Madem ki demokrasi var!

Madem ki demokrasi var!

Bugün bu başlık altında bir yazı yazacaktım. Hiç tutmadığım DTP’yi (Demokratik Toplum Partisi) inanmadığım demokrasi adına savunacaktım. Madem ki “Demokrasi var” diyorsunuz, oyunu kaidesine göre oynamaya mecbursunuz. Niçin DTP’ye tahammül edemiyorsunuz? Herkes sizin gibi düşünmeye mecbur mu? Darbelerin ortalama her 10 yılda bir artık alışkanlık haline geldiği böyle bir dönemde... Görevi dışına taşarak, demeçler veren... Yabancı elçilerle baş başa izinsiz konuşan... Ne konuştuğunu da bağlı olduğu Başbakan’a bile söylemeyen... Yasal ve geleneksel hiyerarşiyi alt üst eden... Kendi başına buyruk... Siyasî demeçler veren... Söylediği bazı sözlerle toplumu geren.. Kanunlar aynı olduğu halde, sivil mahkemede 40’ar seneye mahkûm edilen üç yakınını, askerî mahkemede beraat ettiren... Bir Genelkurmay Başkanı için “İstifa etmelidir” diyebilen bir babayiğit, bugüne kadar başka partilerden niçin çıkmadı?
Bizce DTP demokrasiye kalite kazandıracaktı. Ayrıca dindar Kürt halkını terör konusunda aydınlatarak, bölücü PKK’nın kökünü ve kaynağını kurutacaktı. Böylece dindar Kürt kardeşlerimize ve devletimize büyük hizmetlerde bulunmuş olacaklardı.
İşte bugün bunları yazacaktım. Rabbim beni büyük bir yanlışlığa düşmekten korudu. O’na sonsuz şükürler olsun. Benim öteden beri söylediğim ve bu köşede kim bilir kaç yüz defa tekrar ettiğim bir tezim vardı. Allah (cc) bölücülük konusunda asîl, kahraman, fakat masûm ve mazlum Müslüman Türk milletinden lütfü keremini esirgemedi.
Öteden beri bazı çevrelerce horlanıp tahkir edilen Kürt kardeşlerimizin lîderliğine imanlı Kürt büyükleri soyunmuş olsaydı, bölücülüğü önlemek Müslüman milletimiz için çok zor olabilirdi. Rabbimiz lütfetti de Müslüman Kürt kardeşlerimizin önüne, dinsiz-imansız, Marksist-Leninist teröristler düştüler. Kürt kardeşlerimiz Müslümandır. Onların peşinden aslâ gitmezlerdi. Çünkü Yüce İslâm kavmiyetçiliği ve ırkçılığı kökünden reddetmişti. Onun için içimiz çok rahattı. Bu Müslüman millet katiyen bölünmezdi.
Bizim görüşümüze göre siyaset, iki değil çok yüzlülüktür.. Bu açıdan da içimizde gizli ve derin bir kaygı vardı. Kendi kendimize “Ya bu Marksist teröristler, halkı kandırmak için Müslüman kisvesi altında ihanet dolapları çevirmeye kalkışacak olurlarsa, o zaman biz ne yapacağız?” diyordum. Yine Rabbimizin lütf-ü keremi ile onlar ne mal olduklarını kendiliklerinden itiraf ettiler. Patlamış bir lağım çukurundan akar gibi şu pis sözlere bakar mısınız? Kürtlerin Jandark’lığına soyunan Leyla Zana’nın, bugüne kadar varlığından haberdar dahi olmadığımız kocası Mehdî Zana başta olmak üzere, Ahmet Türk, Ziya Halis, Sırrı Sakık gibi isimler, Vakit’in Haber Koordinatörü Sayın Serdar Arseven’e ortak bir açıklama yapıyorlar; aşağı yukarı şunları söylüyorlar:
“Kürtler İslâmiyet’i kabul ettiklerinde kaybettiler. Kürtlerin asıl dini Zerdüştlüktür. Lâiklik konusunda TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) ile aynı görüşü paylaşıyoruz. Biz de başörtüsüne, küçüklerin Kur’an eğitimi almasına, İslâmî cemaatlere, katsayı eşitliğine (yani İmam Hatiplere) karşıyız” diyorlar.
Bu açıklamalarını okuyunca şahsen ben çok rahatladım. Bundan sonra bu adamlar, ağızları ile kuş tutsalar, yine Müslüman Kürt kardeşlerimizi kandırıp peşlerine takamazlar. TSK ile aynı düşüncede olduklarına gelince... Bu konuyu açıklamak bize düşmez ama... Hepimiz askerlik yaptık. Ramazan’da iftar ve sahurumuzu dualarla yaptık. Büyük askerî birliklerde camiler vardır. Ordu yüce dinimize değil, bir kısım medyanın yaygarası ile muhayyel (sanal) bir irtica tehlikesine karşıdır. En basit eleştirilere anında yanıt veren Sayın Genelkurmay Başkanlığı derhal bir açıklama yapmalı, bu dinsiz imansız Marksist, Leninist, bölücü terör yandaşları ile hiçbir zaman ve hiçbir konuda aynı fikir ve paralelde olmadığını gümbür gümbür açıklamalıdır. Buna büyük ihtiyaç vardır. Aksi takdirde vatan için ölmenin de şehît olmanın da bir önemi kalmaz.
Bizce DTP’lilerin söyledikleri, Müslüman Türk ordusuna en büyük iftira ve hakarettir. Bu biraz da orduyu kurnazca gözden düşürmeye çalışmaktır. Bunun mutlaka cevabı verilmeli ve Kürt halkına da daha fazla yakınlık ve şefkat gösterilmeli, ayrıca sayın savcılar harekete geçmelidir. Saygılarımızla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi