Alevi mi, Filistinli mi? Siz karar verin...
Geçtiğimiz hafta, Norveç’li bir belgesel film yapımcısının Filistin için hazırladığı belgeseli, Gazze’de izletmek için gösterdiği müthiş çabayı yazınca ne hikmetse Alevi olduklarını iddia eden bazı okurlarımızın pek zoruna gitmiş.
Kurdukları bağlantıya pek anlam veremesem de, kendilerini verdiğim sözü yerine getiriyor ve bu sayfada Alevilerin sorunlarını dillendiriyorum.
Ben aslında bu okurlarımın bazılarına “hangi Alevilerin sorunları” diye cevap maili göndermiştim.
Süreci şöyle özetleyelim.
İşte o maillerden bir tanesi:
“Acaba Filistin’e gösterdiğiniz ilgiyi bu ülkedeki ezilenler için de gösterir misiniz bir gün; Aleviler için mesela?”
İşte benim cevabım:
"Aleykümselam...
Hangi Alevilere? Alisiz Aleviler mi, benim gibi gerçek (Hz, Ali’yi seven) Aleviler mi?
Gerçek Alevilerin bir sorunu yok çok şükür...
Alisiz Aleviler bu kadar büyük saltanat sürerken, bana hangi sorunlarının bulunduğunu belirtin ben dile getireceğim, merak etmeyin...
Allah'a emanet olun...”
Ve sonra gelen mail.
İşte Türkiye Alevilerinin en büyük (!) sorunları:
“Bir kere şurada anlaşalım. Ben Aleviyim diyen herkes ne yazık ki Alevi olamıyor. Bu şekilde kendinizi kandırmayın, inandırıcı değil de komik oluyorsunuz.
Şunu belirteyim, madem köşenizde yer vereceksiniz, Alevilerin birinci sorunu zorunlu din dersleridir ve bu asimilasyon dayatmasının acilen kalkması lazımdır.
İkinci olarak cem evlerine acilen hukuki bir statü getirilmesi lazımdır ve ödenekten pay ayrılmalıdır.
Üçüncüsü tabi ki Diyanet’in tamamen kalkmasıdır. Siz de bilirsiniz ki, İslam’da ruhban sınıfı yoktur, ancak bu kurum devlet adına dini fetva veriyor. Bu ruhbanlık değil de nedir?
Lütfen, söz verdiğiniz gibi bu sorunları köşenizde paylaşın. Toplum vicdanı adına…”
Sanırım, “Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat”ten oluşan 4 kapı 40 Makam şeklindeki kâmil insan olma ilkelerini benimseyen, kendisini bununla yoğurmuş, Hz. Muhamed (s.a.v)nin yolundan giden, Hz. Ali’yi Müslümanları ayrıştırma değil birleştirmek için seven, Aleviliği ayrı bir din, ayrı bir mezhep olarak görmeyen, sadece İslam çatısı altındaki kültür yelpazesinin en güzel parçalarından biri olduğuna inanan, ayrı statü, ayrı ibadethane (cami dururken) anlayışından uzak kardeşlerim bu talepleri ve Filistin kıyaslamasını iyi analiz ederler.
Evet gördüğünüz gibi, Alevilerin (!) sorunlarını da aktardım, asıl sorunun da kapısını aralamış oldum.
“Zorunlu din dersi kaldırılsın” diyerek Aleviliğin ayrı bir din olduğunu, “Cemevlerine hukuki statü ve ödenek” isteyerek ibadethanelerinin de farklı olduğunu, “asimilasyona son verilsin” diyerek Müslümanların kendilerine baskı uyguladığını, “Diyanet kaldırılsın, İslam’da ruhbanlık yoktur” diyerek Müslümanlar üzerinde de tasarruf hakkına sahip olduklarını iddia eden yurttaşlarımızın bu büyük (!) sorunlarına yetkililerin sessiz kalmayacağını umuyorum.
Onlarca yıldır, İsrail zulmü altında inim inim inleyen, kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden sistematik bir biçimde katledilen, sırf Müslüman diye dünya ile bağları kopartılan, savaş uçakları ile periyodik olarak üzerlerine ölüm yağdırılan, sahip oldukları topraklar her gün daha büyük bir baskı ve zulümle ellerinden alınan, havadan, karadan ve denizden abluka altına alınan, gıda temininde bile Mısır’la aralarında açtıkları gizli ve tehlikeli tünellere hapsedilen Filistinli kardeşlerimizin sorunlarını da Alevi (!) vatandaşlarımızın sorunlarından fırsat buldukça dile getireceğiz…
Güler misin, ağlar mısın…