LÜTFÜ OFLAZ’la HAFTANIN SOHBETİ
Ver parayı Kanaltürk Kanalkürt olsun!
- Lütfü Bey; ulusalcılığın bayraktarlığını yapan Tuncay özkan'ın sahibi olduğu Kanaltürk'ü, Fethullah Gülen'e yakınlığıyla bilinen bir iş adamına satmasını nasıl yorumluyorsunuz?
- Tuncay özkan sahibi olduğu Kanaltürk'ü satmakla sadece bir televizyon kanalını satmadı, asıl kendisine inananları sattı! Sabah akşam küfrettiği, "Laik rejimin, Cumhuriyet'in, Atatürk Türkiyesi'nin bir numaralı düşmanı" dediği Fethullah Gülen'in yakınına kanalını sattı. İnsan "Düşmanım" dediklerine silahını satar mı? Ama Tuncay özkan sattı. Anlaşılan o ulusalcılığın ticaretini yapıp, ulusalcılık sattı! Herhalde “Fetocular” diye küfrettikleri değil de, “Apocular” diye küfrettikleri parayı verse, onlara da kanalını satacaktı. Kanaltürk adını Kanalkürt yapacaktı! Belli ki o benim gibi “Ne kadar zorda kalırsan kal, kalemini kır ama satma” diyenlerden değil. “Ne kadar zorda kalırsan kal, kanalını kapat ama satma” diyenlerden değil. Belli ki Tuncay özkan, “Para gelecek yerden kanal esirgenmez” diyenlerden! Artık iyice ortaya çıktı ki, Tuncay özkan'ın ulusalcılığı, laikçiliği, Cumhuriyetçiliği, Atatürkçülüğü mezara kadar değil, pazara kadarmış! Pazarını bulduğu an, parayı bulduğu an kanalını "Düşmanımız" dediği kişilere sattığına göre, Tuncay özkan'ın ulusalcılığı, laikçiliği, Cumhuriyetçiliği, Atatürkçülüğü mezara kadar değil pazara kadarmış! Oysa Tuncay özkan sahibi olduğu Kanaltürk’te ve Cumhuriyet mitinglerinde ne de iddialı konuşuyordu. Onu dinleyenler "İşte vatanı kurtaracak aslan, kahraman Tuncay özkan" diye içlerinden geçiriyordu! “Keşke CHP'ye genel başkan, ülkeye başbakan olsa” diye içlerinden geçiriyordu. Acaba Tuncay özkan kazara Türkiye’nin başına geçseydi, bugün yaptığı gibi “çalışanların maaşlarını ödeyemediğim için kanalı sattım” şeklinde bir mazeretin arkasına sığınacak mıydı? Mesela “çalışanların maaşlarını ödeyemediğim için vatanı sattım” gibi bir mazeretin arkasına sığınacak mıydı!
BIRAKIN GöMLEĞİ ELBİSEYİ DEĞİŞTİRDİ!
