Selahaddin Çakırgil

Selahaddin Çakırgil

‘İyi ahlâk’ tavsiyesini önce kendimize yapabilmek

‘İyi ahlâk’ tavsiyesini önce kendimize yapabilmek

Pazarları, okuyucu yazışmalarından derlemelere ayrılan bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-Halîm Kireççioğlu yazıyor: ‘Ortaya atılan bazı çirkin iddialar, gerçek olup olmadığına bakılmadan, ve tabiatiyle, hepimize acılar yaşattı, hepimizin yüzünü kızarttı.. ‘Şüyuu, vukûundan beterdir..’ kabilinden.. Gerçi, kişilerin şahsî zaafları önemsiz demiyorum.. Ama, bunun için bize de vazife düşmekte.. çok dikkatli olmalıyız.. Müslümanlar lekeye gelmiyor.’
*Aynen öyle.. Bir dostumuz, 28 Şubat günlerindeki entrika furyası içinde, ‘Neredeyse, yatağa yatarken bile, her an birileri gelip, bizi rezilce teşhir edecekmiş gibi bir dikkat içinde bulunmak gereğini duyuyorum..’ demişti.. Bu, her zaman için geçerlidir.. Başkalarının yaptıkları bize misal olamaz. ‘Sui-misal misal olamaz.’ Onlara yakışabilir, ama bize, asla.. Bu vesileyle hatırlamalıyız ki, özellikle söz ve davranışlarımızdan, latife adına yerleşmiş bulunan müstehcenlikleri temizlemek, en başta gelen vazifelerimizden olmalıdır.
Sanki, latîfe etmekle müstehcen konuşmak neredeyse aynı mânaya gelir olmuş.. Gidiniz, bir kasaba kahvesine.. Ya da, mahalle çocuklarının birbirlerine kullandıkları çirkin kelimelere.. Tv. proğramlarında en fazla beğenildiği söylenen imâlı laflarla hep insanın hayvanî tarafını gıdıklayan, gıcıklayan proğramlara.. Geçen gün, bir haber okudum.. 6 yaşında bir çocuk, kendisine iğne yapmak isteyen doktor hanıma, hiç beklemediği şekilde en galîz sözlerle küfredince, doktor da pataklamış çocuğu.. çocuğun babası, dâvacı olmuş, doktordan; ‘çocuktur, olur o kadar.’ diyerek.. Küçük gibi gözüken yanlışlardan arınmalıyız..
-Semâ Mestan yazıyor: ‘Sizin, ‘Dostunun yüzkarası, düşmanının maskarası olmamak için...’ yazınız ilgimi çekti.. Her ne kadar direkt bir ilgisi yoksa da, hatırıma gelen bir Şeyh-i Sanân hikayesinden sözetmek istiyorum; Şeyh Feriduddin-i Attâr'dan:
‘Şeyh-i Sanân yarım asrı aşan bir ömür, İslam tebliği yapar bir bölgedeki gayrimuslim ahaliye.. Şeyh, her yerde ilgi toplar. Ama, Şeyh-i Sanân bir gün, bir kâfir güzeli’ne sevdalanır, hem de karasevdâ denilen cinsten..
Ve kız, Şeyh’in sevdasını imtihana tâbi tutar: ‘Cübbeni çıkaracaksın, sakalını keseceksin.. Boynuna (Haç) asacak ve domuz çobanlığı yapacaksın..’ Ve Şeyh, istenilenleri yapar.. Kız son şartını da ileri sürer: ‘Bizim dinimize gireceksin..’ Ve o da olur..
Ama, bir zaman sonra Şeyh-i Sanân yeniden İslam’a döner ve kız da onu takib eder..’
-Omer L. (tevhidhaber.com’da) yazıyor: ‘1 Mayıs tarihli yazınızdaki bir cümle, dikkatimi çekti özellikle.. ‘Unutmayalım, A. N. Sezer de, son demlerinde, laikliğin din ve vicdan özgürlüğü şeklinde anlaşılamayacağını, gerekirse, inanç ve ibadetlere sınırlama getirilebileceğini söylemişti.’ şeklindeki hatırlatmanız, aslında bugünkü entrikaları ve yarınlarda yapılmak istenenleri de işaret açısından ilginç ve uyarıcı..’
-M. Mus’ab, (tevhid haber.com’da) yazıyor: ‘Taife-i laicus’ istiyor ki din, kişinin içdünyasına hapsolsun.. Onların ve Ebu Cehl’in ve Ebu Cehl’lerin korkusu aynı..’
-Hanzala (habervaktim.com’dan) yazıyor: ‘Sık sık, (Türkiye laiktir, laik kalacak..) diye bağrışanların çoğu, laiklik kelimesinin anlamını bile bilmiyorlar..’
-Meliha Yerlitaş yazıyor: ‘Başbakan, 1 Mayıs inadını anlamadığını söylüyor.. Başka kesimler de Başbakan’ın inadını anlamadıklarını.. Ortaya çıkan görüntüler de, sadece güvenlik güçlerinin değil, asıl o göstericilerin tahrib edici tavırları daha bir barbarca değil mi? Benzer bir görüntüyü mesela, İslamî eğilimli kesimler yapsaydı, o zaman görürdük, aynı laik medyanın nasıl ağır suçlamalar yaptığını..’
