Kalem çekiyor insanı
Ünlü ceza avukatlarından Prof. Dr. Faruk Erem’in kendi küçük kapsama alanı büyük bir eseri vardır; Bir Ceza Avukatının Anıları. Yanılmıyorsam TRT’de de dizi olarak yayınlanmıştı. Orada yazdıklarından dolayı yargılanan bir yazar ve hakime verdiği unutulmaz bir cevap vardır. Adeta bir cümlede yazarlığın manifestosunu sunar yazar. “Ağır ceza mahkemesi başkanı sanıktan son sözünü sordu:
Sanık ayağa kalktı, elinde bir tomar kâğıt vardı. Uzun bir savunmaya hazırlandığı belliydi. Biraz durakladı, sonra kâğıtları sıranın üstüne bıraktı. Savunmadan vazgeçmişti:
- Ben bunları sadece düşündüm dedi. Başkan:
- Ama yazdınız.
Sanık:
- "Düşününce yazmadan olmuyor ki, kalem çekiyor insanı" dedi.
Evet düşününce yazmadan olmuyor ki, kalem çekiyor insanı. Konuşmak ve yazmak. Bu iki haslet, “Eşref-i Mahlukat” olan insana sunulan bir ikramdır. Ve internet bu iki özelliği aynı anda kullanmamızı sağlayan bir teknoloji harikası olarak duruyor masamızın üzerinde. Yeter ki söyleyecek sözünüz olsun.
“Yazmak nedir” diye sorduğumda içimden bir ses gelir.
Yazmak, bülbülün ötmesi, arslanın kükremesi gibidir. Hatta kuzunun melemesi gibi. Yani çok tabii bir şeydir. Bizim onlardan farkımız düşünürüz ve de yazarız. Bundan 300 yıl önceki bir arslandan hiçbir iz kalmamıştır, ama Beydeba’nın düşündüğü ve yazdığı hayvan hikâyeleri bugünü de yarını da aydınlatacaktır.
Yıllar önce “Akit” gazetesinde “Halil İbrahim Sofrası” başlığı altında yazdığım haftalık yazılarıma bu defa “habervaktim.com”da yeniden başlıyorum.
Üstad Necip Fazıl’ın bize çizdiği çerçeveyi hiç unutmadan yolumuza devam edeceğiz.
“Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın, gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.”
Son nefesimize kadar dostlara muhabbet, düşmanlarımıza husumet beslemek duası ile vira Bismillah.
Fatih Uğurlu
CHP Parti Okulu Açılıyor
1953 doğumluyum; yani Cumhuriyet döneminin kuruluş yıllarında yaşayanlarla birebir tanışma ve o döneme ait pek çok acı hatırayı paylaşma fırsatım oldu. Keşke de olmasaydı. Her bir hatırada hüzün yüklü bölümler olduğunu söyleyebilirim. Bugün bu acıyı millete yaşatan devrin tek partisi CHP, 88. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Milletin hiçbir zaman rızasıyla iktidar vermediği bu parti, sonunda bir parti okulu açmaya karar verdi. Buradan CHP il ve ilçe yöneticileri yetiştirilecekmiş. Doğrusu orada yaşanacaklar tam Cem Yılmaz’lık bir ders programı olur. Biz CHP’nin geçmişine baktık ve bir çırpıda verilecek dersleri ve hocalarını sizlere sunalım dedik:
1. Judo Dersleri: Parti kongrelerinde ve kurultaylarda yapılacak dövüşlerin renkli bir havada geçmesi için tüm üyeler judo eğitiminden geçirilecektir. Dersleri eski CHP milletvekillerinden ve kara kuşak sahibi judocu Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk verecektir.
2- Genel Başkan Devirme Dersleri: İlk dersi CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu verecektir. Gizli oturumda katılımcılara Deniz Baykal kasetlerinin tümü sansürsüz olarak seyrettirilecektir.
Oturumun ikinci bölümünde ise eski genel başkan Deniz Baykal tarafından “Hakkında kaset çıkarılan genel başkanların geçireceği travmalar” konulu bir konferans verilecektir.
Sonra da yazdığı “Kaset-Medet-Peset” adlı kitabı tüm katılımcılara imzalayacaktır.
