İsrail'e kalkan, hedef İslam Dünyası
Pazartesi günü iktidar yanlısı bir gazetede yan yana dört haber vardı ve haberleri okuduğunuz zaman sanırsınız ki uluslar arası platformlarda son sözü söyleyen bir ülke olmuşuz. Keşke sanmasak da böyle olsak. Bundan mutluluk duyarız. Haberlerin detayına girecek değilim. Sadece kısaca aktarmak istiyorum. Birleşmiş Milletler(BM) Pakistan'a Yardımlardan Sorumlu Özel Temsilciliğine, Enerji Şartı Konferans Başkanlığına, NATO Genel Sekreter Yardımcısı Büyükelçi Hüseyin Diriöz Yeni Stratejik kavramın uygulanmasında siyasi eşgüdümü sağlamakla yükümlü olmuş. Bir diğer ifade ile Füze Kalkanı projesini yönetecek. Elbette AB, NATO ve BM gibi uluslar arası kuruluşlarda Türk diplomatların ve siyasilerin yönetici konumuna yükselmesi ve sayılarının artması ülkemiz açısından önemlidir. Ancak, AB bazı uluslar arası organizasyonların yönetiminde Türkleri görevlendirirken niçin hâlâ Türkiye'yi üyeliğe kabul etmediği sorusunun cevabı çok önemlidir. Mesela, AB Makedonya,Karabağ ve Sırbistan'dan sonra Arnavutluk ve Bosna ile de vizeleri kaldırmış iken bir takım görevler verilerek sanki Türkiye'nin sırtı sıvazlanarak oyalanıyor, uyutuluyor görüntüsü çıkıyor. Erbakan Hoca'nın ifadesiyle uyuşturuluyoruz. Şahsen AB'ye girilmesinden yana değilim. Ancak, 50 yıldır ülkemizin AB kapısında bekletiliyor olmasına karşılık, daha dün bağımsızlığına kavuşan ülkelerin üye yapılması ya da vizeler kaldırılmak suretiyle önümüze geçirilmeleri özellikle AB yandaşları bakımından onur kırıcı değil mi?
Füze Kalkanı projesinin yönetiminde bir Türk'ün görev alması ileride komşu Müslüman ülkelerle aramızın açılmasına sebep olmaz mı? Füze Kalkanı Projesi'nin İsrail'e kalkan İslam Dünyası'na yönelik tehdit olduğunu bilmeyen kaldı mı? Aslında Füze Kalkanı tamamen ABD'ye ait bir proje iken tepki alınca NATO'ya ihale edildiği düşünülecek olursa komşularla geliştirilmiş olan iyi ilişkileri bozması büyük bir ihtimal iken böyle bir projenin yönetimine bir Türk'ün getirilmesi yararlı mı zararlı mı olacaktır düşünmek gerekmez mi?
Bu arada Kıbrıs konusunda AB'nin müzakere adı altından bir takım isteklerde bulunduğu, daha doğrusu hâlâ Türkiye'nin tavizler vermeye zorlandığı söylentileri kulaktan kulağa dolaşıyor. Hem Türkiye'yi üye olarak almıyorlar hem de tavize zorluyorlar. Bu mudur Türkiye'nin dünyada profilinin yükselmesi?
Asker çekiliyor denilmesine rağmen Irak'ın işgalinin sürüyor olması, işgal gücünün çekilse bile ne gibi şartlar dayatacağı da ayrı bir konu. Afganistan'da ise NATO'yu devreye sokarak ABD verdiği zayiatı azaltma yoluna gitmiş, bu arada insansız uçaklarla Afganistan ve Pakistan'ı sürekli vurmakta ve her seferinde onlarca insan hayatını kaybetmektedir. Dünya'da profili yükselen Türkiye neye müdahil olabilmektedir?
Kısacası son sözü bazen kendi adına bazen de Siyonist İsrail adına ABD ya da AB söylemektedir. Lafı uzatmanın anlamı yok. ABD tarafından gündeme getirilen sonra da NATO şemsiyesi altında dünyaya dayatılan Füze Kalkanı Projesinin bir ayağının Türkiye'ye yerleştirilmesi gerçekleşecek olursa basılan tüm havalar fos çıkacaktır.
Buna rağmen ister sırt sıvazlamak, ister AK Parti iktidarını Türk kamuoyu gözünde başarılı göstermek adına olsun özellikle komşularla geliştirilmiş olan iyi ilişkilere destek vermek gerekir. Bu ilişkilerin kalıcı olabilmesi için de ABD'nin dayatmaları karşısında dik durabilmek şarttır. İktidarın Füze Kalkanı Projesi'ne karşı sonuna kadar dayanıp dayanamadığını zaman gösterecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.