Din, M. Kemal, Balyoz, laiklik, ahlâk
Bu hafta ajandamıza kaydettiğimiz notlardan, aşağıdaki anekdotlar çıktı. Paylaşalım ve değerlendirmelerinize sunalım.
***
28 Şubat’tan AKP’ye Vamık Volkan
28 Şubat sürecinde uygulanan psikolojik harekâtların akıl hocalarından biri olduğu öne sürülen, ama AKP iktidarında da sahneye çıkan, hattâ Çankaya’da ağırlanan Prof. Dr. Vamık Volkan, son yıllarda “Dine bağlılık gösterecekseniz Atatürk düşmanı olacaksınız” gibi bir durum oluştuğunu söyleyip, “Bu çok kötü” demiş. Dinî ve etnik kimlikler kullanılarak Atatürk imgesinin değersizleştirilmeye çalışıldığını savunmuş.
M. Kemal döneminde yaşananlar için “Sanki Atatürk insanları incitmiş, sanki ellerinden dini almış” ifadelerini kullanan Volkan, “Atatürk’ün yaptığı şeyler 2014’te olmaz” diye de ilâve etmiş. İki cümlenin arasını doldurmaksa bize kalmış.
Ancak şu kadarını ifade edelim: M. Kemal’in o dönemde yaptığı, ama 2014’te yapılamayacak şeyler arasında, insanları inciten ve dini ellerinden almaya yönelik uygulamalar yok muydu?
CIA ve MOSSAD’la ilgisi olmadığını söyleyen Volkan’ın “Akademisyen olarak MİT’e konferans verdim, FBI’ya rapor sundum” sözlerini de aktarmış olalım (Şenay Yıldız, Akşam, 20.2.11).
***
Balyoz ve Millî Güvenlik dersleri
Balyoz belgelerinde, planın “bir numara”sı Çetin Doğan’ın “Millî Güvenlik dersi denetlemeleri devam edecek. Türbanın ve irticanın mesafe kazanmasına izin vermeyeceğiz” sözü kayıtlara geçmişti (Radikal, 20.1.11). Bu denetlemelerin nasıl yapıldığının ayrıntıları da ortaya çıktı. Buna göre, Millî Güvenlik öğretmenlerinin dikkat etmesi gereken hususlardan bazıları şunlarmış: “Kız öğrencilerin, idareci ve öğretmenlerin kıyafet durumu. Okul bahçesinde Atatürk büstü var mı, bakımına dikkat ediliyor mu? Okul içinde Atatürk köşesi var mı? Öğretmen odalarında harem/selâmlık uygulanıyor mu?...” (Nazlı Ilıcak, Sabah, 19.2.11) Ve askerin sivil okulları denetleme aracı olarak kullandığı bu dersler hâlâ bu şekilde devam ediyor. Geçen yıl toplanan Millî Eğitim Şûrâsının yetersiz “Bu dersleri artık siviller versin” kararı da hâlâ uygulanmayı bekliyor...
***
Din, özgürlük, laiklik ve ahlâk
Fransız filozof Alain de Botton, “Dinin özgürlüğü kısıtlayarak öğretmeye çalıştığı çoğu şeye katılmıyorum” demiş, ama ardından da ilâve etmiş: “‘Kibar ol, ahlâklı ol, iyi ol’ diyen bir sese ihtiyaç var. Laik dünyada bu tür sesleri çok duyamadık. Bizi merhamete, empatiye, kibarlığa götürecek bir ses hep eksik kaldı.” (Buket Aşçı, Vatan, 18.2.11) Demek ki, dini eleştiren filozoflar da, kaynağı din olan değerlere duyulan derin ihtiyaçtan âzade kalamıyor ve laik anlayışın bu noktada yol açtığı çoraklıktan yakınıyorlar. De Botton'un diğer iddiasının ise çok derin tartışılması lâzım. Din hakikaten özgürlüğü kısıtlar mı, yoksa gerçek özgürlüğün önünü mü açar? Bu sorunun cevabı, dinin nasıl tanımlanıp yorumlandığına bağlı. Ve bu noktada, “İman ne kadar mükemmel olursa hürriyet o derece parlar” diyen Bediüzzaman’ın izahları son derece önemli.
***
Deri tartışmasında son nokta
Senelerdir her Kurban Bayramında THK dayatmaları yüzünden gereksiz bir sıkıntı ve gerginlik sebebi haline getirilen deri tartışmasında nihayet olumlu bir noktaya gelindiğinin işaretini THK Genel Başkanı Emekli Tümg. Osman Yıldırım’ın açıklamalarında gördük. 28 Şubat’ın THK’yı da halktan uzaklaştırdığını söyleyen Yıldırım, kurumun mevcut gelir kaynaklarının yeterli olduğunu ifade ederek “Vatandaşımız kimi arzu ederse deri, fitre ve zekâtını oraya verir. Zorla deri toplamak kabul edilemez. Deri, fitre ve zekât istemiyoruz” demiş (Yeni Akit, 19.2.11). İşte bu kadar basit. THK Başkanını tebrik ediyor, “Darısı diğer kurumların başına” diyoruz.