3- Avukatlık Dersleri: İsrail’e avukatlık derslerini sayın genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Ergenekona avukatlık derslerini ise eski genel başkan sayın Deniz Baykal vereceklerdir.
Şimdiden Silivri, Hasdal ve Telaviv’den İstanbul Çiçekçiler Odası’na yüzlerce çelenk sipariş edilmiştir.
4- İkna Odaları Dersi: Bu arada Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu söyleyenler tek tek ikna odalarına alınarak, O’nun en büyük lider, ebedi şef olduğuna ikna edileceklerdir. Dersleri ikna odaları konusunda daha önceleri çok başarılı çalışmalar yapan İstanbul Üniversitesi eski rektörü sayın Kemal Alemdaroğlu ve CHP milletvekili Nur Serter hanımefendi vereceklerdir. İkna olmayanlar ise kesin ihraç istemiyle parti disiplin kuruluna verilecektir.
Ayrıca parti okulunda iki de sevgi açılacağı açıklanmıştır. Girişteki salonda bugüne kadar görevden alınan 3565 il ve ilçe yöneticisinin resimleri sergilenecektir.
İkinci kattaki “Atatürk” salonunda ise üzerinde İsmet Paşa’nın resimleri olan paralar ve pullar sergilenecektir.
Sergi sırasında ise fonda “10 yılda 60 milyon gayr-i memnun yarattık her yaştan” marşının çalınacağı öğrenilmiştir.
CHP Parti Okulu’na sponsor olan Türkiye Plastik Masa ve Sandalye Üreticileri Başkanı Kemal Baykal ise yaptığı açıklamada “Keşke her partimiz CHP gibi duyarlı olsa. Üyelerimiz onlar sayesinde ayaktalar. Her kongreden ve kurultaydan sonra kırılan masa ve sandalyeleri yeniden üretmek için tam kapasite çalışıyoruz. CHP’ye şükran borçluyuz” demiştir. (Uyduruk haber ajansı)
Vasfi Rıza Zobu’dan inciler
“Söyle bana arkadaşını, sana kim olduğunu söyleyeyim” demiş erenler. 12 Eylül’ün büyük kurtarıcılarından Kenan Evren’in sanat danışmanı ünlü tiyatro sanatçısı Vasfi Rıza Zobu idi. Zobu, engin kültürü ile darbecileri kendisine hayran bırakmıştı. Bir başka tiyatro sanatçısı Bilge Zobu da solcu olduğu gerekçesi ile görevden alınınca kızılca kıyamet koptu. Çünkü sıkıyönetim komutanı yanlış yapmıştı. Zira Bilge Zobu’nun solculukla, molculukla hiçbir ilgisi yoktu ve bunu da da tüm sanat camiası bilirdi. Gazeteciler ve televizyon muhabirleri Vasfi Rıza Zobu’ya durumu sordular ve o da çok dürüst bir şekilde cevapladı:
“Valla, bir yanlışlık olmuş. Bilge Zobu’nun solculukla veya başka bir siyasi akımla hiç ilgisi yoktur. Bu yanlışlığı düzelteceğiz. Bilge çok iyi çocuktur. Okumaz, kimseye zararı yoktur.”
Böylece kültür tarihimize yeni bir açılım gelmekteydi.
Okuyan, zararlı bir kişidir, okumak da zararlı bir eylemdir. Zaten darbeciler de okumadıkları, dünyayı tanımadıkları için darbe yapmamışlar mıydı?
6. Filo Bab-ı Ali’ye Demirledi
İlk defa bir ülke İsrail zulmüne karşı sesini yükseltiyor. Hatta sadece yükseltmiyor, “Göze göz, dişe diş” diyerek kuru gürültüye pabuç bırakmayacağını da cümle cihana ilan ediyor.
İşte Türkiye’nin canını dişine takarak ayağa kalktığı bugünlerde ayağına çelme takan, ya da takmaya çalışan bir yazar grubunun varlığını üzüntü ile izliyoruz.
M. Ali Birand, Hasan Cemal Güneri Civaoğlu, Ertuğrul Özkök, Serdar Turgut, Amerin Zaman, Can Ataklı gibi adı anıldığında sözü ciddiye alınan, kalburüstü yazarların, yazdıklarıyla adeta İsrail ve ABD’nin değirmenine su taşıdıklarını gözlemliyoruz. Bu kartal medyası yırtıcı bir kuş edasıyla, mahallenin kabadayısı İsrail’e kafa tutan Erdoğan’a saldırıyor ve bizim adımıza da karanlık tablolar çiziyor.
