Dikkatimiz çekiliyor
Konya eşrafından Hacı Veyis vardır. Bu zat ve aile efradı kadın-erkek tamamı evliyaullahtandır. Kerametleri de ayan beyan çevresindekilerce görülmüştür. Aileden birkaç tanesiyle görüşmüşlüğüm vardır. Bu aileden Hacı Veyis rahmetullahi aleyh hazretlerinin oğlu Mustafa Efendi rahmetullahi aleyh Konya'da üçler mezarlığında metfundur. 1961 yılında vefat etmiştir. Konya'ya gittiğimde bu zatı ziyaret etmeden Konya'dan ayrılmam. Allah (c.c.) hepsine rahmet eylesin.
Ali Ulvi Kurucu'nun hatıratında okumuştum. Bu zat Hacı Veyis kaddesallahu'l-aziz hazretlerinin torunudur. Diyor ki:
Dedemin iki meseleyi anlattıklarına misal verir dikkatleri şu iki konuyu çektiğini hatırlatıyorum. Birisi miras taksimi, diğeri ise ikinci bir hanım almak.
Şöyle derdi:
Meselâ birisi kayınpederi vefat ettiğinde dinimizin mirastan kadına yarım hisse takdir ettiğini bile bile, zevcesine dese ki:
"- Hanım, madem ki bugün kanun sana da tam hisse veriyor. Sen de ağabeyilerinle al. Ne yapalım günahı kanunu yapana olsun. Cezasını o çeksin." dese; bu fani dünya malı için ebedi ahiretini satmış olur.
Kur'ân-ı Kerim'deki miras ayetleri biter bitmez, Nisa Sûresi'nde, şu âyet-i kerimeler gelir:
• Tike hudûdullah (:Bu miras taksimi Allah'ın hududur, ölçüleridir.)
• Ve men yuti'llahe ve rasûlehu (: Allah ve Rasûlüne itaat etip de O'nun şeriatinin gösterdiği ölçüler içinde taksime râzı olanı Allah cennetine dahil eder. Cemaline mazhar kılar.)
• Ve men ya'silllahe ve Rasûlehu ve yeteadde hudûdehu... (Allah ve Rasûlüne âsi olup da çizdiği hadleri teaddi ve tecavüz edenin yeri cehennemdir...)
***
İkinci meselede de şunları söylerdi:
Bugün memleketimizde câri (yürürlükte) olan kanunlar, ikinci bir hanımı nikahla alıp evlenecek olan kimseye müsade etmiyor. Eskiden bir erkek, ilân ederek, şânıyla şerefiyle, düğünüyle derneğiyle nikah altına alacağı kadının ırzını, nâmusunu, haysiyetini korumak, ona bakmak, doğacak çocuklarının nesebini, şerefini üzerine almak için söz verir, alırdı.
Yeni kanunların, bir adamın bir kadınla nikahsız düşüp kalkmasına da izin vermemesi lazımdır.
Şimdi abdest alıp namaz kılan, Müslümanlığı kimseye vermeyen, caminin birinci safına durup namaz kılan bazı kimseler; eskiden ikinci bir hanımı nikahlamış, Allah ve Rasûlü'nün müsade ettiği ölçüler içinde evlenmiş kimseleri diline doluyor. Bu ne demektir?
Nikahsız olarak kadınların ırz ve namusuna tecavüz edeni ayıplamıyor. Böylelerini "çapkın" deyip geçiştiriyor. "Utanmaz adam, şeref ve ırz düşmanı, alçak" diyeceğine, aldırmıyor da; bir kadını nikahla alıp onun ismetini, iffetini, şerefini, doğacak çocuğun adını, geleceğini emniyet altına alan, namuslu, dindar Müslüman kardeşini ayıplayıp, aleyhine dedikodu yapıyor.
Böyle konuşmanın, davranmanın manası, "Ben Allah'ın kanununu tanımıyorum, Allah izin verse de ben kabül etmiyorum" demektir.
Bu gibi ölçüsüzlükler, Allah'ın koyduğu hududu, sınırları geçmemek, haddi aşmaktır. Bu günahı, caminin ilk safında kılınan namazlar da af ettirmez. (Ali Ulvi Kurucu. Hatıralar-1 sf: 166-167) (Ertuğrul Düzdağ)
***
Bu ifadelerden kadın-erkek kimse alınmasın. Merhum Hacı Veyis (kaddesallahu sırrıhu'l-aziz hazretleri) "Herkes illaki ikinci bir eş alsın" demiyor. Ancak, böyle bir evlilik yapanlar hakkında Allah'ın hükmüne karşı çıkılmasın, bu imanın bozulmasına sebep olur diye ikaz ediyor. Allah'ın meşru kıldığı bir fiili kimse gayr-ı meşru görmeye hakkı yoktur. Kimse aleyhte görüş beyan edemez. Bu, zina fiilinin oluşmasına sebep olur. İlmi otoritelerin beyanı da budur.
Allah'ın emir, yasak ve meşru gördüğü fiil ve davranışlar hakkında ve aleyhinde kimse söz edemez. Aksi halde bu belâ olur çıkar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.