Yüksek Seçim Kurulu ne kadar başarılı?
YSK, Diyarbakır bağımsız milletvekili adayı Hatip Dicle’nin seçimden sonra milletvekilliği mazbatasını iptal etti. Yerine AK Parti’nin adayı ve oğlu PKK’nın Diyarbakır’da dershane çıkışında yaptığı bir saldırıda ölen Kürt hanım Oya Eronat’a verdi. Seçimden önce bağımsız aday olamayacağı belirtilerek müracaatı reddedilen Dicle’nin mahkemeden aldığı “memnu haklarının” iadesi kararı üzerine adaylığı kabul edilmişti. O günlerde sadece Dicle değil diğer reddedilen adaylar için de olayın önemli bir nedeninin evrak eksikliği olduğu görülmüştü. Ve bu eksikliğin giderilmesi hususunda gerek YSK’nın zamanında yapması gereken uyarıları yapmadığı, BDP destekli bağımsızlar tarafının da zamanında verilmesi gereken evrakların verilmesinde titizlik göstermediği ortaya çıkmıştı. Ancak bu olay sorunların hukukun içinde çözüleceğine inanmayanların ekmeğine yağ sürmüş, ülkede terör ve anarşi etkili kılınmaya çalışılmıştı. Bağımsız adayların müracaatlarının kabul edilmemesi ve olaylardan sonra kabulünde olduğu gibi şimdi de ortadaki bilgiler hem YSK’nın hem de BDP destekli bağımsızların bu konuda kusurlarının olduğudur. İşin hukuki süreç içindeki gelişmeleri incelendiğinde bu sonuç ortaya çıkmaktadır. O zaman şunu söylemeliyiz; ülkenin huzuru için yapılması gerekenler önemsenmemiş ya da ihmal edilmiştir. Bütün bu olayların öncesinde YSK yurtdışındaki vatandaşlarımızı gümrük kapılarında oy kullanmaya mecbur etmiştir..
Sorunların çözüm yeri milletin Meclisidir
Şimdi yapılacak olan birilerinin ortaya çıkıp savaştan söz etmesi değildir. Sorunun nasıl çözüleceğinin konuşulmasıdır. Bu konuda Meclis en uygun yerdir. Aksine BDP destekli bağımsız milletvekilleri bu olay nedeniyle Meclise gelmeyeceklerini açıkladılar. Eğer savaş tehditleri ile sorun çözülecek ise bu durum ülkenin geleceği için endişelerimizi artıracak ve toplum huzurunun derin yaralar almasına neden olacaktır. Ayrıca yasaların farklı kişilere farklı uygulanması da kabul edilemez!.. Kürt sorununun çözümü elbette önemli bir hadisedir. Adalet, özgürlük ve ülke zenginliklerinin hakça paylaşımını esas alan ve manevi değerlerimize bağlı bir siyasi iradenin bu sorunu çözebileceğine inanmaktayım. BDP’nin siyasi hayatımızda yer alması isteği önemlidir. Şimdi ortaya çıkan reaksiyonları belki mağduriyet psikolojisine bağlayabiliriz. Şu anda bu olayın bir tarafında terörist başı Öcalan ve PKK var. Devletin de bu kişiyle görüştüğü biliniyor. Bağımsız milletvekilleri Öcalan’dan “ne direktif geleceğini” beklediklerini açıkça ifade ediyorlar. Gelinen noktada Kürt sorununun çözümünü isteyen BDP’liler Öcalansız ve PKK’sız sorunun çözüleceğine inanmıyorlar ya da inanmak istemiyorlar. Bu da olumsuz bir durumdur. Bu etkenlerin nasıl oluştuğunun hepimiz farkındayız. Nedenleri sadece 12 Eylül darbesi sonuçlarının getirdiği faili meçhul cinayetler ve zulümler değildir. Irki özellikleri öne çıkaran, inançlı bir toplumun bakışı gibi bakmayan insanlarımızın Kürt toplumunun sözcülüğüne soyunması ve terör örgütünün desteği ile de etkili olmaya başlamasıdır. Buna devleti zaafa uğratanların gerçeğini de eklemeliyiz. Halen yargılanması devam etmekte olan darbeci zihniyetler için de bu bulunmaz fırsat olarak kullanılmıştır. Kürt sorunları olarak tarif edilen her şey, Kürtçülük yapılmadan oturup konuşulmalıdır. Türkiye demokrasisi her şeye rağmen 12 Eylül dönemlerinden biraz daha farklılaşmıştır. Oturup konuşmak yerine PKK’ya güvenip ırkçılık yaparak çözüm arayanların Kürt toplumuna, Kürt sorununun çözümüne ne kadar katkısı olabilir ki?.. Burada toplum olarak bir konsensüs sağlansa bile bazı güç odaklarının etkili olduğu ve kurulmuş olan bağların bir anda koparıldığını da hatırlamalıyız.
Kürt sorunu çok bilinmeyenli bir denklem haline getirilmiştir. Kürt toplumunu temsil ettiklerini söyleyenler bakın ezanı Kürtçe okuma şaşkınlığını gösterdiler. İnsanlarımızın Cuma namazlarını camilerde kıldırmıyorlar. Toplumun bir kısmı sistemin başarısız eğitim politikaları ve dayatmaları ile kendi inançlarından uzaklaştırıldı. Ülkemizin en önemli birleştirici özelliği olan dinin yaşanmasının önüne konulan engeller kısmen de olsa başarılı oldu. Kürt kardeşlerimizle aramızda bir sorun olmadığını hep söyleriz. Türk’lerin vicdanı olanların, Allah(cc)’dan korkanların hepsinin de aynı düşündüğüne eminim. Bu sorunun çözümü için gayret gösteren ve terörü reddeden Kürtler de şimdi bu harekete katıldı ve milletvekili seçildiler. Onların farklı bir duruş sergilemesini ve bunun da sorunun çözümüne katkı sağlamasını diliyorum. Kürtler bu ülkede Cumhurbaşkanlığı dahil her göreve gelebildiler, halen de bunda bir sorun bulunmamaktadır. Geçenlerde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile ilgili “Türkiye, hazinesini bir Kürt’e emanet etti” haberi bu konuda dikkat çekiciydi... Aslında gelişmiş toplumların “ırki özellikleri öne çıkarma” gibi bir duruşları olamaz.
Vesayet sistemlerinin ülkede oluşturduğu sorunların çözümü için yeni sivil bir anayasa yapılması için BDP destekli bağımsızların katkısı şimdi daha da önemli hale geldi. Meclise girmeliler ve gerçekten Kürt halkının menfaatlerini korumak istiyorlarsa yeni anayasaya destek vermeliler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.