Gazi gemiyi bekler her bahtı kara!
Lütfü Bey; abluka altındaki Filistinlilere insani yardım götürürken Siyonist devlet İsrail’in saldırısına uğrayıp alıkonulan Mavi Marmara gemisi, uzun bir aradan sonra geçtiğimiz pazar günü ülkemize döndü. Bu konudaki duygularınızı bizimle paylaşır mısınız?
Gönül isterdi ki Mavi Marmara’nın ülkemize dönüşünde, onu karşılayanlar arasında iktidarıyla muhalefetiyle tüm partilerin yöneticileri de bulunsun. Hep birlikte Mavi Marmara’nın temsil ettiği ruha destek olunsun. Ne yazık ki bu olmadı. Ama Mavi Marmara bunun çok ötesinde bir şeyi başardı. Gönüllere demir atmayı başardı! Mavi Marmara’nın temsil ettiği ruh, gönülleri sarıp sarmaladı. Zulme karşı isyan ruhuydu bu. Barbarlığa karşı insanlığı temsil eden ruhtu bu. İşte zulmün ablukasına alınmış, barbarlarca kuşatılmış Filistinlilere insani yardım götürmek için bu ruhla yola çıkmıştı Mavi Marmara. Onun yolunu gözlüyordu İsrail tarafından sütsüz bırakılmış Filistinli bebekler; onun yolunu gözlüyordu İsrail tarafından ilaçsız bırakılmış Filistinli hastalar; onun yolunu gözlüyordu binlerce bahtı kara. O geminin gelip kendisine yanaşmasını bekliyordu bahtı karaların bulunduğu kara! Gerçi o gemi o karaya yanaşamadı, ama İsrail’in ablukasında derin bir delik açtı. İçlerinde Cevdet Kılıçlar gibi bir meslektaşımızın bulunduğu dokuz şehid pahasına da olsa, gazi olmak pahasına da olsa, o gemi o ablukada derin bir delik açtı. Artık o geminin açtığı nefes borusunda yol alacak insanlığın ortak nefesi. Artık o gemi çaresizlerin çaresi. Artık Mavi Marmara deyince, dara düşmüşlerin bulunduğu karaya doğru giden umut gemisi akla gelecek. Ve zalimlerin zulmü altındaki her bahtı kara, onun yolunu gözleyecek. Düşsün yine yollara Mavi Marmara; çeksin yine direğine zulme karşı isyan bayraklarını. Korksun yine zalimler; korksun yine insanlığın düşmanları. Artık bir Mavi Marmara gerçeği var. Onun temsil ettiği ruhta yılgınlık yok, direniş var!
HALK SUBAYLARIN ORDUYU
YIPRATMASINDAN RAHATSIZ!
1. Ordu eski komutanı Orgeneral Çetin Doğan, Balyoz Davası’nın sanığı olarak gittiği mahkemenin kapısında koruması olan Mehmetçik’lere ayakkabılarını temizletti. Vatan görevi için gönderilen Mehmetçik’lere, emekli subayların bile ayakkabılarının temizlettirilmesi ya da subay bebeklerinin altının temizlettirilmesi, hatta subay köpeklerinin dişlerinin fırçalattırılması gibi işler yaptırılmasına ne diyorsunuz?
Malumunuz Genelkurmay, en hafif şekilde eleştirildiğinde bile, bunu orduyu yıpratmak olarak değerlendirip, “orduyu yıpratmayalım” açıklaması yapıyor. Oysa orduyu, vatan görevi yapmaya gelen halkın çocuklarına köpeklerinin, bebeklerinin hizmetini gördüren bazı subaylardan daha fazla kim yıpratıyor? Geçtik vatan görevi yapmaya gelen halkın çocuklarının orduevlerinde hizmetçi gibi kullanılmasını, onlar illerdeki, ilçelerdeki subay lojmanlarında da “hizmette sınır yoktur” dercesine kullanılmıyor mu? Peki bu orduda yeni bir durum mu? Eskiden de bunlar yok muydu? Vardı; ama o zamanlar her on yılda bir darbe yapan ordu korkusu bu gerçeklerin dile getirilmesini engelliyordu. Neyse dün dile getirilemeyen bu gerçekler bugün dile getiriliyor. Hele de iletişim imkânlarının böylesine yaygınlaştığı günümüzde herkes bu gerçeklerden haberdar oluyor. Sadece bu gerçeklerden mi? Mesela eskisi gibi olsa, içlerinde subayların da adlarının geçtiği Deniz Kuvvetleri’ndeki fuhuş çetesinin marifetlerinden herkes haberdar olabilir miydi? Bu çetenin ses kayıtları internete düşmese, seks ilişkisine girilen yabancı kadınlar marifetiyle ülke güvenliğimizle ilgili bilgilerin nasıl yabancılara peşkeş çekildiği herkesçe öğrenilebilir miydi? Ya da Oramiral Özden Örnek’in eşi Sevil Örnek ile Tümamiral İlker Güven’in eşi Sunahanım Güven arasında kavgaya neden olan servet değerindeki mücevheratların paşa maaşıyla nasıl alınabildikleri sorusu gündeme getirilebilir miydi? Bütün bunlara milli iradeye ve onun temsilcilerine vargücüyle direnmiş subaylarımızın, kafalarına çuval geçiren ABD askerlerine en ufak bir direniş göstermemelerini de eklemeli. Ordumuzu böylesine aciz bir duruma düşürenlerden fazla orduyu kim yıpratabilir ki? Biliyoruz; bu gerçeklerin dile getirilmesinden yaşlı ve de genç subaylar rahatsız! Ama subaylarımız bilmeliler ki, onların orduyu yıpratmasından asıl millet rahatsız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.