En son sahibinin sesi Can Ataklı’yı gözleri dışına fırlamış halde bir açık oturumda şu cümleleri sarfederken görüyoruz.
“Doğu Akdeniz’de İsrail’le mi çarpışırız, 6. Filo ile mi çarpışırız Allah bilir.”
Yani hazret bize aba altından 6. Filo gösteriyor. Ve lisan-ı hal ile diyor ki; Amerika ve İsrail önünde şapka çıkarın!
Manzara-i umumiye bakıyorum Amerika’nın 6. Filo’nun Bab-ı Alî’ye demirlediğini üzülerek seyrediyorum. Meğer ne kadar ABD ve İsrail muhibbi varmış da haberimiz yokmuş!
Mecburi açıklama
Biraz mizah,
Biraz izah
O benim işte
(F.U.)
Aman Dikkat!
Hamil-i kart yakınım değildir. SSK eski Genel Müdürü ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. SSK gibi sizi de batırabilir. Sorumluluk kabul edilmez.
Vasiyet
Beni de Allah ve Rasul aşkının yanık bir örneği ve ardından bir takım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız. (Necip Fazıl Kısakürek)
Siyasi partiler ve dizilerimiz
Artık dizilerle yatıp, dizilerle kalkıyoruz. Gün geçmiyor ki nur topu gibi bir dizimiz olmasın. Biz de dün ve bugünün en çok izlenen dizileri siyasi partilerimize uyarlayalım dedik. Bakın, nasıl bir tablo çıktı ortaya...
AK PARTİ:
Muhteşem Yüzyıl
Sensiz Olmaz
İplemeyen Recep
Şefkat Tepe
CHP
Yabancı Damat
Bir İktidar Masalı
Öyle Bir geçer Seçim Ki
Ay Tutulması
MHP
Yer Gök Kaset
Yaprak Dökümü
Emret Komutanım
SP
Geçmiş Zaman Mimozaları
BDP
Adını Apo Koydum
Bir Günah Gibi
Zehirli Sarmaşık
DSP
Hanımın Çiftliği
HAS PARTİ
İyilik Meleği
Bizim Evin Halleri
Ve İnsan Aldandı
Pakize Suda’dan zor sorular
Pakize Suda, Habertürk TV’de ilginç bir program yapıyor. Elinde mikrofon düşmüş Anadolu yollarına, şehir şehir dolaşıyor. Çok basit gibi görünen bir program. Ama sınırsınız bir seviye tesbit sınavı. Soruyor Mehmet Akif Kimdir? Çeçenistan nerededir? Yatsı namazı kaç rekat, 4 büyük meleğin ismi.
Son hafta dinlediğim iki programda da neredeyse ağlamaklı oldum. Soruyor Gazze neresidir? Allahım o ne cevaplar öyle çiçek diyen var, böcek diyen var. Afrika’da diyen var, Amerika’da diyen. Bir gençlik grubuna yaklaşıyor dördüne aynı soruyu soruyor... Aldığı cevaplar cehaletin doruk noktaları. Hemen onların ardından gelen şık giyimli bir bayana aynı soruyu soruyor. Muhatabı bilgiç bir eda ile;
- İsrail’in başkenti diyor Suda, hiç bozuntuya vermiyor ve:
- Aferin bildiniz diyerek yoluna devam ediyor. Birkaç gün sonra da yine yollarda ve yine yürek burkan cevaplar. Bu defa soru “Arap Baharı”, cevaplar evlere şenlik. 30 kişiden belki 5’i bilebiliyor.
Pakize Suda’nın diğer programlarındaki sorular ve cevaplarını düşündüğümde ister istemez Üstad Necip Fazıl’ın kitaplık çapta bir sözünü hatırlıyoruz.
“İnkılap denilen rahimden nice düşük çocuklar geliyor.”
Evet, kuruluşumuzun 99. yılında yetiştirdiğimiz nesle bakınız. Bu nesil, bu ağacın meyvesi. Sayın Ömer Dinçer, işiniz çok değil, çoooook zor! Bu ağaca yeni aşılar lazım.