Mehmet hocamıza rahmet diliyoruz
Millî Gazete'mizin merkez binasındaki mescidimizin imamlığını yapardı Mehmet Erkan hocamız. Boş durmaz, geriye kalan zamanlarda da santral operatörlüğü yapardı. Cümle kapısından giren herkes kapıyı açar açmaz, onun nurlu çehresiyle karşılaşırdı. Bir de önünden hiç kaldırmadığı Kur'ân-ı Kerîm ile mesajını verirdi. İçeriye giren herkesin selâmını kemali edeble alır, sağ elini de bağrına basardı. Santralda durması münasebetiyle telefon yoğunluğunun aşırı olduğu zamanlarda bile, verilen selamı almayı asla ihmal etmezdi. Onun bu hali Millî Gazete'ye giren herkese artı enerji verir, sıkıntısı olanlara sıkıntılarını unuttururdu.
Peygamber (SAV) Efendimize sormuşlar:
- Ya Rasulallah! Bir kişinin evliya (Allah dostu) olduğunu nasıl anlarız?
- Baktığınız zaman size Allah'ı hatırlatıyorsa o evliyadır, buyurmuşlar.
Mehmet hocamızın böyle bir özelliği de vardı. O kendisine bakanlara hâl lisanıyla Allah'ı hatırlatırdı.
Ezan okumaya başlayınca herkes işe ara verir, hoş sedası ve ihlâsıyla okuduğu ezanı zevk alarak dinlerdi.
Hülâsa O inancını doya doya ve duya duya yaşadı. Gazetede bir tek kişinin kalbini kırdığı vaki değildi. Bundan dolayı mesai arkadaşları toptan cenazesinde saf tuttu.
Ölüm olduğunu duyarız, biliriz bu İlmelyakîn olur.
Bir tanıdığımız ölür, görürüz, aynelyakîn olur.
Anamız, babamız, yakınlarımız, arkadaşlarımız ölür. O zaman ölümün gerçeğini anlarız; bu Hakkalyakîn olur.
Mehmet hocamız bize ölümü hiç unutmamayı nasihat ederek göçüp gitti.
Ölümü unutmamanın diğer bir yolu da daha yaşıyorken kefeni alıp daima görülen bir yerde bulundurmaktır.
Bilir misiniz bilmem: Moğalistan'da yaşayan Kazaklar kızlarını kefenleriyle gönderirler koca evine, yeni evlerine, yeni hayatlarına. Hayatın iki ucu olan, "doğum ve ölüm"ü birbirinden hiç koparmazlar. Birinin üzerine yoğunlaşıp diğerinin boynunu bükük bırakmazlar. En mutlu anlarında dahi hakkını verirler ölümün.
Moğalistan'da her Müslüman kefenleriyle yaşarlar.Ölümümüzün bizimle yaşadığı gibi. Kadınlar yüreklerinin en güzel köşelerini beyaz gelinliklerine ve beyaz kefenlerine ayırmışlardır.
Kefenlerimizi evlerimizin en belirgin yerine koyarak sabah-akşam onları görerek yaşarsak, günah işlemekten çekinir, kulluktan sapma cesaretini gösteremeyiz.
Mehmet hocamız lisanı haliyle hep böyle ölümü hatırlatarak yaşadı. Onu görenler Allah (CC)'yü hatırlamayı tazeleyerek yaşadılar. Doğrusunu isterseniz, Millî Gazete'de çalışan herkes bir Mehmet hoca olarak yaşıyor. Birbirlerini gördüklerinde inanç tazeliği ile yaşamalarını sürdürüyorlar.
Peki ölmüşlerimizin arkasından ne yapabiliriz.Bu sorunun cevabı şudur:
* İbadet edip sevaplarını ona bağışlayabiliriz.
* Borçları varsa onu ödeyebiliriz.
* Malından tasaddukta bulunabiliriz.
* Kur'ân-ı Kerîm okuyup sevabını onlara bağışlayabiliriz.
* Günahlarının affı için dua edebiliriz.
Bunları yaparken Mehmet hocamızı unutmayalım. Hemen şimdi ruhuna üç İhlâs, bir Fatiha okuyuverelim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.