Yetim kaldık
Erbakan Hocamın vefat haberini aldığımda 40 yılı aşkın meslek hayatımda ilk keşke gazeteci olmasaydım dedim. Acımı kendi içimde bir köşeye çekilerek yaşasaydım. Ağlayacaksam da kendim ağlasaydım diye düşündüm. Ama hayatın gerçeği 37 yıllık beraberliğin arkasından kendimi borçlu hissettiğim liderimi kaybetmenin iç burkulmalarımı iç dünyamda frensiz yaşamak isterdim. Kendimi neden borçlu hissettiğime dair düşüncelerimi yakın çevremdeki kardeşlerim bilirler. Bu borcun sanıyorum manevi olduğunu söylemem gerekiyor.
Dün sabah evde gazeteleri okurken Zeki Ceyhan'ın yazısı üzerine düşünüyor ve Hocam'ın kendi aleyhine yazı yazan, açıklama yapanlara karşı nasıl bir hoşgörü sergilediğini, aleyhindeki bir takım açıklamalara kesinlikle cevap vermediğini, vermeye gerek duymadığını anlatan bir yazı yazmayı düşünürken Celal Asiltürk kardeşim telefonda acı haberi verdi. O andan itibaren allak bullak olduğumu, kafamın içinde pek çok düşünce adeta görünüp kayboldu. İlk önce yetim kaldığımı düşündüm. Çünkü, Erbakan Hoca benim için doğru yolu gösteren, yanlıştan doğruya çeken kişiydi. Bu bakımdan kendimi hep borçlu hissettim. Bu duygularla hastanenin yolunu tuttum... Kafam öylesine karışmış ki daha önce çeşitli kereler gittiğim hastaneye ulaşabilmek için çevresinde epeyce dolaştım. Hastaneye vardığımda sevdikleri tarafından büyük bir kalabalık oluşmuştu. Herkes üzüntülü, herkesin gözü yaşlı, herkes birbirine sarılıyor başsağlığı diliyordu.
Acı haber alır almaz iç dünyamda Erbakan Hoca'yı ilk yakından tanıdığım günlere gittim, sonra üzerimde kısa sürede oluşturduğu etkiyi hatırladım. Tanıdığım günden itibaren iç dünyamda oluşan değişimi sanki yeniden yaşadım. Ama her geçen zaman içimdeki acıyı daha da artırdı. Her canlının ölümü tadacağını elbette biliyorum. Ama insanın sevdiklerinin arkasından üzülmesini yasaklayan bir hüküm de bulunmuyor.
Hemen belirteyim ki Erbakan Hocam Türk siyasetinde devrim gerçekleştiren, ezber bozan bir devlet adamıydı. Düne kadar aleyhinde kampanya yapanlar. Bugün artık herkes Erbakancı olacaktır. Ne var ki sağlığında yeterince kıymetini bilemediğimizi düşündüm. İşin bu yönü insanı daha da üzüyor. Gerçi haberi alan bazı kardeşlerim taziye için aradıklarında beni teselli edecek bir şeyler söylediler ama insanlarının değerinin bilinmesi ve kabul edilmesi için ille de vefat etmesi mi gerekir diye düşünmekten kendimi alamadım.
Tek tesellim Erbakan Hoca'nın davası devam edecek, takipçileri o yoldaki yürüyüşlerini sürdüreceklerdir. Bundan kuşkum yok. Çünkü, Erbakan Hoca bir siyaset adamı ve parti genel başkanı değil, liderdi. Dava adamıydı. Cihat eriydi. Bunu anlayamayanlar ilerlemiş yaşına rağmen partisinin başına geçişini anlayamadılar, beklide anlamak istemediler. Her ne ise bugün artık bu dünyaya dönük tüm değerlendirmelerin fazla bir anlamı yok. O inandığı davası uğruna ömrünü severek verdi. Bundan bir an bile geri durmadı. Hepimize bu yönüyle örnek oldu. Bu örnekliği ne ölçüde değerlendirip değerlendiremediğimiz düşünmek bize düşüyor.
Bu duygularla Muhterem Erbakan Hocama Allah'tan rahmet, aile efradına tüm sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.