Yurt dışında özellikle de Avrupa Birliği ülkelerindeki vatandaşlarımızın oy kullanmaları konusu yıllardan beri her seçim döneminde gündeme gelirdi. Uzun tartışmalar sonunda bu vatandaşlarımızın gümrük kapılarında oy kullanmalarının önü açıldı. Ancak, vatandaşlarımızın oy kullanabilmeleri için bir şekilde Türkiye gümrük kapılarında olmaları şart. Ya oy kullanma süresi içindeyken Türkiye'den çıkmaları ya da özel olarak oy kullanmak için gelmeleri gerekiyor. Bu külfete rağmen yurt dışındaki vatandaşlarımızın seçimlere ilgi gösterdiklerini söyleyebiliriz. İnsanımızı bu külfetten kurtarmak için özellikle AB ülkeleri yetkilileri ile geçmişte çeşitli temaslar kuruldu. Özellikle vatandaşlarımızın Büyükelçilik ve konsolosluklarımızda oy kullanmaları için çalışmalar yapıldı. Bu seçimler içinde hükümetin harekete geçtiğini ve temaslarını sürdürdüğünü biliyoruz. Ancak bu işin artık kesin bir sonuca bağlanması ve yurt dışındaki insanlarımızın kullandığı oyların Türkiye geneline dağıtılmasından ziyade kendi temsilcilerini seçme imkanının da sağlanması gerekiyor. Bunun hukuki bir zemine kavuşturulması gerekir. Önümüzdeki kısa dönemde bu sağlanabilir mi bilemiyorum. Ayrıca sorunu Türkiye olarak sadece bizim hukuki bir zemine oturtmamız yeterli midir onun da belirlenmesi şart.

Bu noktada TAVAK Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen'in 15.12.2010 tarihinde göndermiş olduğu basın bültenine temas etmek ve dile getirilen hususları aktarmak istiyorum.

Prof. Şen basın açıklamasında 31 Ekim 2011 tarihinde Türklerin Avrupa'ya göçünün 50. yılının kutlanacağına dikkat çekerek, Türkiye dışında toplam 6.5 milyon insanımızın göçmen olarak yaşadığını, bunun 5 milyon 200 binin ise AB ülkelerinde bulunduğunu hatırlatıyor, "Bu insanların Türkiye'deki seçimlere seçme ve seçilme hakkına sahip olarak katılmalarının zamanı gelmedi?" mi diye soruyor.

Bu arada Prof. Şen yurt dışına Çin ve Hindistan'dan sonra en fazla göçmen gönderen üçüncü ülke durumunda olduğumuza dikkat çekerek ilk olarak Avrupa'daki Türklerin Türkiye'deki seçimlere aktif olarak katılımlarının sağlanabileceğini; ardından da ABD, Avusturalya ve Kanada için de benzer bir uygulamanın gündeme gelmesi gerektiğini hatırlatıyor.

Bu noktada AB ülkelerinde bunun nasıl gerçekleştirilebileceği hususunda şu görüşler ileri sürülüyor:

"AB'nin 27 ülkesinde büyükelçiliklerimiz ve 40'a yakın başkonsolosluğumuz bulunuyor. Bu ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarına perşembeden başlayıp Pazar akşamı saat 18'de sona ermek üzere 4 gün müddetle oy vermelerine yönelik çalışma yapılabilir.

50 yıl sonra bile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını vermemiş ve kaybetmemiş insanlara karşı Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vefa borcu vardır.

AB dışında Amerika, Avusturalya ve Kanada'daki vatandaşlarımızla ilgili olarak da 2015 seçimleri için şimdiden hazırlık yapılabilir."

TAVAK Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen olayın sadece seçme hakkının sağlanmasından ibaret olmaması gerektiğini, işin bir de seçilme boyutu olduğuna dikkat çekiyor:

"AB sınırları içinde yaşayan takriben 2 milyon 600 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı seçimlerde oy kullanabilecek statüde bulunmaktadır.

Türkiye'nin 3. seçim bölgesi olan İzmir 26 milletvekili Ankara'ya gönderirken AB'de yaşayan 2 milyon 600 bin seçmenin de 24 milletvekilini Ankara'ya gönderme şansı olabilir."

Prof. Şen ömrünü Avrupa'daki vatandaşlarımızın sorunlarına vermiş birisidir. Teklifi bu sebeple masa başında üretilmiş bir takım hayallerden ibaret değildir. Bu bakımdan yurt dışındaki göçmen vatandaşlarımızın Ankara'ya temsilci göndermeleri üzerinde yöneticilerin ve siyasi parti temsilcilerinin düşünmesinde yarar vardır. Kaldı ki bu iş bir parti meselesi de değil, bir hakkın kullanılıp kullanılamaması meselesidir. Elbette sorun sadece Türkiye'nin tek başına çözeceği bir mesele olmadığı için olayın tüm yönleri ile değerlendirilmesi gerekir.