- İslâmcı bir geçmişe sahip Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, İngiltere Kraliçesi onuruna verdiği yemekte papyon takıp smokin giymesi ve de “Büyük Haç Nişanı”nı yakasına takması tartışma konusu oldu. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
- Hani Abdullah Gül olsun, diğer AK Parti kurucuları olsun "Biz gömlek değiştirdik" demişlerdi ya… Yahu Abdullah Gül bırakın gömleği, elbiseyi değiştirdi elbiseyi! Artık bir zamanlar “Hıristiyan Klübü” deyip, “Bâtıl Batı” deyip eleştirdiklerinin yaşam tarzına uyuyor. çankaya Köşkü'nde içkili sohbet sofraları da kurduruyor, papyon takıp smokin de giyiyor, İngiltere Kraliçesi ile yaptığı gibi karşılıklı kadeh de tokuşturuyor. Velhasıl bir zamanların “Milli Görüşçüsü” Abdullah Gül’ün yerinde bugün yeller esiyor. Oysa dünyamızda bırakın görüşlerini, cumhurbaşkanı olduktan sonra bile üzerlerindeki elbiseyi değiştirmeyenler var. Cumhurbaşkanı olmadan önceki yaşam tarzları neyse, cumhurbaşkanı olduktan sonra da aynı yaşam tarzlarını sürdürenler var. Mesela İran’ın İslâmcı Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad gibi. Mesela Bolivya’nın sosyalist Cumhurbaşkanı Evo Morales gibi. Onlar görüşlerini de, elbiselerini de değiştirmeyenlerden. Bakın İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ülkesini ziyaret eden devlet başkanlarını, cumhurbaşkanı seçilmeden önce giydiği mütevazı elbisesiyle karşılıyor. Bakın Bolivya Cumhurbaşkanı Evo Morales, ziyaretine gelen devlet başkanlarını, cumhurbaşkanı seçilmeden önce giydiği mutevazı bir kazakla karşılıyor. Onların ve onlar gibilerin giydikleri elbiseler güzel olmayabilir; ama onların emperyalist-kapitalist zulüm düzeninin sahiplerine boyun eğmeyişleri, dik duruşları güzel. Onların giydikleri elbiseler güzel olmayabilir; ama onların emperyalist-kapitalist zulüm düzeninin sahiplerine teslim olmayışları, meydan okuyuşları güzel. Onlar bedenlerinde güzel bir elbise taşımasalar da, bedenlerinde cesur bir yürek taşıdıkları için güzel. Hani ne güzel sözdür şu: “Ne adamlar gördüm üzerlerinde elbise yoktu, ne güzel elbiseler gördüm içlerinde adam yoktu!”
BAYKAL üLKEYİ HASTANEDEN YöNETİR!
- Onuncu kez CHP Genel Başkanı olan 70 yaşındaki Deniz Baykal, “Bizi ayakta tutan koltuk sevgisi değil, vatan sevgisi” demiş. Onun bu sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Deniz Baykal ayakta ama CHP de yatakta! CHP bitkisel hayatta! CHP komada! Baykal CHP Genel Başkanı oldukça da CHP hep yatakta, bitkisel hayatta, komada kalacak! Bunu yakın zamana kadar Baykal’ın en yakınında olanlar bile söylüyor. Ayrıca bütün kamuoyu araştırmaları, Baykal Genel Başkan oldukça, halkın CHP’yi iktidar yapmayacağını gösteriyor. Kaldı ki önümüzdeki genel seçimlerde Baykal 75 yaşında olacak. Nüfusunun üçte ikisi genç olan ülkemiz seçmeni hiç liderinin 75 yaşında olduğu bir partiye oy verir mi? Hadi bırakın genç seçmenleri, yaşlı seçmenler bile “Bülent Ecevit o yaşlarda ne haldeydi, yürümekten bile acizdi, ülkeyi başbakanlıktan değil hastaneden yönetirdi, aman onun yaşında biri yine başbakan olmasın, ülke o günlere geri dönmesin” diye düşünmezler mi? öyleyse Baykal’ın yapması gereken ne? Gerçekten de Baykal’ın dediği gibi AK Parti’nin iktidar olması bu ülke için tehlikeliyse… AK Parti iktidarında laiklik, Cumhuriyet tehlikedeyse… öte yandan Baykal Genel Başkan kaldıkça bu halkın CHP’ye oy vermeyeceği de herkesin kabul ettiği bir gerçekse… Baykal CHP’nin başında kaldıkça AK Parti de iktidarda kalacaksa… Ve de Baykal’ın amacı koltuğunu kurtarmak değil vatanı kurtarmaksa… Bütün bunlar düşünüldüğünde Baykal’ın yapması gereken ne? Halkın oyunu alabilecek, CHP’yi iktidar yapabilecek birinin CHP Genel Başkanı olması için çalışmak değil mi? Böyle birinin CHP Genel Başkanı olabilmesi için de onun önünü, yolunu açmak değil mi? Oysa Baykal ne yapıyor? Kendinden başkasının CHP Genel Başkanı olamaması için ne mümkünse yapıyor. Kendisinin ömürboyu CHP’nin başında kalması için her türlü tedbiri alıyor. Bütün bunları yapan Deniz Baykal bir de kalkıp “Benimkisi koltuk sevgisi değil vatan sevgisi” derse bırakın halkı, kargaları bile güldürmez mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.