Üniversitelerdeki sağlık personelinin tam gün çalışması ve performans
5947 sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 21 Ocak 2010 tarihinde TBMM’de kabul edildi... 01 Şubat 2011 tarihinden itibaren de uygulamaya konulacak. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin kanunun bazı maddelerini iptal etmesiyle birlikte önemli bir belirsizlik ortaya çıktı; bu durum Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçelerini henüz yayınlamadığına bağlanıyor... İptal üniversite hastanelerindeki öğretim üyelerinin Tam Gün Kanunu’nun yeni şekline göre mesai saatlerinin dışında özel olarak çalışabileceğini getirdi... Ancak Sağlık Bakanlığı yeni düzenlemeler ile bu “mesai dışı çalışmaya” sınırlama getirmek, daha doğrusu zorlaştırmak istiyor...
Sağlık Bakanlığı devlet hastanelerinde tam gün uygulamasına zaten geçti ve performansa dayalı olarak hastane döner sermaye gelirlerini dağıtıyor... Yani hasta muayene sayısı, ameliyat sayısı, tetkik sayısı vs.’ye bağlı olarak toplanan döner sermaye gelirleri hekimlerin katkılarına göre performans olarak dağıtılıyor. Üniversitelerde Tam Gün Kanunu uygulama amacının, Tıp ve Diş Hekimliği Fakültelerinde de benzer sistemi hayata geçirmeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır... Oysa Tıp ve Diş Hekimliği Fakültelerinde sadece tedavi yapılmıyor; öğrenci eğitimi ve araştırma üniversitelerin yapısı gereği yapması gereken işlerdendir... Ayrıca üniversite hastanelerinde belli sayıda da olsa dünya çapında kaliteye sahip öğretim üyeleri hizmet vermektedir. Bunların mutlaka değerlendirmede farklı bir yeri olmalıdır.
Üniversitelerin araştırma potansiyelleri, o üniversiteyi dünya üniversiteleri arasında önemli bir yere taşır. Bu durum ülke için büyük kazançtır. Örneğin İstanbul Üniversitesi üç yıldır dünya üniversiteleri arasında ilk 500’e girebiliyorsa, bunda bünyesindeki kaliteli Tıp Fakültelerinin katkısı inkar edilemez. Dolayısıyla üniversite hastanelerinin diğer hastanelerden farklı olarak değerlendirilmesi gerekir... Diğer hastanelerde yapılamayan ameliyatlar, konulamayan teşhisler ve yeni tedavi yöntemleri, bir araştırma titizliği içinde üniversite hastanelerinde yapılır, uygulanır... Ancak üniversite hastanelerinde yapılan bir operasyona Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödediği ücret ile diğer hastanelerde yapılan benzer operasyona ödediği ücret arasında bir fark yoktur!..
Yükseköğretim Kurumu Doğruları Ortaya Koymalıdır
YÖK ve üniversiteler bir yıldır konu ile ilgili hazırlıklarını yapmaya çalışıyor; ancak henüz müşahhas ilkelerle çözüm ortaya konulabilmiş değil... YÖK bir çerçeve yönetmeliği hazırlayacak; bu yönetmelik üniversitelerin farklı uygulamalarına da müsaade edecekmiş... Oysa yasa bir ay sonra uygulanmaya başlayacak... Yasa üniversite hastanelerindeki öğretim üyelerine verilecek döner sermaye gelirlerinin miktarına göre ödenecek performansın tavanını % 200’den % 800’e yükseltmiş ve sabitlemiş!.. Tavan ne kadar yükseltilmiş olsa da, döner sermaye gelirlerinde artma olması söz konusu değil... Hatta yeni çözümler bulunamazsa azalacağı düşünülmektedir. Nitekim YÖK üyesi ve bu düzenlemelerden sorumlu Prof.Dr. Sait Bilgiç, “Belirtilen tavanı birkaç branşın dışında diğer branşların yakalaması söz konusu olamaz” diyor.
Şimdi döner sermaye havuzunun bu yasa ile ne duruma geleceğini görelim... Bir defa gelirlerin önemli bir kısmını oluşturan öğretim üyesi farkı artık alınamayacak... Mesai dışı hizmetin de getireceği gelirler sınırlanmış durumda... Zaman içersinde aile hekimliği uygulamasının da hasta sayısını azaltacağı ortada... Havuzda önceden toplanan döner sermaye gelirleri bu nedenlerle azalacak... Buna karşılık üniversite hastanelerinde, daha doğrusu Tıp Fakültelerinde Part-Time çalışan öğretim üyelerinin bir kısmı ayrılacak olmasına rağmen bir kısmı da tam gün uygulamasına geçecek ve performansa göre döner sermayeden pay alacak olanların sayısı artacak... Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hastane hizmetleri için ödediği miktarı % 30 artırmayı vaat etmesinin çözüme katkısı, hiç denecek kadar az olacaktır... Bir tahlil özel kurumlarda farz edelim 80-100 TL’ye yapılıyor… Ancak SGK’lı hastalar için devletin ödediği para 11,14 TL’dir. Bunun gibi daha birçok örnek verilebilir... 11.14 TL’nin % 30 artırılmış olması yani bu rakamın 14 TL olarak ödenmesi ile kayıpları karşılamak mümkün olabilir mi?.. Zaman içersinde üniversite hastaneleri, dolaylı yoldan Tıp Fakülteleri kalite bakımından zayıflayacaktır... Buralardaki kalitenin düşmesi de sağlık sisteminde derin kalite kaybına neden olacaktır...
SGK’nın üniversite hastanelerindeki hizmetler için ödemeleri kabul edilebilir seviyeye getirilmeli ve üniversite hastanelerinde yapılan hizmetler buradaki kaliteye göre ücretlendirilmelidir... Siyasi irade gücünü bu yönde kullanmalıdır. Aksi taktirde üniversiteler, öğretim üyeleri Tıp Fakültelerinin düşeceği kötü duruma karşı bir tavrı mutlaka geliştireceklerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.