Ertuğrul Özkök-Ensest Totem ve Tabu
Doğrusu bu kadarını beklemezdim.
Yıllarca basınımızın amiral gemisinde kaptanlık yapan tecrübeli sosyologdan…
Ama bunu da yaptı eski genel yayın yönetmeni.
Akşam gazetesine verdiği mülakatta…
“Ahmet Kaya ile ilgili eleştirilere, 'Bugün olsa o manşetleri atmazdım' dediniz...” şeklindeki değerlendirmeye şu karşılığı veriyor:
“Bu şekilde atmazdım. Oradaki arıza, bizim haberi veriş biçimimizde yargılı tutumdu. O bana ders oldu. Sabah da 'kin kustu' diye vermişti, kimse onu konuşmuyor. Öyle hedef tahtasına koydular ki, koruma polisi aldım tekrar. Onlara, C. Levi-Strauss'un 'Totem ve Tabu'sunu tavsiye ederim. Sembollerle, günah keçileri yaratarak kendi günahlarını nasıl bastırdıklarını anlamaları için.”
Vay be, müthiş!
Bir bakayım dedim…
Şu C.Levi-Strauss’un Totem ve Tabu’suna…
Bakıyorum bakıyorum her seferinde karşıma Freud çıkıyor.
Söz konusu kitap daha çok “ensest ilişki tabusunu” kırıyor güya…
Özetle; ilkel toplumlarda sosyal ilişkileri ve bilhassa cinsellikle ilgili yasaklarda totemlerin etkisini açıklamaya çalışan sözümona o kitap, toplulukta grupları biyolojik aile bağlarının değil bağlı olunan totemin belirlediğini ve evlenme vb. merasimlerin aynı totem gruplarında yapılamadığını açıklıyor.
Kitabın temel mesajı şu: İlkellerin totemi kural koyucu olarak kabul etmesinden dolayı oluşan ensest yasağı bugünkü modern topluma da bu yasak aynı şekilde yansıyor.
Totem Ve Tabu'da Sigmund Freud, tarihimizin ''Darwin'in ilkel sürüsü'' dediği şeyle başladığını tahayyül ediyor.
Kıskanç, haşin bir baba bütün kadınları kendine saklıyor, büyüyen oğullarını sürüden kovuyormuş. Bunun üzerine otoritesine isyan edilmiş. Oğlanlar toplanıp babalarını öldürmüş sonra da yemişler. Onu hem gerçek manada hem de metaforik olarak tüketmişler. Gücünü ve kimliğini kendilerine almışlar. O hüküm sürerken ondan nefret ediyorlarmış ama ölümünden sonra hissettikleri sevgiyi de nihayet görebilmişler. Böylece pişmanlık doğmuş, bunu aşırı övgüler takip etmiş ve sonunda “Tanrı” kavramı doğmuş.
“Temelde” diye bağlar Freud ve “Tanrı yüceltilmiş bir babadan başka bir şey değildir” der.
Ensesti özendiren, ahlak unsurunun yok sayıldığı, tanrı düşüncesinin oluşumunun böylesine aşağılandığı kitap, Özkök’ün bilinçaltında yatan totem ve tabuyu göstermesi bakımından önemli.
Eski yönetmen bunları neden tavsiye eder anlamış değilim.
Kime ne kazandırır ki o Totem ve Tabu?
Ya da kendisine ne kazandırdı acaba bunca zaman?
Gerçi önüne gelene “Haysiyetsiz, müptezel, şerefsiz, alçak, bidon kafa, kuş beyinli, ahmak, soytarı, göbeğini kaşıyan adam” diyen arkadaşları bir yana, kendisi de bir ara “şerefsiz” diye yazılar yazıp, içinde bolca “Azgın azınlık, Keşanlı Galileo, liberal çete ve biat medyası” geçen son derece seviyeli sözler ediyor, okuyucularını aydınlatıyordu.
Tıpkı başyazarları Oktay Ekşi gibi…
Şimdi daha net anlayabiliyoruz düştükleri durumu..
Koca amiral gemi yıllarca kimlere emanet edilmiş…
Gerçi bu bir gaf mı yoksa kasıt mı bilinmez ama her halükarda kötü…
Bir defa Totem ve Tabu kitabı C. Levi-Strauss’a ait değil.
Freud’un…
Ne yalan söyleyeyim “ünlü sosyologun” 2010’u böyle kapatmasını istemezdim.
Gönlüm razı gelmedi onun bu gafına ya da kastına…
Bilemiyorum gaf mı yoksa bilinç altına Totem ve Tabu mu yerleşti…
İlk gördüğümde kendisine soracağım…
C. Levi-Strauss, Freud, Totem ve Tabu…
Bakalım bunlarla ilgili ne diyecek?
Aydınlatsın bizi yönetmen…
Aydınlatsın da daha ne tür tabuları olduğunu öğrenelim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.