BM RAPORLARINI İSRAİL Mİ HAZIRLAR?
İsrail’in Mavi Marmara vahşetiyle ilgili BM’nin Palmer raporu, insanlık için yüz karası, İsrail’i suça cesaretlendirme ve “vahşete devam” davetiyesidir.
Barış sağlamak için tarafsız, adil heyet raporları gerekir. Ama BM’nin İsrail konusunda rapor hazırlatmak için seçtiği kimseler Yahudi değilse, genellikle Yahudi’den fazla yandaşlık gayretine düşen, akıl-vicdan tanımaz kimseler bulmaktadır. Palmer raporu, bu konudaki raporların şahıdır.
Geoffrey Palmer, talimat almış bir mason mudur bilmiyoruz. Onun yerine akıllı bir Yahudi seçilseydi, İsrail için de yararlı olabilirdi. Nitekim, 2008-2009 İsrail’in Gazze vahşetinin raporu için BM, Yahudi Richard Goldstone’u seçmişti. Goldstone raporunda İsrail’i korumak için ciddi gayret gösterildiği görülmekle beraber, böyle utanmazca suç savunuculuğu yapmamıştır.
Palmer Raporu, ablukanın meşru olduğunu iddia ediyor. Hem de uluslararası deniz sahalarını da içine alma vahşetine dayanak yapmak için. Oysa BM İnsan Hakları Nüfuzlu Komiseri Navi Pillav’ın raporu abluka hukuksuz diyor. BM, temel meselede zıtlaşıyor.
Palmer’in ablukayı meşru gösterme gayreti, söz konusu İsrail olunca, aşırı yandaşlık normal gösteriyor. Bir kere de Palmer’in abluka övgüsünün, Beşşar Esad ve herkes için geçerli olduğunu düşünmek gerek. Bu rapora göre Esad’ın, “Kendini ve saltanatını korumak hakkı ülkesiyle sınırlı değil. İsrail’in Gazze’yi işgal ettiği gibi, komşu ülkeleri işgal edip güvenlik ablukası içine alabilir.”
Bölgedeki zalimlerin bir-iki devrildiği bir sırada İsrail’e, “zulmüne pervasız devam” diyen bu rapor, felaket çağrısıdır. İsrail’in hatadan çıkış yoluna taş koymaktır. İsrail’i felakete atmaktır. Ayı, yavrusunu severken öldürürmüş.
Akla ve vicdana sığmayan ne vahşet varsa, dış politikanın tecrübeli zevatı, “İsrail lobisinin eseri” diyor. Aksiyon ve çözüm, sebebe inmekten başlar. Bu bakımdan tespit önemli. Ne yazık ki yüz yıldır ağza sakız olan bu bilgi, çözüm ve aksiyon yerine, tabilik, yorgunluk, bıkkınlık doğurarak zarara dönüşmüştür.
İsrail’in uluslar arası sulardaki vahşeti kendini korumakmış. BM’nin bu vahşete çözüm için sipariş edip ücret ödediği ekip, “Özre bile gerek yok” diyor. Öldürmek suç değil, vahşete itiraz suçmuş. Uluslar arası denizde İsrail’li bir yardım ekibi öldürülseydi, BM böylesine cinayet savunucusu bir raportör bulabilir ve bu derece vicdansız bir raporu utanmadan dünya kamuoyuna sunabilir miydi?
21. asır, siyasi ve ekonomik sarsıntılarla başladı. Sarsıntılar Batı’yı da vurdu. Batı, İsrail’e tutkun. Ama global dünya iklimi de, insanlığa “ümitvar ol” diyor.
Allah, insanı üstün yaratmıştır. Bu temel gerçek, insanlığını kaybeden zalim, savaşı da kaybeder demektir. Bugün ABD yönetimi, İsrail’in azat kabul etmez fedaisi görünümündedir. Onun için ABD, Mavi Marmara’da öldürülen vatandaşına dahi, katil İsrail olunca sahip çıkmamıştır. ABD böyle gidemez.
Rapora, milletimiz vahdet içinde karşı çıkmıştır. Allah’a hamd ederiz.
Hükümetimiz, bu raporu yok kabul ederek son derece önemli bir ayrım yapmış, raporu hiç muhatap almamıştır.
Attığı son derece yerinde beş adımın, rapor beklemeye gerek kalmadığından, Türkiye’nin taleplerini yerine getirmeyen İsrail’in aymazlığına karşı alındığını ve gerekirse yeni tedbirler de alacağını belirterek ortaya koymuştur.
İsrail evrensel gizli örgütleri, yaygın ve derin yapılarıyla Türkiye aleyhindeki gayretlerini artıracaktır. Zaten elinden geleni geri bırakmadığı için yaptıklarına ilave edebilecek fazla bir imkanı da kalmamıştır. Ama yine de millet olarak dayanışma, dikkat ve kardeşliğimizi güçlendirmek için ciddi gayretlere ihtiyacımız vardır.
BDP Ramazan Bayramı günü Kadıköy iskelede, miting adı altında bütün otobüs duraklarını tahrip etti. Camı çerçeveyi indirdi. Dünyada hiçbir partinin kendi ülkesinin değerlerini tahrip ettiği görülmedi. Hele dini bir bayram günü. Düne kadar, “YÖK’ün emri” diye başörtü terörü estiren üniversitelerden, şimdi de, “YÖK kim? Vahşet bizim işimiz” diyen var. Fert fert ve millet olarak toptan sorumluyuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.