Münih-Augsburg notları
Birlikte olamadığımız günlerde, hafta sonunda Münih’te düzenlenen “Üstadı anma programı” için gittiğimiz Almanya’daki okuyucularımızın bir bölümüyle beraberdik.
Bildiğiniz gibi, bu ülkede Üstadı anmak için her sene iki ayrı toplantı yapılıyor. Bunlardan biri ve geniş katılımlı olanı, ilkbahar sonuyla yazın başına tekabül eden günlerde, Almanya’nın ve Avrupa’nın her köşesinden gelen okuyucularımızın iştirakiyle Köln’de gerçekleşiyor. Diğeri de güzün, daha ziyade Güney Almanya ile Avusturya’yı kapsayacak şekilde organize ediliyor.
Bu ikinci programlar önceleri Köln toplantılarının ertesi günü, Stuttgart ve civarı ile Karlsruhe ya da Münih gibi farklı merkezlerde yapılıyordu. İki yıldır sonbahara ve Münih’e alındı.
Bu yılki Köln programı, 50. vefat yıldönümü vesilesiyle, Üstadın hayattaki bütün talebeleriyle, hizmetin öncü emektarlarının da çağrıldığı bir kapsamda organize edilmişti. Ama davetlilerin epeyce bir kısmı vize engeline takıldığı için, bazıları da sağlık sebepleriyle iştirak edemedi.
Buna rağmen Abdülmuhsin Al Konavî (Muhsin Alev), Ali Demirel, Selâhaddin Akyıl, Hasan Okur, Cemil Çelik gibi isimlerin katılımı, programı çok farklı bir heyecan atmosferine soktu.
Ki, bunu o günlerde toplantıyla ilgili olarak gazetede çıkan geniş haberle, birlikte paylaştık.
Yine hatırlayacağınız gibi, vize başvurumuz vaktinde cevaplandırılmadığı için biz de o toplantıya katılamamıştık. Sonrasında, okurlarımıza genişçe anlattığımız sürecin ardından vizemizi aldık ve böylece Münih programına gittik.
Toplantıdaki konuşmalarda altı çizilmesi gereken noktalardan biri, Almanya Cumhurbaşkanı Wulff’un İslâmı Alman toplumunun bir parçası olarak niteleyen müsbet çıkışının, orada da yankı ve destek bulmasıydı. Bu yöndeki mesaj, Mikail Yaprak’ın açık konuşmasında verildi.
Biz, 11 Eylül’den sonra birilerince gündeme getirilen İslâm eksenli çatışma senaryolarına karşı Üstadın ortaya koyduğu yapıcı ve barışçı vizyonun temel parametrelerini özetleyip, bu noktada Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki potansiyel işbirliği alanlarına dikkat çektik; ayrıca Almanya’daki genç gurbetçi nesillerin karşı karşıya olduğu inanç problemlerini ve oralarda da iman hizmetine duyulan ihtiyacı vurguladık.
Köln toplantısına da katılmış olan Müslüman Alman konuşmacı Ahmed Aries ise, Alman toplumuna İslâm adına en doğru mesajları verme konumunda olan Nur Talebelerini bekleyen görev ve sorumluluklara dikkat çekerek, “Topluma ve medyaya açılın” çağrısını seslendirdi.
Gurbetteki Nur nesillerinin sevimli temsilcilerince okunan ilâhi ve vecizelerin süslediği toplantı, her zamanki gibi Bahri Güngördü ve arkadaşlarının tasavvuf musikîsi konseriyle renklendi ve hanımların hazırladığı ikramlarla tatlandı.
Ve aynı günün akşamında, Almanya’nın en eski ve tarihî yerleşim birimlerinden biri olan, yakınlarda 2000. kuruluş yıldönümünü kutlayan ve orijinal tarihî kimliğini halen de korumakta olan Augsburg’daki nur sohbetine iştirak ettik.
Ertesi gün yine orada, Yeni Asya International’daki Almanca sayfaları düzenli ve istikrarlı bir şekilde devam ettirmek için yapılan çalışmaları, ilgili arkadaşlarla birlikte değerlendirdik.
Bu Almanca sayfaların ilk denemeleri geçtiğimiz aylarda söz konusu gazetede yayınlanmıştı.
Şimdi bunları, “deneme” olmanın ötesine taşıyıp, kalıcı ve istikrarlı bir sisteme oturtmanın hazırlıkları sürüyor. Bunun için birçok genç ve kabiliyetli arkadaşımız yoğun bir gayret içinde.
Öncelikle hem Türkçeyi, hem de Almancayı çok iyi bilmeyi gerektiren bu hizmetin inkişafı için büyük fedakârlıklarla yürütülen çalışmaların olumlu neticeye bağlanıp istikrarlı bir yapıya kavuşması, Aries’in sözünü ettiği açılım bağlamında da son derece büyük bir öneme sahip.
Bu olursa, Risale-i Nur’u Alman toplumuna ulaştırmak için yeni bir yol daha açılmış olacak.