Odasız evlere geçtik Mori Ramizem
Bir ülkenin gelişmişlik seviyesi hakkında fikir sahibi olmak için, o ülkedeki basın yayın sektöründe yayınlanan reklâmlara bakmak uygundur; bir ölçü sayılır.
Bizde son dönemde ev reklâmları çok yaygınlaştı.
En ufağından en genişine kadar, her bütçeye göre, sıfır binalar yapılıyor.
Hiç peşinsizi var, sıfır faizlisi var, şimdi al sonra ödemeye başla şeklinde yapılan satışlar var.
Neredeyse almayanı dövecekler.
Çok değil, on sene önce, deselerdi ki "Sıfır peşinat ve ayda yüz liraya ev satılacak bu memlekette"; inanır mıydınız? Şimdi öylesi de var.
*
İrili ufaklı inşaat firmaları, özellikle büyük şehirlerin etrafında bir şantiye hattı oluşturdu.
Yalnız, hangi akla hizmetse, kurdukları o güzel sitelerin isimlerini ekseri yabancı dilden seçiyorlar.
Çiçek gibi site yapıyor adam... Depreme dayanıklı, düzgün, kullanışlı, her türlü sosyal ihtiyacı düşünülmüş, parkı da var, otoparkı da, planı şık...
Gel gör ki adını verirken "Çiçek" diyemiyor da onun gâvurcasını tercih edip "Flower" diyor.
Sanki İngilizler akın akın gelip alacak o evleri.
*
İsimlerle beraber, son yıllarda evlerin iç planları da değişmeye başladı.
Mutfak kısmının salonun bir köşesine yerleştirildiği ve tek salondan ibaret 1+0 tabir edilenler, 1+1 denilen daireler daha çok satılıyor şu sıra. Kısaca "odasız evler" diye tanımlayabiliriz.
Hayat tarzımız değiştikçe, evlerin şekli de farklılaşıyor, "Mori Ramizem".
Oysa bizim klasik ev tarzımızda esas unsur odalardır.
*
Modern şehir hayatının dayattığı bir süreç bu...
Gittikçe insanı yalnızlaşmaya sürükleyen şartlara bağlı olarak odasız evler çoğalıyor.
Misafir gelmesin, herkes kendi hayatını yaşasın, çocuklar kendi hayatını kursun, büyükler uzak kalsın, ben de nohut oda bakla sofa içinde kafamı dinleme fırsatı bulayım, kimseyle uğraşmak zorunda kalmayayım!
*
Asmalı konaklar, erguvanlı köşkler, begonvilli yalılar devri geride kaldı.
Bir konağın yerine şimdi yüz tane 1+0 daire yapılabilir.
Türk evi denilince, akla gelen ne güzel bir tarzımız vardı hâlbuki.
Türk evleri üzerine uzun yıllar çalışan ve eser veren Sedat Hakkı Eldem, bugünkü siteleri görseydi ne düşünürdü kim bilir!
*
Eski ev tarzımız şimdi belli başlı yerlerde, vaha gibi kaldı.
İlk akla gelen Safranbolu... Birkaç şehir, birkaç kasaba daha koruyor o evleri.
Kastamonu, Bartın, Göynük, Mudurnu, Ayvalık, biraz Bursa, Mardin, Urfa...
Her yörenin iklim şartları ve malzeme imkânlarına dayalı olarak, çok kullanışlı, çok şık ve her biri değerli bir eser olan evler yapılırdı.
Şimdi Erzurum gibi soğuk bir yerde yapılan daire şekli ile Antalya'daki, İzmir'deki, İstanbul'daki birbirinden farklı değil.
Düşünün, bu ülkenin başbakanı bile kendi memleketinde meydanda konuşurken "Hayın, kötü evler yapaysunuz" demişti de, buz gibi bir hava esmiş, kimseden ses çıkmamıştı. Mahcup, yere baktı herkes.
*
Çok şükür ki tarihî eser niteliğindeki eski yapılar koruma altına alınıyor.
Sahibi yıkıp yenisini yapmak, müteahhite vermek ve birkaç daire sahibi olmak istiyor fakat çivi çakmak bile yasak.
Yapılacaksa eski plan üzerinden yenilenmesi gerek.
Vatandaş da o imkâna sahip değil, bina durduğu yerde günden güne eriyor veya günün birinde "tinerciler tarafından yakılıveriyor", hay aksi!
*
Sözün burasında Eskişehir'i mutlaka anmak gerek.
Eskişehir'in "eski" kısmı olan merkezdeki Odunpazarı ilçesi, örnek bir yenilenme içinde.
Belediye eliyle, eski yapılar aslına uygun olarak ve hayranlık uyandıran tarzda restore ediliyor.
Gidip görmenizi tavsiye ederim. Başkan Burhan Sakallı'yı tebrik etmeden dönmeyin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.