Apo hasret gidersin biz ölelim!
Ne bölge halkı, ne siviller, ne de güvenlik güçleri zarar görmesin diye olağanüstü bir terörle mücadele faaliyeti yürütülüyor.
Öcalan’ın görüşmelerinin kesilmesi ve KCK operasyonları ile örgütün koordinasyonu kırılmış, hatlar arası kopukluk sayesinde terörle mücadele güç kazanmıştı.
Günlerdir saldırı gerçekleştiremiyor, koordinasyon sağlayamıyor, moral bozukluğu içindeydi örgüt.
“Asker gelemez” dedikleri Kavaklı Kampı imha edilmiş, bölge üzerindeki en önemli baskı merkezleri yok olmuştu...
Her şey iyiye gidiyordu.
Bölge halkı rahatlamaya başlamış, şehit haberlerini, patlayan bombaları duymamaya başlamıştık.
Ama bir türlü söküp atamadığımız “Açılımcı” zihniyet, günlerdir “en kritik nokta” dediğim yerden vurarak, Öcalan’a ziyaretlerin önünü açtılar.
Terör örgütü lideriyle kardeşi görüştürüldü.
Öcalan’ın hasret gidermenin dışında şeyler konuştuğunu söylemeye bile gerek yok.
O başka şeyler, örgütün yeniden toparlanması ve başlayan saldırılar olarak bize geri döndü.
İskenderun’da karakola baskın, Diyarbakır’da askeri lojmana saldırı, Siirt’te koruculara suikast...
Şehitler, yaralılar, tahrip olan kamu binaları...
Apo’nun hasret gidermesinin bedeli bu...
Kardeşi’nin Apo’nun söylediklerini zihninde tutma kapasitesi sınırlı.
Avukatlarla görüşmelerin önü açıldığında yukarıda saydığım bedellere kat kat fazlası eklenecek...
Birkaç avukat birlikte Apo’yla görüşmeye giriyor, sonra ofislerine döner dönmez oturup ortaklaşa dediklerinin tamamını yazılı hale getiriyor, Öcalan’ı uzlaşmacı, şiddetten uzak gösteren ifadeler Fıratnews’ten yayınlanıyor.
Asıl saldırı stratejisi; silahlı güçlerin yapmaları gerekenler ise KCK eliyle bütün birimlere yayılıyor.
Dışarıya barışçı, içeriye silahlı gücü diri tutan iki yüzlü strateji.
Bir terör örgütü böyle yönetiliyor...
Bazen umutsuzluğa kapılıyorum.
Bunları yazmamıza adeta yırtınmamıza, tarihin de bizi haklı çıkarmasına rağmen aynı hatalar tekrarlanıyor.
Devletin aklına açıkça sesleniyorum: Öcalan’ın örgütü yönetmesine izin vermeyin.
PKK’yı kendimiz bitirebiliriz.
İş neden hep başkalarına havale ediliyor anlayamıyorum.
“Kandil’e ABD operasyon yapsın, PKK’lıları dağdan Öcalan indirsin, Karayılan’ı İran vursun...”
“Böylece ‘bakın biz size operasyon yapmıyoruz başkaları yapıyor’ diyelim, ‘masa’daki konumumuz sarsılmasın, Açılımcılar işin başında oturmaya devam etsin.”
Mantık bu.
Daha doğrusu iflas eden mantık bu...
Ne ABD, ne İran, Kandil’e operasyon yapmaz, Öcalan PKK’lıları dağdan indirmez, silahlı gücü asla bitirmez...
Tam 55 gün önce en ince ayrıntısına kadar deşifre ettiğim MİT’ten koordinatları alan İran da, Karayılan’ı vermez...
Bunlar gerçek değil mi?
Tarih bunu göstermedi mi?
Tekrar göstermeyecek mi?
Tarihimize bakalım bir kereliğine.
Biz kendi gücümüzle elde ettiklerimiz dışında kimin iyiliğiyle neye sahip olduk ki, şimdi olalım.
Bu işi kendimiz yapabiliriz.
Yurtiçinde by-paslanan askeri operasyonlara derhal başlansın.
Jandarma ve Emniyet özel harekatla birlikte komando tugayları araziye çıkartılsın.
Tabancadan bozma MP-5’lerle karakolları savunmaya çalışan gariban polislere en az Kalaşnikof ayarında uzun namlulu silahlar dağıtılsın.
KCK operasyonları aralıksız sürdürülsün, engellemeye çalışanlar görevden alınsın.
“Şehit filan veririz, neme lazım” zihniyetiyle operasyonlara taş koyan korkak valiler, generaller hızla değiştirilsin.
Sonbahar ilerlerken yeterli darbe vurulamazsa, ilkbaharda bedelini ağır öderiz.
Türkiye’deki derin yapının son dayanak noktası PKK haline geldi.
Başarılı olurlarsa kazanımlar o kadar hızlı kaybolur ki ne olduğunu anlayamayız bile.
Bugün Öcalan’la kardeşini, yarın avukatını, sonra da kendimizi görüştürürüz diye düşünen tarihe geçme heveslisi Açılımcılara duyurulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.