Hıfzı Paşa ile 45 dakika (2)
Hıfzı Paşa ile yaptığımız görüşmenin bir kısmını dünkü yazımda aktarmıştım.
Yazıyı Hıfzı Paşa’nın sitemiyle bitirmiştik.
Öyle anlaşılıyor ki “kadrolaşma” iddialarından oldukça rahatsız Hıfzı Paşa.
Bunu şu sözlerinden anlamak mümkün:
“Özel hayatımda var mı bir şey? İşimde menfaat sağladıysam, kumarım, gece hayatım varsa, 4-5 kadınla yatıp kalkıyorsam yazın. Ama bunları bulamayınca ‘kadrolaşma’ iddialarını buluyorsunuz. Kendimle ilgili, ailemle ilgili ne istiyorsanız söyleyin, açıklayayım. Bırakın adalet yerini bulsun.”
Paşa, “Hakim Albay Şakir Aytaş’ı ‘seni general yaptıracağım’ vaadiyle engellediği” iddiasıyla ilgili de şunları söylüyor:
“Aytaş bu sene Albay oldu. 4 yıl görev sürem var. Albaylıkta bekleme süresi 5 yıl. Ben gittikten sonra ne olur, görevinde kalır mı kalmaz mı nasıl böyle bir şey gündeme getirilir. Bunu anlayamıyorum.”
Hıfzı Paşa, kendisine haksızlık yapıldığını söylerken şu cümleleri kullanmayı da ihmal etmiyor: “Biz vatanını, milletini, silahlı kuvvetlerini seven insanlarız. Başka bir Türkiye yok. Bunu samimiyetimle söylüyorum. Biz haksızlık yapılmasını istemiyoruz. Ocu, şucu, bucu, dinci, Alevi, Çerkez, Laz diye... Türkiye bundan kaybediyor...”
Paşa’nın bu söylediklerine katılmamak elde değil.
İnsanların etiketlendirilmesinden, kategorize edilmesinden bu ülkenin öz evlatlarının hangi muamelelere tabi tutulduğunu sanırım hatırlatmaya gerek yok...
Türkiye’de milyonlarca insanın inançlarından dolayı yıllardır nasıl parya muamelesi görüp, ötekileştirilmek istendiği ve dışlandığını da...
Ancak Paşa’nın bu noktalara dikkat çekmesi önemli.
•
Görüşmemizde Hıfzı Paşa’ya şunu sordum: “Biliyorsunuz asker sivil ilişkilerinde gözle görülür bir düzelme var. Işık Koşaner Paşa’nın kadrolaşma söylentilerinden rahatsız olduğu ve farklı bir müşavirle devam edeceği konuşuluyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?”
Paşa bu konuya girmedi. “Sizden duyuyorum” demekle yetindi.
•
Kendisiyle ilgili yazımız nedeniyle ordunun yıprandığını düşünen Hıfzı Paşa, şunları söyledi:
“İnsanları çok kolay karalamayın. Amaç buysa, ordunuza sahip çıkın. Ordusuna sahip çıkmayan ülkeler yarın bugün yabancı ordulara boyun eğmek durumunda kalır. Bu ordu sizin ordunuz. Benim değil. Sağıma bakıyorum, soluma bakıyorum, arkadaşlarıma bakıyorum, onlara soruyorum beni eleştirmenizi anlamıyorum. Sadece general olmam ise eleştirilme nedenim bir şey diyemeyeceğim.”
Paşa’nın bu sözlerine verdiğim karşılık şöyle oldu:
“Bir kurumun tümünü hedef almıyoruz. Ordumuzu hedef almıyoruz. TSK’da yanlış yapanları, bireysel yanlışları dile getiriyoruz. Bunun da ordumuzun faydasına olduğunu düşünüyoruz. Bundan hareketle yapılan yanlışları gündeme getiriyoruz.”
Paşa’nın açıklamaları böyle.
Ben üzerime düşeni yapıyorum.
Varın kararı siz verin.
•
Hıfzı Paşa’yla görüşmemize, katılmadığımız noktalar olsa da aynen yer verdikten sonra bir hususa dikkat çekmek istiyorum:
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Askeri çevrelerden gelen son bilgilere ve bu görüşmeden edindiğim izlenime göre:
Karargah’ta yeni bir dönem başlıyor.
Şüphesiz bunda yeni Genelkurmay Başkanı’nın hukuka olan saygısının, prensipli çalışma anlayışının ve kurum içerisinde disipline verdiği önemin büyük katkısı var.
Eskiye nazaran, sivil-asker ilişkilerinde normalleşme yolunda önemli adımlar atılıyor.
Işık Paşa şu ana kadar TSK’yı polemiklerden uzak tutan bir yol izlemiş, her fırsatta basının karşısına çıkmamış, yerli-yersiz açıklamalarla TSK’nın itibarını zedeleyici gereksiz tartışmaların içine girmemiştir.
Bu da ülkemiz adına çok önemli bir kazanımdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.