Mahalle baskısı
Haftada bir de olsa, okuyucumla hasret inşallah bitiyor. Her pazartesi buluşmak için yeniden bismillah. Selam ve saygılar.
Müslüman’a karşı, terör, baskı gibi iftiralarla zihinleri kirletmek için slogan üretiliyor. Salman Rüşdi, fitne mükafatı “Gladyatör” oldu. İslamofobia, terör, pespaye karikatürler, iftiralar, mahalle baskısı, “Kurban kanı boğazı boyadı” gibi saçmalıklarla, dalgın kimseler, İslam düşmanlığına şartlandırılıyor.
Anadolu mahallesinde baskı yoktur. Bütün dünyada Müslüman mahallesinin en dikkat çeken yönü ilgi, sevgi, yardımdır. Sözü kısaltmak için bir örnek:
MNP Kurucu arkadaşlarımdan Prof. Dr. Saffet Solak beyin ilk tayini Konya’nın bir köyü. Sağlık ocağı doktoru. Gece yarısı iner trenden. Yollar ıssız. Çanta elde adımlarken ışıklı bir pencere. Bir nine açar kapıyı, “Trenden bir garip inerse diye bekliyordum. Buyur” deyip, yatak serer.
Saffet bey uykusuz. Nine oturuyor.
Nine sen yatmayacak mısın?
Evladım belki yukarı yola gitmiş bir garip daha vardır. Işık olsun ki görsün. Sokakta kalmasın. Eğer gelen varsa diye bekliyorum.
“Anadolu’da bu ışıklar yandığı sürece, insanlık yaşıyor” der Saffet bey.
İslam diyarlarına has ışıklar bunlar. Babam da, yatsı namazından sonra beklerdi. Bir garip varsa misafir edelim diye. Vicdan ışığı, iman ışığı, “komşusu açken, tok yatmayan; kendine istemediğini, kimseye istemeyen insanlık” ışığıdır bu. Ne baskısı? Bu imanla Süleyman Nazif, Malta zindanlarından, “Ruhum benim oldukça bu imanla beraber, üç yüz sene-beş yüz sene bekler” der ve ekler: “Ahfadımın en son doğacak ferdine benden, -Bir tuhfe-i iman götür ey son nefesim sen.”
Bu iman ve ahlaka yabancılaşma, yabancılaştırma gayretleri, ailenin, mahallenin kurtarıcı nefesini, “baskı” diye telkin etmek, bilerek-bilmeyerek nesillerimizi, insani değerlere, kendi hayat damarlarına düşman bir şaşkınlığa düşürmektir.
Bebeği için geceleri uykusuz geçiren anne-baba, “Aman evladım, sarhoşla, eroinciyle sakın arkadaş olma. Öyle yerlere gitme” derse mahalle baskısı mı olurmuş?
Hale bak! İçki kullanım yaşı 14’e inmiş. Eroin ticareti, okul kapısında. Sıcak şarap üniversitede. Eskişehir A.Üniversitesi, şarap reklamında keşif(!) yapmış. Şarap dolu kazan ve tüp gelmiş salona. Şarap ısıtılıp dağıtılmış. Bu reklama eş bir medya reklamına kaç milyon ödenirdi? KDV’si ne olurdu? Şarapçı sevinsin! Ya millet?
CHP’li Belediye Başkanı Akaydın, “Bedava bira festivali” yaptı. Genç, alkol komasında öldü. Bu reklamın maliyeti, belediyeye, devlete, millete!
Üniversitelerimiz, bin yıl şarap değil, ilim yeri idi. “İkna odası” diye bir vahşet görülmemiş; millet hesabından bira reklamı yapan şehremini utancı yaşanmamıştı.
Okuldan maksat, haya edep öğrenmek; bilgilenmek ve öyle davranmaktır. Sarhoşluğa dönüştürülmüşse, ismi ters çevirmek gerekir. Aksi, tam sahtekarlıktır.
Atatürk Havaalanı’nda çalışan TAV Holding, yılbaşında personelini Noel Baba şapkası giymeye zorlamış. Memur, Noel palyaçosu mu? Yetkili, kendi yapsa ya.
Özet: Wikileaks’ten değil, bizzat kendi ağızlarından. Siyonizm ne istiyor?
İsrail’in koalisyon ortağı, ŞAS Partisi lideri Haham Ovadya Yosef (90) “Goylar (Yahudi olmayanlar), bize hizmet için doğarlar. Yalnızca İsrail halkına hizmet için. Bunu yapmazlarsa dünyada yerleri yoktur.” (Yeni Şafak 21/10/2010) Fransa mason locasının, “Halkın % 80’i istese önemli değil” diyen “başörtüsü yasağı”ndan, G. Bush’un “Bizden değilsen düşmanımsın” efeliğine kadar işin aslı budur. Alkol, aile ve Müslüman mahalle değerlerinin tahribi, hayattan üstün değerlerin, insani yüceliğin yıkımıdır. İnsani, ahlaki değerlerin kaybı, insanı, zalime hazır lokma, sömürüye tutsak yapar. İslam’a ve İslami hayata saldırının nihai maksadı da budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.