Huzurlu bir seçim için sorumluluklarımız
Demokratik Toplum Kongresi (DTK)’nin, seçim sürecinde takınılacak tavrı belirlemek üzere Diyarbakır’da yaptığı toplantıda BDP destekli bağımsız milletvekili adayı Aysel Tuğluk’un gerilim oluşturan konuşması gündeme oturdu. Onun “Kürtlerin sabrı da, tahammülü de bitmiştir. Devletle olmuyorsa, halkımız kendi demokrasisini kuracak ve kurduğu bu sistem içinde yaşamasını bilecek kadar örgütlüdür. Bu statüsüzlük durumu daha fazla devam edemez. Mısır gibi mi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Ancak, bir statü kazanılacak ve ne pahasına olursa olsun savunulacaktır” ve “felaketin eşiğindeyiz, kötü şeyler olacak” sözleri dikkatleri üzerine çekti. BDP milletvekillerinin terörist başı ile devamlı diyalog halinde olduğu biliniyor. Bu sözlerin neden söylendiği ortada... Açıklamalardan toplumun anladığı şudur: “Siz bize haklarımızı vermiyorsunuz, biz ayrı bir devlet kurarız ve bunu ne pahasına olursa olsun koruruz.” DTK’yı sözde meclisleri gibi düşünüyorlar. Zaten bu söz ve tavırların da etkisiyle Kürt sorunu çözümsüzlüğe mahkum ediliyor...
Oluşan reaksiyonlar nedeniyle Tuğluk “Ben neyimle tehdit edebilirim ki?” diyerek, söylediklerinin tehdit değil tespit olduğunu ifade etti... Geçmişte de bunlara benzer sözler edildi. Sonuçta PKK’nın saldırıları devam ediyor. Bu saldırılar sanki onların can suyu gibi... Hem demokrasiden söz ediliyor hem de “Terör olaylarını tırmandırırız” tehdidinde bulunuluyor ve yapılıyor; sonra da mağdur rolü oynanıyor. Bu tutarsızlık, sorunun çözümü ile ilgili samimi oldukları konusunda şüpheler oluşturuyor. PKK gerçeği olmasaydı bu söylenenler bir tehdit olarak algılanmayabilirdi, kendileri de bu içerikteki sözleri sarf edemezlerdi. Yani bu sözler PKK’nın varlığı ile tehdit haline dönüşüyor.
Kürt halkının gerçek temsilcisi olabilmek
PKK’nın seçime kadar eylemsizlik kararından söz edilse de bunun doğru olmadığını Başbakan’ın konvoyuna Kastamonu’dan Ankara’ya dönerken yapılan silahlı saldırı ortaya koyuyor. Bir polis şehit oldu, diğeri de yaralandı... Daha sonra bu saldırının PKK-TİKKO işbirliği ile gerçekleştirildiği anlaşıldı. 1968’deki üniversite işgal ve boykot olaylarında ve bunlara bağlı çatışmalarda Marksist DEV-GENÇ’in yanında kendilerini Devrimci Doğu Kültür Ocakları olarak ifade eden Kürtler de vardı... Geçmişte olduğu gibi gene işbirliği halinde çalışıyorlar... Nitekim 68 olaylarında ismi öne çıkan Ertuğrul Kürkçü bu seçimde BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekili adayı... BDP Kürt toplumunun inançlı tabanından oy alabilmek için İslam’a saygılı Kürt siyasetçileri aralarına alsa dahi işbirlikçi özellikleri devam etmektedir... Bu özelliği ile BDP Kürt halkının gerçek temsilcisi olamaz. Milletimizin değerlerine saygılı olmak ve onların inançlarını yaşamaları konusunda mücadele vermek son derece önemlidir.
Toplumsal barış için kimlikler üzerinden siyaset yapılmasına son verilmelidir... İnsanlarımızın her hangi bir ırktan olması kendi elinde değildir... Onları Türk ya da Kürt olarak kamplaştırıp siyaset yapılmamalı... Bu iki toplum bir millettir, biz kardeşiz... Çanakkale Zaferini, Milli Mücadele’yi dedelerimiz birlikte kazandılar. Şehitlerimiz yan yana yatıyor... Toplumun her kesimi birbirine saygılı olmak zorundadır. En önemlisi anadille ilgili sorunlardır. Kürt kardeşlerimizin anadillerini kullanmaları ana sütü kadar helaldir. Asıl olan, insanların ilgilendikleri konular ve bunlarla ilgili sağlıklı düşüncelerinin olmasıdır... Bu dille yapılan faaliyetleri kendi toplumlarının kültür seviyesini geliştiriyor ve ülkenin kalkınmasına katkısı oluyorsa bunun ne zararı olabilir ki?.. Dil bir iletişim vasıtasıdır. İnsanların kendi anadillerini kullanmaları, kültürlerini yaşamaları, geliştirmeleri en tabii haklarıdır. Devletin bazı kesimlerinin dillerini kullandıklarında bu insanlarımıza geçmişte yaptığı zulüm kabul edilemez... Ancak aynı kesim inançlarını yaşamak isteyenlere de benzer zulmü yaptı. Sorunlar kavga ile çözülemez. Birlikte huzur içinde yaşamak istiyorsak yeni bir anayasa ile gerekli yasal ve hukuki düzenlemeleri yapmalıyız... Türk’lerin gururunu, Kürt’lerin onurunu incitmeden çözüm bulabiliriz.
Ayrıca BDP sadece “Kürt Sorunu” olarak tanımladığı problemlerle değil, ülkenin tüm sorunlarıyla ilgilenmelidir. Böylece ülke partisi olabilir, olmalıdır... Örneğin işsizlik, üretim ve kalkınma ile ilgili projeleri nelerdir; YÖK ile ilgili, sekiz yıllık kesintisiz eğitimle ilgili siyasetleri nelerdir toplum bunları bilmek istiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.