LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

En büyük düşman bizim düşman!

En büyük düşman bizim düşman!

- Lütfü Bey; Özel Harp Dairesi’nin eski Başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, “Halkı galeyana getirmek için, düşman yakmış gibi göstererek cami yaktık” itirafında bulundu. Bu itiraf, şu anda sürmekte olan davalarda generaller için öne sürülen “Darbe yapmak için camileri bombalatacaklardı” iddiasını iyice güçlendirdi. Bu konudaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
- Bunlar ve benzeri gizli kapaklı şeylerin ortaya çıkması bize neyi gösteriyor? Maalesef ordumuzu yöneten bu tip zihniyet sahiplerinin, düşmanla savaşı değil, kendi halkıyla savaşı esas aldığını gösteriyor! Başka neyi gösteriyor? Bu zihniyettekilerin ülkeyi korumayı değil, bu zulüm ve sömürü düzenini korumayı esas aldığını gösteriyor! Nitekim bu zihniyettekiler, mevcut düzene muhalefet eden halk kesimlerini oldum olası esas düşman olarak gördüler. Mesela komünistleri düşman olarak görüp, kendi yaktıkları camileri sanki komünistler yakmış gibi göstererek, onları yok etmek istediler. Mesela Kürtleri düşman olarak görüp, kendi yaktıkları köyleri, şantiyeleri sanki Kürtler yakmış gibi göstererek, onları yok etmek istediler. Mesela İslamcıları düşman olarak görüp, kendi yaktıkları bir otel dolusu solcu aydını, ya da arabalarını bombalatıp yaktıkları solcu yazarları sanki İslamcılar yakmış gibi göstererek, onları yok etmek istediler. Bunlara benzer daha birçok tertiplere giriştiler. Üstelik halkın düşmana karşı kullansınlar diye kendilerine emanet ettiği silahları, halka karşı kullanarak emanete hıyanet ettiler. Ancak artık dünün karanlığında kalan faili meçhul cinayetler, suikastlar aydınlığa çıkıyor. Bunlar bazen Sabri Yirmibeşoğlu gibi bir orgeneralin “Halkı galeyana getirmek için, düşman yakmış gibi göstererek cami yaktık” sözünü ağzından kaçırmasıyla, bazen Atilla Kıyat gibi bir koramiralin “Faili meçhul cinayetler adı ister Ergenekon, ister derin devlet olsun, bir devlet politikasıydı” itirafında bulunmasıyla ortaya çıkıyor. Ve ortaya çıkıyor ki hiçbir düşman, ordumuzun bazı yöneticileri kadar halkımıza düşmanlık yapamazdı! Bu gerçekler ortaya çıkmışken, ordumuzun bazı yöneticilerinin darbe yapabilmek için camilerimizi yakmak, kendi uçağımızı düşürmek gibi düşmanlıklar yapmayacaklarına artık inanılır mı? Ne yazık ki, en büyük düşman bizim düşman!
EMPERYALİST ABD, İŞBİRLİKÇİ CHP!
- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, referandumdan hemen sonra apar topar Avrupa’ya gidip, AB yetkilileriyle bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’ye dönünce de AB yetkililerinin istedikleri şekilde bir söylem, bir davranış içinde olduğu gözlendi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Referandum kampanyası boyunca CHP’nin mitinglerindeki en dikkat çekici sloganlardan biri neydi? “Ne ABD ne AB, bağımsız Türkiye” sloganı idi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun referandumun hemen ardından Avrupa’ya koşup, AB yetkilileriyle görüşmesinden sonra bu sloganın “AB” kısmı gitti! Eğer ABD yetkilileri