Yanlışı tespit etmeden çözüm bulunamaz
Son günlerin medyaya yansıyan ve hepimizi derinden düşündüren daha doğrusu düşündürmesi gereken konusu sigara ve uyuşturucu kullanımının ilköğretim okullarına kadar indiği yönündeki haberlerdi. Yayınlanan araştırma sonuçlarının ortaya koyduğu gerçek insanı tedirgin etmenin ötesinde korkutmaya yetiyor. Söz gelimi 2003 yılı verilerine göre sigara içmeye 10 yaşından önce başlayanların oranı erkek öğrencilerde yüzde 34.9, kızlarda yüzde 23.7, aynı tespit 2009 araştırma sonuçlarına göre erkeklerde yüzde 31.6, kızlarda yüzde 31.7 olarak görülüyor. Buna göre geçen zaman içinde erken yaşta sigara içmeye başlayan kız çocuklarında erkeklere oranla ciddi bir artış görülürken, erkeklerde nispeten azalma söz konusu. Kısacası geleceğin annelerini daha çocuk yaşlardan itibaren zehirliyoruz. Sigaraya başlama yaşının 10 ve altına inmiş olması sanıyorum ülkemiz açısından ciddi bir sorundur. Kapalı yerlerde sigara içilmesinin yasaklanmasının bu zararlı alışkanlıktan kurtarılması açısından etkisi olmuş mudur, olmuş ise oranı nedir? bunu şimdilik bilmiyoruz ama bu konuda yeni tedbirlerin alınması ve yeni uygulama programlarının hayata geçirilmesi gerekiyor. Yayınlanan araştırma sonuçlarında dikkat çeken bir başka husus ise araştırmaya katılan öğrencilerin erkeklerde 9.1'i, kızlarda ise yüzde 5.6'sı bir tütün firması temsilcisi tarafından kendilerine bedava sigara verildiğini belirtmiş olmalarıdır. Görünen o ki, kapalı alanlardaki sigara yasağı ile sigara kullanımında ortaya çıkan gerilemeyi bazı sigara firmaları özellikle gençlere ve çocuklara başlangıçta bedava sigara vererek kapatma yoluna gidiyorlar. Önce alıştır sonra pazarla mantığı ile hareket ediyorlar.
Gazetelere yansıyan haberler sadece sigara içim oranı ve miktarı ile de ilgili değil. Haberlerde uyuşturucu kullanım yaşının da 14'e düştüğüne dikkat çekiliyor. Yapılan açıklamalarda uyuşturucu ile tanışma ve kullanma yaşının 14'e kadar indiği, 14-18 yaş arası gençliğin uyuşturucu bataklığına giderek saplandığı belirtiliyor. Buna göre alkol deneme yaşı 13, uyuşturucu 14, esrar ise 15 yaşa düşmüş durumda. Bu arada söz konusu maddeleri alışkanlık edinme yaşı ise 13-14 arasında seyrediyor.
Elbette tehlikenin boyutlarını tespit etmek ve kamuoyuna açıklamak gerekli tedbirlerin alınması bakımından önemlidir. Ancak bu arada, "Bir yerde yanlış yapıyoruz ama nerede?" sorusunun cevabını bulmak durumundayız. Yaşanan hızlı toplumsal değişikliğin bunda rolü nedir? İlle de Batı'ya benzemek, modernleşmek adına yapılan bir takım uygulamaların çocuk üzerindeki aile etkisini ne ölçüde zayıflattığı, mahalle baskısı diye diye insanlar üzerinde özellikle de gençler üzerinde akraba ve yakın çevrenin sahip olduğu caydırıcı nitelikli murakabe etkisinin ortadan kaldırılmış olmasının söz konusu kötü alışkanlıkların çocuklar arasındaki yayınlaşmasındaki etkisinin de araştırılması gerekir.
Batılılaşma adına bir takım çevreler anne-babaların çocukları üzerindeki etkisini sıfırlama gayreti içinde oldular. Özellikle anne-babaların çocuğunun inancını öğrenmesi ve yaşaması hususundaki rolünü bir takım kanun maddeleri ile sınırlandırma yoluna saptılar. Diyebiliriz ki inançsızlık adına her türlü faaliyet ve çaba desteklenirken inançların pekişmesi ve yaygınlaştırılması yönündeki gayretler modernleşmek ve çağdaşlaşma adına zayıflatıldı.
Diyebiliriz ki ortaya çıkan tablo Modern Batıya (!) benzeme çabalarının bir ürünüdür. Bir bakıma Batılılaşma taraftarları ektikleri tohumun ürününü almaya başlamışlardır. Bu bakımdan yıllardan beri "Batıya benzemek batının ahlaksızlığının, başıboşluğunu almak olmamalı. Batının sanayi ve teknoloji alanındaki gelişmelerini örnek almalıyız, hatta bu alanlarda batıyı geçmeliyiz" diyenlere kulak verilmemiş olmasının bugün ortaya çıkan tablodaki rolünün de tespiti gerekir. Yoksa daha çok, "Bir yerde yanlış yapıyoruz" der dururuz. Yanlış yaptığımızı bilmek yeterli değildir, yanlışı doğru tespit edip bu yanlıştan vazgeçilmesi gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.