Partiyi sinirlendiği için kapatmış!
Türkiye’de neredeyse her kurumun “azınlık zihniyeti” ve “kast sistemiyle” nasıl yönetildiği ilerleyen günlerde tek tek açığa çıkacak ve bu yapılar yerini Anadolu’ya dayanan demokrat yapıya bırakacak demiştik.
Sancılı oluyor tabiî...
İlk önce “Yüce Mahkeme”nin Başkanı dile getirmişti: “Aziz Millet Projesi”...
Aziz millet de üzerine düşeni yaptı ziyadesiyle; yüzde 58...
Sonra Anadolu çocukları “Kast Sistemi”ni kırarak HSYK’ya seçildiler...
Kast Sistemi’nin temsilcileri hem adli yargıda, hem idari yargıda sandığa gömüldüler resmen. Yedek bile olamadılar, her seferinde Anadolu’ya takoz olanlar.
Bu sonuçları içine sindiremeyenlere Haşim Kılıç’ın haklı bir tepkisi ve tespiti var: “Statükonun Kibirli Mensupları”.
Kılıç bu sözleriyle kimseyi hedef almadığını belirtiyor ve sözlerine izahat getiriyor:
“Halk iradesini hiçe sayanlar, onu vesayet altında tutmak isteyenler, 11 bin hakimin kararına saygı göstermeyenler, farklılıkları hazmedemeyenler, statükonun kapsamındadır.”
Statükonun kapsamındakilerin yanında bir de şahsi emellerinin ve komplekslerinin kurbanı hukukçularımız var.
Yargıtay başkanlığını kapmak için “hamle” yapan yargıçlarımız...
Bu konuda çok fazla şey söylendiği için yeniden değinmeyeceğim lâkin tarihten ibretlik bir örnek vermeden de geçemeyeceğim.
“Statükonun Kibirli Mensupları”na örnek teşkil edecek ilginç bir hikaye bu...
Uzatmadan aktarayım...
Kahramanımız kendisini ziyaretim esnasında aynen şöyle anlatmıştı bir partinin kapatılma hikayesini...
“O günlerde x bakanı Libya’dan bir gazeteciye beyanat vermiş. Ben de o açıklamayı yapan x bakanından o beyanatın detaylarına ulaşmak için resmi kanallarla bilgi istedim. Ancak karşılık alamadım. Bir yazı yazdım, göndermediler. İki yazı yazdım, göndermediler. Üçüncü yazımda bana ‘o bilgileri y bakanlığından isteyin’ diye karşılık verdiler. Ben de sinirlendim. Hiç vakit kaybetmeden gereğini yaptım. Partinin kapatılmasından ben değil, x bakanı sorumludur. Eğer söz konusu açıklamayı bana göndermiş olsaydı, parti kapatılmayacaktı.”
Görüyorsunuz değil mi?
“İstediğim yazıyı gönderseydi iddianame hazırlamayacaktım. Beni sinirlendirdi!”
Yargının tepesindeki bu hukukçu “sıradan bir isteği” yerine getirilmediği için sinirleniyor ve bir parti kapatılıyor.
O partinin kapatılmasıyla ilgili ayrıntılara yeniden girecek değilim; lâkin şu hale bakar mısınız?
Biraz sağduyulu hareket edilse, sinirlere hakim olunsa, ego bir tarafa bırakılsa, milletin menfaati hesaba katılsa, bir parti kapatılmayacak.
Ama olan oldu işte...
O gün sinirlenmişti bir kere kahraman...
Bugünkü kahramanımız ise CHP’nin genel sekreterine yazı gönderdi.
Tüzük için “niye kurultay yapmadın” diye...
Sonra ikincisini gönderdi.
Derken üçüncüsünü...
Ama hiç sinirlenmedi...
Hâlâ bekliyor...
İşte biraz evvel bahsettiğim en sinirli tarihi kahramanımız Rahmetli Ecevit döneminin DSP’sine de 5 defa uyarı yazısı göndermişti “Kongreni yap” diye...
Ama hiç sinirlenmemişti söz konusu DSP olunca...
Sonra da kendisine hatırlatılınca “DSP’ye dava açmam şık olmaz” demişti.
Bakar mısınız şu hale...
X partisinin bir mensubuna “Sinirlendim” diyen kahramanımız, Y partisine gelince “Şık olmaz” diyor...
Güncel kahramanımız ise “partiler hisseder”in ardından şimdi de “hamle”ye kalkışıyor.
Ne diyelim...
Oluyor işte güzel ülkemde böyle şeyler...
Yine iş orada da Anadolu çocuklarına düşecek galiba...
Normalleşme için başka çare yok...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.