yakında randevu verirler de Kemal Kılıçdaroğlu ABD’ye giderse, bu sloganın “ABD” kısmının da gideceği şimdiden belli! O zaman da benim CHP için, “Emperyalist ABD, işbirlikçi CHP” sloganını dillendirmem yersiz mi? Malumunuz, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı seçilmesinin hemen ardından sizinle yaptığımız sohbette, artık CHP’nin “ılımlı Kemalizm” diye adlandırdığım bir çizgi izleyeceğini söylemiştim. Ilımlı Kemalizm’in sulandırılmış Kemalizm olduğu kanaatindeyim. Gerçi Kemal Kılıçdaroğlu, ABD yetkilileriyle bir görüşme gerçekleştirirse, sulandırılmış Kemalizm’in “Kemalizm” kısmının da gideceğini, bundan geriye kala kala “sulandırılmış” kısmının kalacağını tahmin etmekteyim! Her neyse sadede geleyim. Kemal Kılıçdaroğlu’nun gidişatı gösteriyor ki, bundan böyle onun yönettiği CHP’nin “Bağımsız Türkiye” gibi bir derdi olmayacak. Onun yönettiği CHP’nin AB ve ABD’nin işbirlikçisi olmamak gibi bir derdi olmayacak. CHP, AB’nin ve de ABD’nin istediği şekilde yol alacak. Hani diyorum ki, CHP’de hâlâ “Ne ABD, ne AB, bağımsız Türkiye” diyenler varsa, bir an önce bavullarını toplasalar iyi olacak! Çünkü yeni CHP’de onlara yer olmayacak.
HÜKÜMETLER İŞİ OLMAYAN ŞEYİ İŞ EDİNMEMELİ!
- Geçen haftanın yoğun gündemi içinde köşe yazarı Bekir Coşkun’un, Hükümet istediği için Habertürk gazetesinden kovulduğu iddiasını konuşamamıştık. Ancak bu konu hâlâ gündemde. Bu konudaki yorumunuz nedir?
- Öncelikle bu konunun geçmişine kısaca bakmak gerekli. Emin Çölaşan’ın Hürriyet gazetesindeki işine son verildiği zaman, onun en yakın arkadaşı olan Bekir Coşkun’un da buna tepki olarak Hürriyet gazetesinden istifa etmesi beklenmişti. Ancak Bekir Coşkun istifa etmemişti. Niye istifa etmediğinin sorulması üzerine de, “Hürriyet’te Emin Çölaşan’ın değil de benim işime son verilseydi, Emin Çölaşan da istifa etmezdi. ‘Geçmiş olsun Bekirciğim’ deyip yürür giderdi” demişti. Peki bu olaydan iki yıl kadar sonra Bekir Coşkun Hürriyet’ten Habertürk’e niçin geçmişti? Yine en yakın arkadaşlarından biri olan Hürriyet gazetesi yazarı Tufan Türenç, bu sorunun cevabını “Bekir Coşkun, kendisine sunulan çok iyi maddi imkanlar nedeniyle Habertürk gazetesine geçti. Yoksa iddia edildiği gibi onun yazma özgürlüğü Hürriyet’te kısıtlanmış değildi” diyerek vermişti. Nitekim Bekir Coşkun’un Habertürk gazetesindeki işine son verilmesi üzerine, Bekir Coşkun’a fikren çok yakın olan internet siteleri “Bekir Coşkun aldığı astronomik maaş ile diğer maddi imkanların karşılığında yeteri kadar okunmadığı için Habertürk gazetesi işine son verdi” demişlerdi. Bunlar Bekir Coşkun’un en yakınlarının iddiaları. Bunu belirttikten sonra yine de şu soruyu sormalı: Habertürk gazetesi yöneticilerinin, Bekir Coşkun’un işine son verilmesinde Hükümet’in hiçbir baskısının olmadığını söylemelerine rağmen, acaba Bekir Coşkun’un işine son verilmesinde Hükümet’in parmağı var mı? Eğer varsa, herkesin buna karşı çıkması gerekir. Bir gazetecinin, yazarın işine son verilmesini istemek hükümetlerin işi değildir. Hiçbir hükümet işi olmayan şeyi iş edinmemelidir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi