Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

AB’ye giren batıyor, kaçan kurtuluyor

AB’ye giren batıyor, kaçan kurtuluyor

Avrupa Birliği'nden uzunca bir süreden beri tehlike sinyalleri gelmeye başlamıştı. Bazı AB üyelerinin ekonomik çıkmaza girdikleri, bunun için ekonomik desteğe ihtiyaç duydukları söyleniyor ama adı geçen ülkeler bu söylentiler karşısında havlu atmamaya, mümkün olursa AB içinde alınacak bazı tedbirlerle krizin atlatılmasına çalışıyordu. Ancak olmadı. Yunanistan ve İrlanda kendi başlarına krizle başa çıkamdılar ve yüklü borçların altına girmeye başladılar. Çünkü buna mecbur oldular. Şimdi ise sırada Portekiz'in olduğu, Portekiz ekonomisinde çöküş için tehlike çanları çalıyor.

AB içindeki ekonomik kriz görüldüğü kadarıyla Yunanistan, İrlanda ve Portekiz ile de sınırlı kalmayacak. Sırada İspanya ve Belçika ile hatta İtalya'nın da olduğu belirtiliyor. Kısacası AB ekonomik bakımdan ciddi bir çöküş sürecine girmiştir. AB'nin çöküşü sadece ekonomi ile de sınırlı değildir. Sosyal çalkantılar artık giderek sosyal çöküşü gündeme getirmiştir.

Söz konusu olan ekonomik çöküş üye ülkelerin destekleri ile engellenebilir miydi? Bir diğer ifade ile AB kendi kendine yeterli olacak mı? Bu soruya hemen "evet" demek mümkün değil. Çünkü, AB ülkelerindeki çöküşlerle birlikte IMF de devreye girdi. Denebilir ki AB'deki çöküş üye ülkeleri ABD merkezli küresel sermayenin uluslararası finans kurumlarına muhtaç hale getirmiştir. Diyebiliriz ki AB artık küresel sermayenin emrine girmiştir. Bu aynı zamanda ABD'nin AB üzerindeki etkisinin büyük ölçüde artması anlamına geliyor.

Bu gelişmeler ister istemez ülkemiz açısından AB'ye bakışın yeniden değerlendirilmesi gerektiğini gündeme getiriyor. Bir zamanlar AB'ye girmeyi zenginleşmenin sebebi olarak takdim edenler acaba bugün geçmişteki değerlendirmelerinden ve bu yanlış değerlendirmeler sebebiyle ülkemiz insanını kandırmış olmalarından pişmanlık duyuyorlar mı?

Bir zamanlar AB üyeliği isteği adeta bir çılgınlık halini almıştı. Bu sebeple de AB üyeliğine karşı çıkanlar adeta hain gibi görülüyor, öyle takdim ediliyordu. Aslında AB üyesi ülkelerin önemli bir kısmında bugünkü çöküşün işaretleri 10 yıl öncesinden gizlenemez hale gelmişti. Özellikle sosyal yardım kurumlarında ciddi gerileme gündeme gelmiş eskiden olduğu gibi bu kurumlar üyelerine bol keseden dağıtamaz olmuşlardı. O yıllarda Almanya, Belçika ve Hollanda'yı içine alan bir gezimiz sırasında bu ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızdan dinlemiştik. Kiminle konuşmuş isek artık eskiden olduğu gibi bu ülkeler işçiler için bir huzur ve güvenlik odakları olmaktan çıkmaya başlamışlardı.

Bunun sebebi bazı konuştuklarımız tarafından sömürgeciliğin sona ermesi, sömürgecilik döneminde sömürgelerin kaynaklarının kendi ülkelerine aktarılması ile zenginleşmiş ülkelerin eski günlerinin geride kaldığına dikkat çekmişti. 10 yıl önceden gündeme gelen bu gerçek şimdilerde kriz şeklinde yaşanmaya başlamıştır.

Bu gelişmeler gösteriyor ki artık AB, üye ülkeler ve yeni üye olacaklar için bir kurtuluş birliği, bir gelişme ve zenginlik sebebi değil yeni sıkıntıların gündeme geleceği bir kapı haline gelmiştir. Bu bakımdan Türkiye'nin AB'ye girmek için yırtınıp durmaktan vaz geçmesi yararına olacaktır. Hatta girmek bir yana ileriyi göremeyen bir anlayışla girilmiş olan Gümrük Birliği'nden biran evvel çıkmak gerekiyor. Ülkemiz için kurtuluş AB'ye girişte değil çıkıştadır.

Bu yazım üzerine yine bazıları öfkelenecek demokratikleşme için AB'ye girilmeye çalışıldığını, bunu bizim bilemediğimiz ve göremediğimiz ileri sürülecektir. Ama işin aslını görmek ve göstermek bir sorumluluktur diye düşünüyorum. Kaldı ki AK Parti'nin AB'ye girmek konusundaki isteğinin siyasete siyaset dışı güçlerin müdahalesini engelleyici bazı düzenlemelerin AB'ye giriş adı altında hayata geçirmek olduğunu biliyorum. Ancak demokratikleşmenin hayata geçirilebilmesi için artık AB ipine sarılmanın anlamı olmadığını düşünüyorum. Bunun yanında takiyenin de prim yapmadığını, çünkü takiyenin toplumun önemli bir kesiminin farkında olduğunu düşünüyorum. Kısacası siyasete siyaset dışı güçlerin müdahalesini engellemek AB'ye girmek adına değil insanımızın hakkını korumak adına yapılmaya çalışılması daha doğru ve gerçekçi olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi