Şefik Dursun

Şefik Dursun

Fethin anlamı ve toplumsal hassasiyetimiz

Fethin anlamı ve toplumsal hassasiyetimiz

Dün İstanbul’un fethinin 558. yıldönümünü kutlama etkinlikleri yapıldı. Fatih Sultan Mehmet Han’ın Fatih semtindeki türbesinde ve ülkemizin çeşitli salonlarında fethin anlamı ve fetih ruhunu yaşatmak arzuları dile getirildi...

29 Mayıs 1453 Salı günü Osmanlı mühendisleri ile Macar Urban’ın döktüğü toplarla Bizans İmparatorluğu tarihe gömüldü. Orta Çağı kapatıp Yeni Çağı başlatan bu fetihten sonra Osmanlı Devleti İmparatorluk olmuş, henüz 21 yaşında olan Sultan II. Mehmet, Fatih unvanını almıştır. O güne kadar İstanbul’un fethi için bir çok kuşatma yapılmış ancak hiçbiri başarılı olamamıştı. Resûlullah (s.a.s.) İstanbul’un fethini ashâbına anlatıp, “İstanbul elbette fetholunacaktır; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” diyerek İstanbul’un fethini hedef olarak göstermiştir. Nitekim Eyüp Sultan hazretleri ilerlemiş yaşına rağmen hicri 52. yılında İslam Ordusu ile İstanbul’un fethi için gelmiş ancak hastalanarak vefat etmiştir. Hastalığında vasiyeti üzerine İstanbul’a defnedilmiştir.

68 kuşağı olarak bizler İstanbul’un fethi kutlamalarına son derece önem verir, böylece fetih ruhunu yaşamak/yaşatmak için gayret gösterirdik... Bu bizim millet ve ülke sevgimizi, heyecanımızı ayakta tutardı. Arif Nihat Asya’nın şiirlerinden Fetih Marşı dillerimizden düşmezdi;

“Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden...

Senin de destanını okuyalım ezberden...

Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen... Gönüldesin, baştasın:

Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!”

“Bir milletin evlatları yeri ve zamanı geldiğinde sahip olduğu birçok önemli varlıklardan vatanı/milleti için vazgeçebilmeli; mensubu olduğu toplumun sorunlarına çözüm bulabilmek için fedakarlık yapabilmeli; kendi menfaatlerinden önce toplumun menfaatlerini düşünmeli” olarak anladığımız bu öğütler sadece Fatih’in yaşındaki gençlere değil şimdi artık herkese yapılabilir... Bu şiir ayrıca gençlerimizin kendilerine özgüveninin önemini de vurgulamaktadır.

Ayasofya özgürlüğüne kavuşabilir mi?

Fethin sembolü Ayasofya Camii’dir... Fatih şehrin en büyük kilisesi olarak Ayasofya’yı fetih günü camiye çevirdi ve ilk Cuma namazını Ayasofya’da kıldı. O’nu vakfiyesi olarak ilan etti. Hazırladığı vasiyetinin son kısmında “Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyesini” değiştirene beddua etmektedir.

Görüldüğü gibi Ayasofya’nın hâlâ müze olarak kalıyor olması Fatih Sultan Mehmet’in vasiyetine aykırıdır. Her İstanbul’un fethini kutlamak için toplanıldığında bizler Ayasofya’nın ibadete açılmasını isterdik... Ümit ediyorum ki bir gün, Ayasofya ibadete açılacak ve özgürlüğüne kavuşacaktır.

Fethin önemli sonuçlarından biri de İstanbul Üniversitesi’nin kuruluşunun gerçekleşmiş olmasıdır. Araştırmacılarımız İstanbul Üniversitesi’nin köklerini 1453’e götürmektedir. Gerçekten fethin ertesi günü 30 Mayıs 1453’te Ayasofya ve Zeyrek’te yapılan ilmî toplantılar, İstanbul Üniversitesi’nin bilim yaşamının ilk günü ve ardından bir külliyenin kurulması için başlangıç sayılmaktadır. İstanbul Üniversitesi böylece ülkemizdeki tüm üniversitelerin anası olmuştur.

Fatih İstanbul’a girdikten sonra şehir halkına serbestçe ibadetlerini yapma özgürlüğünü tanımıştır... Nitekim Ortodoksların “Kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederim” demeleri anlamlıdır... Çok üzücüdür ki; Fatih’in hristiyanlara tanıdığı özgürlükleri, 28 Şubat post-modern darbecileri Fatih’in kurduğu İstanbul Üniversitesi’nde kız evlatlarımıza tanımamışlardır!.. İnançları nedeniyle kullandıkları başörtüsü bahane edilerek eğitim özgürlükleri ellerinden alınmıştır... Bu darbecilerden henüz hesap soran da olmamıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şefik Dursun Arşivi