İçişleri Bakanlığı’ndan özgürlük için bir adım(!)
1 Mart 2011 Pazartesi, Erbakan Hocamızı -Allah (c.c) nur içinde yatırsın- ebediyete uğurladığımız gün, bizzat İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri evimizi arayıp, sosyal tesislere giriş kartı alabilmek için başörtülü fotoğrafla müracaat edilebileceğini iletmiş... Geçmiş dönemlerdeki yasaklı uygulamalarından dolayı da özür dilemiş... Nazik biri, kendisine teşekkür ediyorum.
Kayınpederim, rahmetli uzun yıllar emniyet teşkilatına hizmet etmiş bir başkomiserdi... Onun vefatından sonra eşim, babasından bir hatıra olsun diye, 2004 yılında emniyet mensuplarının yakınlarına verilen Sosyal Tesislere Giriş Kartı almak istedi... Bakanlık fotoğrafının başörtülü olması nedeniyle kimlik kartı verilemeyeceğini beyan edip, evraklarımızı iade etti... Eşim 28 Şubat sürecinde İÜ’nün eski rektörü, darbenin sivil generali, şimdi Ergenekon davası sanığı Alemdaroğlu’nun zulmüne maruz kalmış biri... O dönemde başı açık fotoğraf vermediği için sağlık karnesi alamamıştı... Dava açmak zorunda kalmış ve mahkeme safhasında sağlık karnesini alabilmiştik... O günlerde kanser hastası olan ve İstanbul Tıp Fakültesi’nde tedavisi süren Medine Bircan’dan da sağlık karnesindeki fotoğrafının başı açık fotoğrafla değiştirilmesi istenmiş, bu süreçte tedavisi aksadığı için de vefat etmişti.
Doğrusu hem 28 Şubat hem de AK Parti döneminin mağduru olmak kabul edilebilir bir durum değildi... Şahsi dostlarım vasıtasıyla bu konuyu çözmeye çalıştım, başaramadım; karşıma bir yönetmelik çıktı... Bu yasak 3 Kasım 2002 tarihli milletvekili seçimlerinde tarafsız(!) İçişleri Bakanı Muzaffer Ecemiş’in seçimden iki gün sonraki onayı ile yönetmeliğe girmiş... O tarihten bu yana iktidarda olan AK Parti hükümetince kaldırılmadı, 1 Mart 2011 tarihine kadar sürdü. Hatta yönetmeliğin 2006 tarihli güncellenmesinde dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu’nun da imzası var. Oysa bizzat kendisine 2004 yılında bu durumu anlattım; not aldı, ama durum değişmedi. Bunlar son derece üzücü olaylar... Konu Vakit gazetesinde iki kez haber yapıldı, ben de bu sütunlarda değişik vesilelerle iki kez gündeme getirdim. En son 31 Ocak 2011 tarihli “Başörtüsü siyasette istismar ediliyor” başlıklı yazımda; “Başörtüsü yasağını şimdi İçişleri Bakanlığı sürdürüyor. AK Parti de hep “başörtüsü mağdurlarının yanında duruyor” görünüyor... Hatta MHP Genel Başkanı’nın çağrısı üzerine yaptıkları anayasa değişikliği ile neredeyse partinin kapatılması dahi gündeme gelmişti... Dokuz yıldır iktidardalar, hâlâ İçişleri Bakanlığı’nın sosyal tesislerle ilgili hizmeti düzenleyen yönetmeliğinde, çalışanların yakınları bayanlara giriş kartı vermek için “başı açık fotoğraf” isteniyor... Bu konuyu iki kez gündeme getirdim... Ancak ne bakanlardan ne de Başbakan’dan tık yok... Bu zulüm herhangi birinin değil, artık Başbakan’ın hanesine yazılmıştır ve bu konunun tek muhatabı kendisidir... Doğrusu “Nur Serter’in zulmünden ne farkı var?” diye sormak gerekiyor... Ülkesine ve milletine hizmet için yola çıkanlar bulundukları makamların haklarını vermeliler, veriyormuş gibi görünmemeliler” diye yazmıştım.
Ey milletim, bilesin ki surlardan “bir tuğla” daha söküldü
Alemdaroğlu rektör iken ona tavır koyduğum için görevden alındım. Uğraştım, çabaladım, mağdur öğrencilerimin hakkını savundum... 28 Şubat darbecilerine karşı tavır koydum. Onlara “Durun, yapamazsınız” dedim... Bana sadece Rabbim yardım etti... O ne güzel bir dost, ne güzel bir yardımcıdır... Doğrusu 28 Şubatçı yönetimden başörtülü fotoğrafla sağlık karnesi alabildiğimiz halde, AK Parti hükümetinin İçişleri Bakanlığı’ndan sosyal tesislere giriş kartı alamamak son derece üzücü idi... Kimlik kartı önemli değildi; asıl sorun bu dönemde başörtülü bir bayanın mağdur edilmesiydi... Sadece eşim değil emniyet mensuplarının başörtülü yakınları da aynı zulmü yaşıyorlardı. İşte o mağduriyet tam dokuz yıl sonra ortadan kalktı...
Yönetmeliklerle kızlarımızın, eşlerimizin ellerinden alınmış haklarını tek tek geri alacağız; gerekirse bedel ödeyerek... Başörtüsü yasağı çağdaş ülke olmaya namzet Türkiye’nin ayıbı olmuş, ülkemizin yurtdışındaki vizyonunu bozmuştur. Başörtüsü nedeniyle eğitim haklarından mahrum edilen öğrencilere karşı anayasa suçu işlenmiştir. Bir öğrencinin elinden eğitim hakkını almak onun hayatına son vermekten farksızdır, cinayettir. Kadınlarımızın başörtülü çalışmalarına engel olan bir yasa yok... Sadece 12 Eylül döneminin yönetmeliği var... Çalışan başörtülü bayanlara uygulanan yasaklar da mutlaka kalkacaktır; isteseler de istemeseler de kalkacaktır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.