenin” mensuplarından bir kişi dahi kapımızı çalmadı.
Bir mensubunuz gelip “Ne yapıyorsunuz?” bile demedi.
Sizler, yanı başımda, televizyon ekranlarında ve açılışlarda-törenlerde şu kadar “Ülkücü şehit” edebiyatı yaparken “Kim bunlar diye?” soran bile olmadı.
Benim kardeşim “Allah’ın rızasını kazanmak için” hayatını kaybetti; sizler onların edebiyatını yaptınız.
Daha önceki dönemde ve şu dönemde 3’er milletvekili ile Manisa’da partiniz temsil edildi. O milletvekilleri oy isterlerken “Ülkücü şehitleri” ağızlarından düşürmediler. Keşke bir sefer de olsa annemin, babamın elini öpmeye gelselerdi. Ama gelmediler.
Unuttular, unutulduk… Bir zamanlar dava dediğimiz o yüce mefkûre tarihin sayfalarında gömülü kaldı.
Siz hep “Hain” ürettiniz!
Hayatı hep hizmet için geçen ve 2001 yılında kaybettiğim sevgili babam; vefasızlığı göre göre bu dünyadan ayrıldı.
Söylenen sözler hep havada kaldı.
Evet, “Bir hilal uğruna adanmış 40 yıl için” benim çok söyleyeceklerim var. Gözyaşlarımın, dökülen saçlarımın, bükülen dizlerimin çok söyleyecekleri var.
Ama bu söyleyeceklerimi şimdi söylemeyeceğim.
Bunun bir de hesap günü olduğunu bilenlerdenim.
Manisa caddelerinde eriyen ziftler üzerinde kaybolan gençliğimin hesabını “O gün” “O büyük Din gününde” soracağım.
Gönderdiğiniz kargonun üzerindeki ifade bile yaptığınız işin ne kadar göstermelik olduğunu anlatıyor.
Bundan sonra MHP’nin aramasında bir yarar yok! “Kırk yıl için hazırlanan anıyı bu kutlu günlerin hatırlanması için” reddediyorum.
30 yıldır unutulan, hatırlanmayan ben Gündüz Aydın gönderdiğiniz bu kargoyu kabul etmiyor ve iade ediyorum.
Ve bu vefasızlık nedeniyle MHP’ye hakkımı helal etmiyorum.
Geçmişi inkâr eden, onca şehit ailesini unutan ve davası için cezaevlerinde yatan binlerce kişi adına MHP’ye hakkımı helal etmiyorum.
EDEMİYORUM, ETMEK İSTEMİYORUM, ETMİYORUM…"
CHP zihniyetini bilmem, onlar hiç değişmedi, körü körüne bir bağlılıkları var. BDP zihniyetini tarif etmek için emek harcamam, marjinal gruplar, dernekler, vakıflar, sendikalar, hepsi aynı kefede...
Ama MHP'nin şu son bir kaç aya sığdırdığı rota, partiye ve onun felsefesine, geçmiş birikimine, şu veya bu şekilde gönül vermiş, her hangi bir şekilde bağlantısı olmuş, sempati duymuş geniş kitleleri, en önemlisi, bu alanda isim yapmış kanaat önderlerini ve daha sayılabilecek pek çok insanı derinden etkiledi.
Şimdi Sayın Bahçeli, son konuşması da dahil, kamuoyunun son dönemde tanıdığı, önemli bazı isimleri, eski ya da bağımsız ülkücüler olarak nitelendirilen ve küçümsenmeyecek sayıdaki insan hakkındaki sözleri ile gerçekten neyi hedefliyor bunu bilemeyiz.
Ama, herkes gibi Milliyetçi Hareket Partisi'de ve onun davasına gönül veren insanlar da sandık başına gidecek ve oy kullanacak...
İşte oy sandığına giden o yol bile, bir insanın sağlıklı düşünmesi ve doğru adımı atması için yeterli bence...
Varsın adınız "evetçi" olsun. CHP ile, BDP ile, İmralı ile bir arada anılmaktan çok daha şereflidir ha…
Ne dersiniz?