*Evet, aynen öyle.. Muhtelif tv kanallarında hastaneye gaz bombası atıldı iddiasını, İst. Valisi yalanladığı halde, özellikle CNNTürk’te 2 Mayıs günü, saat 10.00-13.00 arası yayın kuşağında ısrarla Hükûmeti suçlayıcı gibi konuşuyordu, sunucu..
Bir de şu var: Bu göstericilerin bir şeyler yapmaya kararlı oldukları anlaşılıyor. Taksim’de 1977’deki 1 Mayıs gibi bir kanlı tablo çıksaydı, o zaman da Hükûmet’in istifası kaçınılmaz olabilirdi.. Hedeflerden birisi de bu olabilirdi.’
-Ahmet… (haksoz.net’te) yazıyor: ‘Resmî ideolojiden yakınıyorsunuz, ama, bugünkü Hükûmet de, resmî ideolojinin Türkiye'deki son temsilcisidir.. Müslümanların da, kürdlerin de bir an evvel yapması gereken; ortak bir zeminde bir araya gelmeleri; bazı dinî kalemlerin, statükoya bey’at etmekten vazgeçmeleridir.’
* 'Müslümanların da, kürdlerin de ..' ayırımı ne demek? Kürdler, meğer müslümanlardan ve müslümanlıktan ayrı bir kitle mi? Dinî kalemlerden ve statükoya bey’atten maksad nedir?
-Yasin (haksoz.net’te) yazıyor: 'Yani, zerdüşt, yahudi, ateist, komünist, sapık kürd yok mu?
*Başka dinlerde olan türk var diye, büyük kitleyi şaibe altına olmak olur mu?
-Salih çukur yazıyor: ‘Geçen hafta sonu, Baykal’ın kongresini TV’den izlerken 'İslamiyet laiklikle birlikte güzel..’ gibi lafları karşısında ürperdim.. Allah’a teslim olmak mânasındaki İslam’ı, müslüman’ı, kendi anlayışının önünde eğilmeye, teslim olmaya zorluyor.. İslam laiklikle güzel(miş)! Bu ifade Allah'la pazarlığa tutuşmaya kalkışan bir mantığı yansıtmıyor mu? önce müslüman olduğunu söyle, ardından da Allah’a teslimiyet göstermek değil, temiz suya zehir katmaya kalkış..
-Murabıt (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Bir yazınızda, Anayasa Mahk. Başk. H. Kılıç’ın tutumunu Fevzi çakmak'a benzettiniz.. F.çakmak'ı fazla tanımıyordum. İlgimi çekti...’
*‘Tek kişi’ yüceltmesinin, sonunda ‘ikon’laştırmaya varacağını ısrarla anlatışım işte bunun için.. Mareşal çakmak’ın bile kim olduğu bilinmiyor.. Varsa-yoksa, tek isim, tek resim..
-Ağırnaslı (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Hükümet’in büyük hatalardan birisi de anayasada yapılması lüzumlu değişiklikleri yapmakta gecikmesi değil mi?’
*Mesele sadece kanun değiştirmek olsaydı, başörtüsü konusundaki anayasa değişikliği uygulanırdı. Demek ki, mesele kanun yapmak değil, haksız direnişleri de kırabilmek..
-Hüseyin Altı (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘27 Nisan tarihli ‘Hasbihal’de Konuralp Can kardeşin üsküplü aileden yola çıkarak anlattıkları, gerçekte, Türkiye’deki nice ailelerin derin iç çatışmalarını da yansıtıyordu.. Bugün öyle ‘ateist’ler var ki, ailesinde nice âlimler vardı.. Bu da, müslümanların, zorba rejimler eliyle ne hâle getirildiğinin acı gerçeğidir.’
*ümidsiz de olmayalım, tersi de geçerli.. Hiç ilgisiz ailelerden de nice müslüman nesiller..
-Fecrî Priştina yazıyor: ‘Balkan’lardaki müslümanlarla yakından ilgilenilmesi gerekiyor.. çünkü onlar orada çok garibler.. Bugün Türkiye’de yüzbinlerce arnavud yaşamakta.. Onların Arnavutluk ve Kosova’yı irşadda dil birliği açısından bir sorumlulukları daha fazla değil mi?’
*Yaşanan bunca acılardan sonra, bazı ümid verici gelişmeler de olmuyor değil.. Meselâ, yayın hayatına yeni atılan ‘Muştu’ isimli dergi, bu konuda bir köprü oluşturabilir.. Ben bu derginin türkçe olan bölümlerini internet’te okudum. Başlangıç olarak güzel.. Hayırlı olsun.. Bu dergi hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler, ([email protected]) adresiyle irtibat kurabilirler. İlgilenecek olanların dikkatine..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selahaddin Çakırgil Arşivi