Gazete okuyucuları arasında bizimkiler

Gazete okuyucuları arasında bizimkiler

Hiç mübalağa etmeden söyleyeyim. Askerde kurmaylar ne ise, gazete okuyucuları arasında VAKİT okuyucularımız da o. Geçenlerde sabah erkenden telefonum çaldı. Sabah namazından sonra ben şöyle 1-1.5 saat kadar uyurum. Yıllardır bu uykuyu Sünnet zannediyordum. Bu bende artık alışkanlık haline gelmişti. Bir okuyucu kardeşim, gaylule denilen gündüz namazının vaktinin başka olduğunu söyledi amma... Ben uzun yıllardır devam eden alışkanlığımdan vazgeçemiyorum. Hemen hiçbir gün kendiliğimden uyanmamışımdır. çok defa okuyucu kardeşlerimin telefonları ile uyanırım.
VAKİT gazetemiz elime geçmeden, o gün hangi yazımın çıktığını, okuyucularımdan öğrenirim. Salı günü de öyle oldu. Sabahleyin beni İzmir’den Nezir Arcas adındaki bir kardeşim aradı. VAKİT okuyucusu kardeşlerimiz iman, itikat, bilgi, takva, feraset ve mücadele ruhu, kısacası ne kadar haslet ve fazilet varsa hepsine sahiplerdir. Her biri birer kurmay olmanın dışında nice hoca geçinenlere taş çıkartacak kadar da dinî bilgiye sahiplerdir. Biz sadece onların duygularını dile getirmeye çalışıyoruz. (Kendi adıma söylüyorum) biz okuyucularımızı değil, okuyucularımız bizi yetiştiriyorlar. Salı sabahı beni arayan Nezir Arcas da onlardan biriydi. Konuşması ile hem beni şaşırttı; hem de kendine hayran bıraktı.
Siyasî problemlere öyle güzel çözümler buluyordu ki, 40 Prof. 40 gün düşünse, onun bulduğu çözümleri bulamazdı. “Sayın Yargıtay Başsavcısı, yargıya olan güveni kökünden sarsmıştır. Gazete kupürlerine ve CHP’lilerin sözlerine dayanarak, milletin tuttuğu en büyük partiye (AKP’ye) nasıl dava açılabilir? 11 üyeli Anayasa Mahkemesi’nde sonucun nasıl çıkacağı şimdiden belli değil mi? Duyduğumuza göre o üyelerden 6’sı sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından seçilmiş. Sayın eski Cumhurbaşkanı, emekliliği yaklaşan Anayasa Mahkemesi üyelerini makamına çağırtmış. ‘Sizler bir yol bularak görevinizden ayrılın. Ben sizi mağdur ettirmem. Benim süremin sona ermesinden sonra, sizlerin emekliliği gelmiş olacak. Yani o zaman yeriniz boşalacak. Şu anda iktidarda olanlar, birtakım Lâik Cumhuriyet düşmanı olan mürtecileri yerinize atayacak. Böylece o zaman biz, en büyük kalemiz olan Anayasa Mahkememizi kendi ellerimizle gericilere teslim etmiş olacağız’ demiş. Onlar da görevlerinden zamanı gelmeden ayrılmışlar. öyle bir mahkemeden kapatma davasının sonucunun ne olacağı daha şimdiden belli değil mi?” diyordu. Kendisini uyarmak ve aydınlatmak zorundaydım.
“Ben siyasetçi değilim amma... 1946’dan bu yana siyasetin göbeğindeyim. Bu söylediklerini ne duydum, ne de aklımdan geçirdim. Kim bilir hangi kötü niyetliler bu yıkıcı senaryoyu uydurmuşlardır. Devlet hayatında böyle şeyler olur mu?” dedim.
Cevabım kendisini tatmin etmedi. “Atatürk ileriyi gören dünya çapında bir lîderdi. Onun zamanında ne YöK vardı; ne de Anayasa Mahkemesi... öylesi makamlar herkesin babasının malı mı? Bir yere çöreklenip hayat boyu oradan ayrılmamak ne demek oluyor? Buna bir çare bulunamaz mı?” diyor ve arkasından kendine göre çareler sıralıyordu.
Sosyal, siyasal, ekonomik, hatta kültürel sorunlara öyle pratik çözümler buluyordu ki... Söylediklerini bir bilim heyetine anlatsaydı, Türkçemiz, çarıklı Erkân-ı Harp gibi bir de çarıklı Doçent kavramını kazanmış olurdu.
Nezir kardeşimiz, sayın Cumhurbaşkanı’na bile yol gösteriyordu: “Sayın Abdullah Gül, birkaç müfettiş göndermeli. Kanuna karşı bir hile varsa... Eski sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi’ne usul dışı atamalar yapmışsa... Bunu araştırmalı ve yapan veya yaptıranlar hakkında gerekli hukukî işlemleri başlatmalıdır” diyordu. Arkasından da bunu yalnız kendisinin söylemediğini... Böylesi söylenti ve çirkin dedikoduların halkın dilinde dolaştığını söylüyordu. “Bir araştırılsın. CHP’liler dışında Anayasa Mahkemesi’ne, hatta genel olarak yargıya güvenemeyenler çoğunlukta değillerse ben cezama râzıyım. Bu kargaşaya sebep olan da, sayın Başsavcı’nın açtığı kapatma davasıdır” diyordu.
“Bütün bunları, ismini vererek yazabilir miyim?” diye sordum. Hiç tereddüt etmeden; “Yaz. Ben vatanımı milletimi canımdan çok severim. Allah’tan başka kimseden de korkmam” diyordu.
AK Parti’ye oy veren 16 milyon vatandaşımız da VAKİT okuyucularımız kadar şuurlu ve cesûr olsalar, bu ülkede dış güçler, bölücülük, terör, darbe davetçiliği gibi fitne rüzgârları estiremezler. Alçaklar, Atatürk’ün bedhahlar (dahildeki işbirlikçi hainler) dediği uşaklarını da yanlarına almışlar. Bize SEVR’i uygulatmaya çalışıyorlar. Asla muvaffak olamayacaklar inşallah.
Sevgi, saygı ve dualarımızla...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi