“ÖSYM’de derin yapı” mı?

“ÖSYM’de derin yapı” mı?

YÖK’ün de, ÖSYM’nin de yeniden yapılandırılacağı söyleniyordu. YÖK’te başkan ve kurul üyelerinin epeyce bir kısmı değişti, ama bahsedilen yapılanmanın işaretleri dahi henüz ufukta belirmiş değil. Aynı şey ÖSYM için de geçerli. Başkanı değişti, sınavlarda değişiklikler yapıldı, ama yapı duruyor.
Ve sınavlarla ilgili tartışmaların biri bitmeden diğeri başlıyor. Geçen yıl KPSS için ortaya atılan kopya iddialarının aslı hâlâ ortaya çıkarılabilmiş değil. Bu durum YÖK Başkanına defalarca “Moralim çok bozuk” açıklamaları yaptırdı.
Sonra YGS’deki şifre iddiaları ortaya atıldı. ÖSYM’nin “sehiv” açıklaması, tartışma ve tepkileri daha da alevlendirdi. Ardından ALES’te yaşanan aksaklık ve problemler gündeme geldi.
Şifre iddiası için ÖSYM’nin yaptığı açıklamaları ilk başta “tatmin edici” bulan Cumhurbaşkanı, son gelişmeler üzerine tavrını değiştirip, sınav sistemine karşı oluşan güvensizlikten duyduğu rahatsızlığı dile getirme ihtiyacı hissetti.
Hükümetten de eleştiriler gelmeye başladı.
Hattâ bazı AKP ileri gelenlerinin, ÖSYM Başkanı için ”Artık gitmeli” dediği öne sürülüyor.
Hatırlanacağı üzere, bundan evvelki ÖSYM Başkanı, KPSS skandalı sebebiyle istifa etmişti.
Yerine önce vekâleten getirilip sonra asaleten ataması yapılan yeni Başkan ise, daha koltuğuna bile ısınamadan, ardı arkası gelmeyen skandal, tartışma ve tepkilerin odağı haline geliverdi.
Başkan üzerindeki istifa baskısının giderek yoğunlaştığı noktada yeni bir iddia ortaya atıldı.
Buna göre, üst üste gelen aksaklık ve skandalların altında, ÖSYM’de öteden beri var olan ve yeni Başkanı hazmedemeyen “derin yapı”nın parmağı var ve bu yapıyı oluşturan eski kadrolar, “kale” olarak nitelendirdikleri merkezi bu tür skandallarla içeriden vurmayı hedefliyorlar.
İlk bakışta, komplo teorilerinin tipik bir örneği gibi duran bu iddianın dayandığı bir “dane-i hakikat” de bulunabilir elbette. Türkiye gibi derin yapıların devletin her kademesine dal budak saldığı bir ülkede ÖSYM gibi çok önemli ve kilit bir kurum da bu yapıdan payını almış olabilir.
Ama skandallar zincirinin ilk halkası olan KPSS olayının önceki Başkan döneminde patlak verip onun istifasıyla sonuçlandığı unutulmasın.
O zaman hiç gündeme getirilmeyen “derin yapı” iddiasının, yeni Başkana yönelik tepkilerin tırmandığı bir noktada ortaya sürülmesi, ister istemez bir inandırıcılık problemine yol açıyor.
Olayın bir başka önemli boyutu, sınavların güvenilirliğine gölge düşüren skandalların, devlet kurumlarını birer birer “ele geçirme” ithamlarına konu edilen bir cemaate fatura edilmesi.
Ve onun üzerinden, iktidarın da suçlanması.
Böylece olay hem söz konusu cemaatin kamuoyu nezdindeki imajını tahrip etmek, hem iktidarı köşeye sıkıştırmak, hem de cemaat-iktidar ilişkilerini bozmak için kullanılmaya çalışılıyor.
Bir taşla birden fazla kuş vurulmak isteniyor.
Gelinen nokta itibarıyla, bütün bu olup bitenlerden çıkarılması gereken son derece önemli ders ve mesajlar var. Onlardan biri de şu:
Sistem köklü ve yapısal reformlarla düzeltilmediği müddetçe, sadece kurumların başındaki insanları değiştirerek olumlu sonuçlara ulaşabilmek mümkün değil. Çünkü ya eski kadroların yuvalandığı derin yapılar devreye girerek işleyişi sabote ediyor veya sistem adım attırmıyor.
AKP’nin sekiz buçuk yılı dolduran “çıraklık ve kalfalık” dönemi, bunun örnekleriyle dolu.
Başbakanın son söylemlerindeki “Artık ustalık dönemine giriyoruz” taahhüdü ise, bundan sonraki süreçte ileri demokrasi kavramının içini dolduracak demokratikleşme reformlarından ziyade, statükoya iyice yanaşıp “devlet”e eklemlenen bir tavrın sergileneceğini düşündürüyor.
Öncesinde, beklenen açılım ve icraatların yapılamayışının gerekçesi olarak gösterilen Çankaya engel olmaktan çıkalı dört yıla yakın bir süre geçmesine rağmen kayda değer reformlara imza atılamamış olması nasıl yorumlanmalı?
Kalfalık bu ise, ustalık ne getirir sizce?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi