Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

AB üyeliğinden ne haber!..

AB üyeliğinden ne haber!..

Yazımın hemen başında belirteyim de bir yanlış anlamaya sebep olmayayım. Avrupa Birliği'ne ta başından beri karşı olanlardanım. Bunun sebeplerini de bu köşede yüzlerce kez dile getirmeye çalıştım. Çünkü, Milli Görüş hareketine katıldığım 1974 yılında rahmetli Erbakan Hocamızın bu konudaki görüşlerini benimsedim ve Avrupa Birliği üyeliğinin bizim için yanlış olduğuna inandım. Geçen 40 yıla yakın süre içinde siyasette ne gibi değişiklikler olursa olsun AB'ne bakışım değişmedi. Bunu bir marifet olarak söylüyor değilim. Bir çizgiyi ortaya koymak için söylüyorum ve başlığa bakıp bazı okuyucularımın dün başka söylüyordun şimdi AB hayranlığın mı tuttu gibi bir yanlış anlamaya düşmelerini istemiyorum.

Üzerinde durmak istediğim husus şu seçim kampanyası sırasında başta iktidar partisi olmak üzere dünün AB yanlısı partilerinin sözcülerinin gündeminde AB hiç yok. Acaba dünün AB taraftarı partileri bu düşüncelerini terk mi ettiler? Yani geçmişte AB yandaşlığı yapmakla yanlış bir tavır sergilediklerinin farkına vardılar da şimdi bundan vaz mı geçtiler? Bu yönde bir açıklama yok. Özellikle AK Parti iktidara geldiği ilk günden itibaren öncelikli hedef olarak Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini ilan etmişti. Bunun sonucu olarak AB ile üyelik müzakerelerini başaltılar. Başlattılar ama ufukta Türkiye'nin AB'ye üye olacağına dair en ufak bir belirti yok. Ama AB üyeliğine kabul edilmeyeceğine dair pek çok işaret var. Hatta işaretinde ötesinde net ifadeler söz konusu. Almanya ve Fransa bu konudaki düşüncelerini her fırsatta ifade ediyorlar. Hatta, Müslüman Türkiye'nin AB içinde yeri olamayacağını, en fazla imtiyazlı ortaklık adında kapıda beklemesinde yarar olduğunu ısrarla söylüyorlar. Bu arada AB ile üyelik müzakerelerine bizimle birlikte 2005'te başlayan Hırvatistan'ın 2013'te üyeliği kesinleşmiş gibi. Çünkü AB'li diplomatlar Hırvatistan ile müzakerelerin önümüzdeki ay ya da en geç Temmuz'da biteceğini belirtiyorlar. Böylece Hırvatistan Başbakanı Jadranka Kosor'a duyulan güveni ortaya koymak adına Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan bağımsızlığını kazanmasının 20'nci yıl dönümüne denk gelen Haziran 2013'ü üyelik tarihi olarak kabul ediyorlar.

Hemen belirteyim ki Hırvatistan'ın AB üyeliği beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Çünkü, Hırvatistan'ın Yugoslavya'nın bir parçası olduğu dönemlerde bile Avrupa'dan özellikle de Almanya'dan özel bir muamele gördüğünü, bu ülkede Hırvatlara her türlü kolaylığın gösterildiğini, kısacası Avrupa Birliği'nin üyesiymiş gibi muamele gördüğünü bilenlerdenim. Beni ilgilendiren yanı 2005'de müzakerelerin başlamasından bu yana Türkiye'nin her türlü mevzuatını AB normlarına uydurmak için çaba sarf ediyor olmasına rağmen dışlanıyor olmasıdır..Yasalarını AB istekleri doğrultusunda değiştiriyor. Hatta anayasa değişikliğinde bile AB normları göz önünde bulunduruluyor. Kısacası Türkiye yıllardan beri AB'ye benzemeye çalışıyor, verilen ev ödevlerini büyük bir heyecanla yapmaya çalışıyor.

Hemen belirteyim ki AB'ye duyulan heyecan giderek azalıyor. AB'nin kara sevdalıları bile heyecanlarını yitirmeye başladılar. Çünkü, öylesine itelenip kakılınıyor ki toplum olarak AB yandaşları bile bu muameleden artık sıkılmaya başladılar. Çok net bir şekilde görülüyor ki Türkiye öncelikli olarak inanç yapısını değiştirip AB üyeleri ile aynı noktaya gelmeden üye yapılmayacaktır. Çünkü, AB bir ortak medeniyetin mensuplarının oluşturduğu Hristiyan Kulübüdür. Bu kulübe üye olabilmenin ilk şartı ise Hristiyanlıktır. Biz bu gerçeğe yaklaşık 40 yıldır dikkat çekiyoruz ama nedense topluma gösterebilmek için AB ülkelerinin yöneticilerinin bizim söylediklerimizi insanımızın gözünün içine sokarcasına tekrarlaması gerekiyormuş.

Gelelim seçim kampanyasına... Özellikle iktidar partisinin bu konudaki görüşünü ortaya koyması gerekmez miydi? Gerçi iktidarlarının ilk yıllarındaki kadar AB'ne girme konusunda hevesli görünmüyorlar ama yinede ev ödevlerini yerine getirme, ülkemizi AB normlarına uydurma konusunda her şeyi yapıyorlar. Yani ortada bir belirsizlik var. Artık gerek iktidar partisi gerek CHP ve MHP'nin bu konudaki görüşlerini yeniden belirleyip millete deklare etmeleri gerekmez mi? Seçim kampanyasındaki hava sanki sözünü ettiğim partilerin gündeminde AB yokmuş gibi. Özellikle CHP bu ülkede uzun yıllar AB yandaşlığının başını çekti. Kamuoyunda AB'ye girildiği takdirde ülkemizin tüm sorunları çözülecekmiş gibi bir hava estirildi. Ancak gelinen noktada AB'nin bırakın ülkemizin sorunlarının çözümünde katkısının olmasını kendi sorunlarını bile çözemediği, dağılmanın eşiğine geldiği görülüyor. Böyle bir noktada siyasilerimizin tavırlarını net bir şekilde ortaya koymaları gerekmez mi? İktidar partisi mensuplarının arada bir, "AB ülkeleri ayıp ediyor" anlamına gelen açıklamalar yapmaları işin özünü ortaya koymaya yetmiyor. Artık AB'ye net bir şekilde ya evet ya da hayır demenin zamanı gelmiştir. Bizim için bu olay 40 yıl önce bitmişti ama sözüm bitirmeyip bugünlere kadar taşıyanlaradır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi