Mevlid kutlanması, bid'ati seyyie değildir 8
Eskiden mevlid okumak, mevlidhân olmak, bu sanatın icrası bakımında bir ayrıcalıktı. Çünkü her önüne gelen mevlid okumaya kalkmazdı. Herkes haddini bilirdi. Bilmeyenlere de cemaat haddini bildirirdi. Yani ayakkabısını alan, çeker giderdi. O da camiinin duvarlarına okumak zorunda kalırdı. Ehl-i Kur'ân olan bazı hafız efendiler, özellikle mevlid okumak istemezlermiş. Kur'ân-ı Kerim okuyuşundaki tavırları bozulmasın diye. Yani Kur'ân-ı Kur'ân gibi, mevlidi de mevlid gibi okumak esastır. Mevlid okumak daha zordur. Çünkü irticalen beste yapmaktır. Bu da makam ve geçkilere, ses perdelerine, vezne, tavır ve ritme iyice hâkim olmayı gerektirir. Nerede karar verecek, nerede meyan gösterecek, nerede makam değiştirecek, bunların hepsini yerli yerinde yapmak zorundadır. Her şeyden önce, mevlidi tavır ve üslubunu bozmadan okuyacak; şarkı, ninni, türkü veya ezan gibi okumayacak.
Bugün durum nedir? Herşey taklitten ibaret. Ne vezne riayet eden var, ne ritme ve cümle taksimatına, nede mevlid bahirlerinin anlam ve muhtevasına! Bakıyorsunuz, tevhîd bahrinin orta yerinde "Meded yâ Resûlâllah" deyip Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizle ilgili bir kaside okunuyor. Oysa onun yeri orası değil, belki velâdet veya merhaba bahridir. Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin doğum olayını anlatan mısralar arasında, ölüm kasîdesi okunuyor: "Urgansız zincirsiz bağlar seni" diye. Bir de ardından "Yâ Resûlâllah!" diye bağırıyor, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizi zincire vuruyor!
Zevk sahibi insan mı kalmadı, diye soruyorsunuz. Zevk sahipliği bilgiyle olur. Bilen azalınca zevk de azalır. Sadece mevlid okuma konusunda değil, din kültürünün bütün alanlarında korkunç bir çöküntü söz konusu. Cehalet ve avâmlık, almış başını gidiyor. ALLAH sonumuzu hayır eylesin. Amin.
Mevlid geleneğimiz tamamen bitti veya sona erdi demek doğru olmaz. Halk kendi kültürüne ve geleneğine sahip çıkar da ilgi gösterirse, gelenek yaşar. Gelenek canlanırsa ehliyetli mevlidhânlar da çıkar.
Asıl adı "Vesîletün-necât" olan meşhur Mevlid eserinin müellifi Süleyman Çelebi hakkında kısa bir bilgi verelim:
Süleyman Çelebi 752/1351 yılında Bursa'da doğdu. İlimle uğraşan kültürlü bir aileden olup, taşıdığı "Çelebi" unvanı da aynı zamanda arif ve kâmil bir kimse olduğunu ortaya koymaktadır. Süleyman Çelebi'nin dinî ilimlere vukufunu, eserinde işlediği konuları âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle ustaca desteklemesi de göstermektedir.
Yıldırım Bayezid devrinde bir süre Dîvân-ı Hümâyun imamlığı, daha sonra da Bursa Ulu camiinde imamlık görevinde bulundu. 825/1422 yılında vefat etmiştir. Kabri Bursa'da Çekirge yolunda, Eski Kaplıca yakınlarındaki Yoğurtlu Baba Zaviyesi önünde bulunan sırt üzerindedir.
Mevlidin yazılış sebebi:
Süleyman Çelebi, "Vesiletün-Necât" adlı bu eserini Hz. Peygamber (S.A.V) efendimizin diğer peygamberlerden hangi yönlerden üstün olduğu Mü'minler tarafından anlaşılması için yazmıştır. Bu eserin yazılmasına Süleyman Çelebi'nin Bursa Ulu Camideki imamlık yıllarında, bir vaiz, kürsüde vaaz ettiği sırada:
"Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız." (Bakara suresi: 285) Ayet-i kerimesini tefsir ederken, ALLAH Teâlâ'nın gönderdiği peygamberler arasında hiçbir fark görmediğini ve Hz. Muhammed (S.A.V.) efendimizin, Hz. İsa (A.S.)'dan daha üstün tutulmayacağını söyledi. Cemaat arasında bulunan ALLAH'ın Resûlünün gerçek âşık ve sadıklarından, bilgili ve dinî gayret sahibi bir şahıs buna itiraz eder. Kuvvetli deliller ortaya koyarak bu ayet-i kerimeye verilen mânânın yanlış olduğunu söyler ve der ki:
- Hey nâdan ve cahil, sen tefsir ilminde yayasın. Peygamberler arasında fark yoktur demekten murad, resullük ve nebilik bakımındandır. Yoksa mertebe ve fazilet bakımından değil. Eğer bu bakımdan olsaydı:
"İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır." (Bakara suresi: 253) Ayetinin mânâsı nasıl uygun düşerdi? İşte Süleyman Çelebi hazretleri, Mevlid'i bu olay dolayısıyla yazmıştır. Vaizin söylemiş olduğu sözlerden çok etkilenmiş olarak:
"Ölmeyüp İsa göğe bulduğu yol
Ümmetinden olmak içün idi ol"
Beytini "bedâheten" (birdenbire) söylemiş, buna Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin öteki peygamberlere üstünlüğünü göstermek için hemen şu beyitleri eklemiştir.
"Dahı hem Mûsâ elindeki asâ
Oldı anun izzetine ejdehâ
Çok temenni kıldılar Hak'dan bular
Kim Muhammed ümmetinden olalar
Gerçi kim bunlar dahı mürsel-durur
Lâkin Ahmed efdal ü ekmel-durur
Zira efdallığa ol elyak- durur
Anı eyle bilmeyen ahmak-durur"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.