Sosyal Güvenlik Kurumu’nun haksız uygulamaları
2006 yılında AK Parti iktidarı Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur olarak isimlendirilen sosyal güvenlik kurumlarını bir çatı altında birleştirdi; Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) kuruldu... Üç sosyal güvenlik kurumunun birlikte, aynı çatı altında hizmet veriyor olması çok gerilerde ANAP hükümeti döneminde de tasarlanan bir uygulamaydı. Dönemin Sağlık Bakanı Halil Şıvgın’ın bu konuda öğretim üyelerinin cevaplaması için gönderdiği anketleri doldurduğumuzu biliyorum... Gerçekten şu anda tüm vatandaşlarımızın TC kimlik numaraları ile teşhis ve tedavi için istediği hastaneye gidebilmesinin son derece mutlu edecek durum olduğunu söylemek gerekir.
Ancak bilgi sistemleri teknolojisindeki gelişmeler düşünüldüğünde bu kurumların birleştirilmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu konuda daha da gelişmeler beklemek mümkündür. Evlerimize telefon alamadığımız dönemlerde rahmetli Özal’ın ülkeye getirdiği yeni teknoloji sayesinde hepimiz çok kolay telefon alır olmuştuk... Hatta şimdi ev telefonları hediye bile edilmektedir... Teknolojinin gelişmesi ile adı geçen kurumların bir çatı altında birleştirilebilmesi de AK Parti hükümetine nasip olmuştur... SGK’nın kullandığı ORACLE, İlişkisel Veritabanı Yönetim Sistemleri, büyük miktarda verileri güvenli bir şekilde tutabilmekte ve verilerin depolandığı alanları ayarlama imkanı verebilmektedir. Aynı anda çok sayıda kullanıcıya verilerin bütünlüğünü bozmadan hizmet sunabilmektedir. Yetkisiz erişimleri engelleme ve kontrol edebilme imkanı sağlamaktadır.
İşte böyle bir sistem ile Sosyal Güvenlik Kurumu hastaların her türlü hareketini izleyebilmekte; istediği zaman belirlediği miktarda kesintiyi rahatlıkla yapabilmektedir... Örneğin katılım payı olarak isimlendirilen ve eczanelerden ilaç almaya gidildiğinde yapılan ödeme böyledir...
Katılım Payı Kaldırılmalıdır
Emekli Sandığı mensuplarının hem Emekli Sandığı ve hem de Genel Sağlık Sigortası adı altında maaşlarından bir kesinti yapılmaktadır... Bu iki kesintinin oran olarak toplamı daha önce alınan Emekli Sandığı kesintisinden fazladır... Bir hasta geçmişte hem katılım payı ödememekte ve hem de maaşından daha az kesinti yapılmakta iken, şu anda daha fazla kesinti ve bir de katılım payı olarak belli bir miktar ödeme yapmasını istemek haksızlıktır... Ayrıca SGK her zaman doktorun yazdığı ilacın ücretini ödemiyor (!); o ilacın eşdeğeri olan ilaç fiyatı daha düşük ise onu ödüyor... Kurum eşdeğer ilaç olduğu halde, yani her ikisinde de aynı miktarda etken madde bulunuyorsa neden farklı fiyatlandırıldığını sorgulayacağına, bir formüle göre kendi belirlediği fiyattan ödeme yapıyor... Böyle bir durumda hasta, doktor hangi ilacı yazdıysa elbette onu almak isteyecektir... Çünkü ona göre doktorun yazdığı ilaçlar daha faydalı olacaktır... Belki de gerçekten öyle olabilir... Yani etken maddesi aynı olduğu belirtilen ilaçların içindeki etken madde miktarı birbirinden farklı olabilir!.. O zaman şöyle garip bir durum ortaya çıkmaktadır; farz edelim ki üniversite hastanesinde yazılan bir reçetenin toplamı 21 TL’dir... SGK’nın bu reçetedeki ilaçlar için eşdeğerlik nedeniyle ödediği de 14 TL olsun... Bu durumda aradaki 7 TL’lik farkı hasta ödeyecektir... Ayrıca hasta 14 TL’nin % 20’si olan 2.8 TL ile 8 TL’lik katılım payını da ödediğinde toplam olarak 17.8 TL ödeme yapmış olacaktır. Bu durum reçetenin % 85’ini ödemek anlamına gelir... Elindeki bilgi işlem sistemiyle hasta/doktor/eczane arasındaki ilişkileri takip edebilen SGK bunu hiç sektirmeden tahsil edebilmektedir. Bu uygulamalardan önce aynı reçete için hastanın ödediği sadece 2.8 TL idi. Doğrusu son uygulamaların hasta lehine olmadığı açıktır... Bu nedenle katılım payı kaldırılmalıdır... Ayrıca şunu da söylemek gerekir; ya doktorlar ikna edilsin ve SGK’nın ödemeyi kabul ettiği ilaçları(!) yazsın ya da eşdeğer ilaç uygulamasına son verilsin. Hastanın suçu nedir ki böyle bir uygulama ile cezalandırılıyor?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.