Çanakkale Zaferi, 18 Mart 1915
18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi’nin üzerinden 96 yıl geçti. Osmanlı İmparatorluğu’nun kazandığı en muhteşem deniz zaferlerinden biri... Ancak bu zaferin bedeli olarak 253.000 millet evladı can verdi... Çanakkale Boğazı’nın her iki yanındaki topraklar şehitlerimizin kanlarıyla yoğruldu. Nereye bir kazma vurulsa şehit kemikleriyle karşılaşmak kuvvetle muhtemel... Her birimizin dedesi veya bir yakını o topraklarda yan yana yatıyor. 1968 kuşağı olarak, öğrencilik yıllarımızda en az bir defa 18 Mart geldiğinde İstanbul’dan, Çanakkale Zaferi’ni anmak üzere, Çanakkale’ye giderdik... O zaman Milli Türk Talebe Birliği bu faaliyetlere öncülük ediyordu. Eski Kültür Bakanı İsmail Kahraman’ın MTTB Başkanlığı döneminde gemiyle yaptığımız Çanakkale yolculuğunu hiç unutamam... Çanakkale Zaferi’ni anmak vesilesi ile yaptığımız toplantılar bizi pozitif enerji ile yüklerdi... Bu toplantılar vasıtasıyla birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi kuvvetlendirirdik. O günlerde yaşayan bir Çanakkale Ruhu vardı ve bizler bunun devamına aracılık eden bir nesildik... Dedelerimiz Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i ve Arap’ı vatanımızın ve tüm değerlerimizin savunulması için canlarını vermişler, o topraklarda birlikte yatıyorlar... Onlar bize ne güzel örnek oldular. İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri bizim en zengin manevi kaynağımızdı. Çanakkale Zaferi ancak bu kadar mükemmeliyette ifade edilebilir... Çanakkale Zaferi Akif’in şiirleriyle anılırdı. Bize düşen görev bu anlamlı tablonun muhteşem görünümünü her yıl ülkenin her yerinde gündeme getirmektir. Çanakkale Ruhu ebediyen yaşatılmalı ve yeni her türlü zaferimizin tahrik gücü haline getirilmelidir. Eğer Türkiye çağdaş ülkeler arasında bir yer bulduysa o ruhla yetişen gençliğinin sayesinde olmuştur.
Genç nesillerimizin sadece kendini düşünen, içinde bulunduğu toplumun problemlerinden habersiz, toplum için fedakarlık yapmaktan uzak olmamaları son derece önemlidir. Çağımız bilgi çağı ancak bu bilginin ve teknolojinin ne için kullanılacağını öğrenmek/öğretmek de son derece önemlidir. Toplum için fedakarlık yapmaktan kaçan ama kendi menfaati gündeme geldiğinde herkesten fedakarlık bekleyen bir nesil yetiştirmemeliyiz. Genç nesiller kendi geleceğini toplumun geleceğinden ayrı düşünmemeli. Çanakkale Ruhu’nu yaşatmalıyız ve daha da güçlendirmeliyiz. Hiçbir milletin kazandığı böyle bir zaferi yoktur...
Çanakkale Ruhu’nu Yaşatmak Gerek
Çanakkale Ruhu’nu yaşatmak demek; Türk’ün, Kürt’ün, Laz’ın, Çerkez’in ve Arap’ın kardeşliklerinin yaşatılması demektir. Kardeşlik neyi gerektiriyorsa, hangi sorumlulukları yüklüyorsa bunları taşımamız demektir. Bu psikolojik durumun yakalanması sorunlarımızın büyük bir kısmının çözülmesini sağlayacaktır. Çünkü Çanakkale’de yan yana yatan şehitlerimizin bize emanet ettiği sadece bu vatan toprakları değildir; farklılıklarımıza rağmen birlikte yaşamayı başarabilmek örneğidir.
Çanakkale Ruhu’nu yaşatmak demek; milletimizin düşmanlarını da iyi tanımak ve unutmamak demektir. Bu gün AB kapısında bizi bekletenler o gün bütün gücüyle her şeyimizi yok etmek, topraklarımızı işgal etmek için Çanakkale Boğazı’na dayanmışlardı. Bunları unutacak mıyız?.. Aynı olayı Rabbim bir daha yaşatmasın... Ancak bir ülkeyi işgal etmek sadece toprakları üzerinde fiili egemenlik sağlamak değildir. O ülkeyi yönetenlerin kafaları “aşağılık kompleksiyle” işgal edildiğinde de aynı sonuç ortaya çıkabiliyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması ile oluşturulan tüm ülkelerde maalesef bu tarz yönetimler düzenlerini sürdürüyorlar. Bazen halkın isteği ile değişiyor gibi görünse de, yeni düzen gene onların arzuladığı gibi oluyor... Er geç köklerine dönecekler ve Allah(cc)’ın ipine sarılarak özgür olacaklar...
Çanakkale ruhunu yaşatmak demek; herkes için adalet, herkes için özgürlük ve herkes için refahın hakça paylaşımını gerçekleştirmek demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.