Libya’ya kim müdahale edecek?
Sokak gösterileri petrol fiyatlarını son iki buçuk yılın en yüksek seviyesine çıkardı.
ABD’de benzinin galon fiyatı çeyrek dolar arttı.
Libya, günlük 1,5 milyon varil üretim yapıyor ve bunun 1,2 milyon varilini ihraç ediyordu.
Bu da dünya üretiminin yüzde ikisine denk geliyordu.
Az gibi görünen bu üretim kesintiye uğrarsa ne olur?
Ortadoğu’da daha önce de dünya petrol arzında yüzde üç seviyelerinde düşüşe yol açan dönemler yaşandı.
Varil fiyatları iki katına çıkınca Amerikan askeri kuvvetleri bölgeye müdahale etti.
İran’a yapılan saldırı bir çöl fiyaskosuna dönüşürken, Irak sudan bahanelerle işgal edildi.
Petrolü çılgınca yağmalanıyor.
Arz talep dengesindeki anormallikler yüzünden petrol varilinin 2014 yılında 150 doları aşacağı zaten öngörülüyordu.
Fakat bu dengeler o kadar hassas ki; mesela İsrail’in İran’daki tesisleri vurması bile varil fiyatını bir anda 300 doların üzerine çıkartabilir.
Petrol, Batı ekonomilerinin damarlarında dolaşan kandır.
Libya’da yaşanan olaylar, beklenmedik bir anda körfez ülkelerine, oradan da petrolün merkez bankası olan Suudi Arabistan’a sıçrayabilir.
Olmayacağına dair hiçbir garanti yok.
Böyle bir durum varil fiyatını daha önce hiç görülmedik seviyelere katlayacaktır.
Suudi Arabistan karıştığı takdirde küresel mali piyasaların tepkisi, depremin tsunami dalgaları gibi dünyanın her yerinde ekonomik yıkımlar oluşturur.
Batı açısından Suudi Arabistan’a yönelik askeri müdahale seçeneği intihar anlamına geliyor.
İslam’ın kutsal topraklarına yapılacak bir “düzenleyici savaş” hamlesi, petrol savaşını, dinler arası açık bir savaşa dönüştürmek demektir.
Aslında dünyada çok fazla alternatif petrol kaynağı var.
Mesela dünyadaki zift kumluklarından iki trilyon varil petrol elde etmek mümkün.
Kanada’nın kuzey kısmında bulunan zift kumlukları bile bütün dünyayı yüz yıl daha idare edebilecek petrolü barındırıyor.
Fakat üretimi büyük maliyet gerektiriyor.
Asıl sorun petrol miktarındaki azalmadan ziyade ucuz petrol elde edilen kaynakların kontrol edilmesinde yatıyor.
Bu yüzden Ortadoğu petrolleri batı ekonomileri açısından hayat kaynağı anlamına geliyor.
Çin ve Hindistan gibi ülkelerin hızla artan talebi Ortadoğu petrolleri etrafında gerilimi arttırıyor ve krizlerle sarsılan batı ekonomilerini büyük baskı altında tutuyor.
Bugün karmakarışık finansal ağlarla örülmüş küresel piyasalar, ani petrol krizlerini birkaç dakika içinde katlayıp batı ekonomilerini felç edebilecek sinir uçlarına dönüşmüş vaziyettedir.
Kâr hırsıyla petrol kontratlarına saldırmayı bekleyen ve bu buhrandan nemalanmak isteyen finansal ekonomi, krizi derinleştirip küresel ekonomi katmanlarının her tarafına bulaştırabilir.
Bu tehlike zaten bir buçuk trilyon dolar bütçe açığı ile uğraşan Amerika için milli güvenlik sorunu demektir.
ABD tükettiği petrolün ancak dörtte birini üretebiliyor.
Okyanus tabanlarından yeni petrol sahaları oluşturmak için de en az 7-8 yıla ihtiyacı olduğu da biliniyor.
Libya sokaklarına atılan her taş, batı ekonomilerinde bomba tesiri yapıyor.
Yakın zamanda NATO, Libya ile doğrudan ilgilenebilir.
Böyle bir müdahale Suudi Arabistan rejimini ayakta tutmak için önleyici vuruş anlamına gelecektir.
Gerçekleşirse, başrol oyuncusu NATO’nun biricik Müslüman üyesi olacaktır.
Belki de teklif bozkırdan gidecektir.
Neticede yüzlerce yıllık tecrübe mevzubahistir.
İçimizdeki ittihatçılar bu günler için vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.