Mevlüt Özcan

Mevlüt Özcan

Allah'a kulluğumuzu nasıl yapalım?

Allah'a kulluğumuzu nasıl yapalım?

Hz. Ali (r.a.)nin son derece dikkat çekici bir tesbiti vardır. Demiştir ki: • Bir grup insan bir şeyler umarak kulluk yapar; bu tüccar kulluğudur.

• Bir grup insan da korkudan dolayı kulluk yapar; bu da köle kulluğudur.

• Bir grup insan da vardır ki, şükür olsun diye kulluk yapar; işte bu, tüm duygulardan yakasını kurtarmış seçkin kimselerin kulluğudur.

Kulun Allah'a şükretmesi, Allah'ın nimetlerini itiraf ederek O'na övgüde bulunmak ve kulluğa devam etmekle olur. Her nimete şükür gerekir. O hâlde insanı kulluğa devam ile şükrünü ve Allah'a yakınlığını artırır.

Başarılı bir kulluk için gece ibadetinden yararlanmak hedefe ulaştırır. Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz kendisine verilen nimet ve ikramlara ibadet yaparak şükreder ve "şükreden bir kul olmayı" isterdi.

Olumlu-olumsuz bütün olaylar karşısında mü'min, "Allah'a kul olma" vasfını mutlaka korumalıdır. Müslümanlık "mutluluk yarışıdır dersek isabetli olur.

Allah-u Teâlâ:

"Ben cinleri ve insanları bana kulluk yapsınlar diye yarattım." (Zariyat Sûresi, ayet: 56) buyurmuştur.

Demek ki, yaratılışımızın hikmeti Allah (c.c.)'a kulluktur. Allah (c.c.)'a kulluk yapacağız.

Yine Kur'ân-ı Kerim'de Hz. İsa Aleyhisselam'ın beşikte şöyle dediği naklediliyor:

"Ben Allah'ın kuluyum.

O bana kitap verecek ve beni Peygamber seçecektir" (Meryem Sûresi, ayet: 30)

Hz. İsa (a.s.) bunları söylemekle:

• Kul olmakla iftihar ediyor.

• Kitap verilmesini ve

• Peygamber olmasını kulluktan sonra gelen rütbeler olduğunu hatırlatıyor.

Yine Kur'ân-ı Kerim'de Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) için:

• "Allah, kulu Muhammed'e indirmesi gerekenleri vahyetti" (Necm Sûresi, ayet: 10)

• "Kulu Muhammed'i Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya oradan da Mirac'a çıkardı." (İsra Sûresi, ayet: 1) buyurarak beyanlarda bulundu. Kul olmak hep öncelikli olarak vurgulandı. Çünkü asıl vazife Allah'a kulluktur. Mukaddes olan görev de budur. Bu doğrultuda hayatı yaşamaktır. Günümüzde bazıları (Vazife mukaddestir" deyip Allah ve Rasûlü ile karşı karşıya geliyor; O'nların direktifleri haricinde işlere dört elle sarılıyor. Bu bir şeytan mantığıdır.

"Abdullah" Allah'ın kulu mânâsınadır. Kur'ân-ı Kerim'de bir yerde Peygamber Efendimiz için "Allah'ın kulu Muhammed namaza kalkıp Allah'a ibadet ettiği zaman, cinler üzerine üşüşüyor, neredeyse keçe gibi birbirlerine giriyorlardı." (Cin Sûresi, ayet: 19) şeklinde beyanda bulunulmuştur.

Her Müslüman şu iki hususun üzerinde kafa yormalıdır:

1- Neden kulluktan vatandaşlığa geçirildik?

2- Neden ümmetlikten milletliğe değiştirildik?

Bunları düşünmek büyük mana ifade eder.

Kul denilince insanın aklına hak kelimesi de gelir. İkisini birleştirdiğimiz zaman "kul hakkı" terimi oluşur. İslâm Dini hak kavramına büyük önem vermiştir. Üzerinde en çok durulan da "Kul hakkı"dır. Bu kavramı bilmek farz-ı ayn'dır.Dinimiz Kelime-i Tevhid'ten sonra hak ve adaletin tesisini emreder.

Kur'ân-ı Kerim'de hak kelimesi 20'si Harf-i tarifsiz olmak üzere 17 yerde geçmektedir.

Buna aynı kökten türeyen: 14 isim ile,

26 fiil sigası eklenince sayı: 287'ye ulaşır.

Hak kelimesi ayetlerin çoğunda batılın zıddı olarak kullanılmıştır. Bakara Sûresi, ayet: 42. Nisa Suresi: 105, Maide Suresi: 77)

Bir sonraki yazımzda kul hakkı üzerinde duracağız, inşaallah...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mevlüt Özcan Arşivi