Adalet ve istikrar!
31 Mart 2011 tarihinde kabul edilen, 6222 sayılı “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun”un uygulamaya başlamasından 7 ay sonra değiştirilmesi gündeme geldi. Şike yasası olarak da ifade edilen yasanın belli maddelerinde değişiklik yapılması hususunda Kulüpler Birliği tarafından hazırlanan taslak TBMM’de grubu bulunan dört parti tarafından destekleniyor. Parti Grup başkanvekilleri Nurettin Canikli (AKP), Emine Ülker Tarhan (CHP), Mehmet Şandır (MHP) ve Hasip Kaplan (BDP)’ın ortak imzalarıyla TBMM’ye gönderildi.
Demek ki, yasanın değiştirilmesi için oluşturulan lobi, tüm partiler üzerinde etkili olacak güce sahipmiş!.. Ayrıca bir iddia da “değişikliğin şike davası avukatları” tarafından hazırlandığı hususu... Eğer tasarı yasalaşırsa 5 ila 12 yıllık şike cezası, 1 ila 3 yıla inecek. Bunun yanında kişi aynı suçu birden fazla işlemişse bile ceza katlanmayacak. Yani birden fazla şike suçu işleyen birine bir defa şike yapmış gibi ceza verilecek!..
Doğrusu bu düzenlemenin şike olaylarının önüne geçmesi mümkün görünmemektedir. Bu nedenle sonuç toplum ahlakı yönünden zarar verici olacaktır.
Yapılan bir değerlendirmeye göre yasa çıktıktan sonra 3 yıl ceza alan ve 6 ay yatan biri hemen tahliye olabilir.
Böylece yasa muhtemelen çıkacak ve 10 Temmuz’dan beri tutuklu bulunan Aziz Yıldırım başta olmak üzere Metris Cezaevi’nde şike davasından yatanlar Ocak ayında tahliye olacaklar.
Bu yasanın çıkmasından çok kısa bir süre sonra şike olayları gündeme geldi. Ve ilk defa birçoklarının canını yakacak şekilde uygulanmaya başladı. Büyük bir sansasyonla soruşturmalar ve ardından gelen tutuklamalardan sonra dava devam ederken ve sonuçlanmasına belki de az bir zaman kalmışken böyle bir müdahaleye şahit olmaktayız. Bu değişikliğin dava sonuçlanmadan önce yapılmasının anlamı açıktır; şike davası nedeniyle tutuklu bulunanlar kesin ceza alacaklar!..
Durum böyle ise tutukluların ceza almaması ya da daha az ceza alması için yapılmış düzenlemenin şekli bir bakıma “yargıya müdahale” değil midir?.. Ancak yargıya müdahale ediliyor diye kimse birbirini suçlayıp siyasi rant elde etmemesi için de hep birlikte yapılıyor. Dört siyasi parti cenazeyi kaldırıyor!.. Bu yasa 12 Haziran seçimleri öncesi mecliste bulunan partilerin desteği ile yasalaşmış. Aslında şimdi isterse AK Parti bu yasadaki değişikliği tek başına yapabilirdi. Ya da AK Parti istemese böyle bir değişiklik yapılamazdı.
CHP, MHP ve BDP bir araya gelseler böyle bir değişikliği yasalaştıramayacaklarına göre bu işin getirisi ya da götürüsü AK Parti’ye fatura edilecektir.
Yasalar milletin haklarını korumalı
Doğrusu bu iş geçmişte terörist başının Türkiye’ye tesliminden ve kendisine idam cezası verilmesinden sonra, idam cezasının kaldırılmasına benziyor. AB uyum yasaları çalışmaları ile başlangıçta bazı suçlar için idam cezası kaldırılmış iken daha sonra tüm suçlar için, terör dahil, idam cezası kaldırıldı. Bu düzenlemenin arkasında hangi ülkelerin baskıları olduğunu milletimiz biliyor. Bunun kime yararı oldu? Tabii ki terörist başına...
Milletimizin geleceğine dinamit koyanlara, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenlere, yüzlerce-binlerce cana kıyanlara yakalandıklarında ne ceza verilecek?.. Teröristin hedefi sadece öldürmek; kendi insanı da olsa...
Yakalandığında bir de pişmanlık yasasından yararlanmak istiyorsa mutlaka kurtulacaktır. Aynı şekilde tüm partiler AB uyum yasaları çerçevesinde zinayı da suç olmaktan çıkardılar... Kime yararı oldu, millete mi?.. Genelde kanun güçlülerin delip geçtiği, zayıfların takıldığı bir ağdır değerlendirmeleri yapılır. Demek ki, güçlü kanunu delemiyorsa kanunun gücünü zayıflatmak gerekiyormuş!..
BDP’nin bu değişikliğe destek vermiş olmasına hayret ediyorum. Mecliste PKK’yı, KCK’yı savunmaktan nasıl fırsat buldular da buna destek verdiler?.. Demek ki BDP de toplumun sorunlarıyla ilgileniyor!..
Bu cezaların spor hukuku açısından fazla ya da az olduğunu tartışmanın anlamı yok. Belki de gerçekten kabul edilebilir bir hukuki düzenleme değildi... Öyle ise sayın milletvekilleri, sayın partiler işinizi iyi yapın... Kim bilir hangi yasal düzenlemeler sesini çıkaramayan birçok insanı, meslek gruplarını mağdur ediyor. Önemli olan ve üzüntü veren bu kanundaki değişikliklerin “suçlananların güçlü insanlar olması nedeniyle” yapıldığı görüntüsünün ortaya çıkmış olmasıdır.
Ayrıca bazı çevrelerin şike olaylarının 1998’den bu yana Fenerbahçe’nin başında bulunan Aziz Yıldırım’ın uzaklaştırılması için kullanılmak istendiği iddiası olmuştur... Öyledir ülkemizde, kişilerle ilgili dosyalar hazırlanır ve yeri geldiğinde ortaya atılır. Bu yöntemin değiştiğini zannetmiyorum. Bunun için insanların işlerini her zaman düzgün yapması önemlidir. Yasadan korkmak yerine Allah(cc)’tan korkmalı; birilerinin hakkını şu veya bu şekilde eline geçirmek için yanlışlıklar yapmamalıdır. Keşke bu yasa ilk çıktığında daha düzgün hazırlansaydı...
Doğrusu millet olarak hangi futbol takımı olursa olsun taraftarı değilsek bile onların yurtdışında yaptıkları maçları “milli maçlarımız” olarak görüyoruz. Başarıları ile gurur duyuyoruz. Diğer spor dallarımız için de öyle... Spora ilgi duyanlar şu takım para kazansın diye ona destek olmuyor; onun başarısını kendi başarısı gibi gördüğü ve bununla mutlu olduğu için destek oluyor. Hiç kimsenin milletimizin duyguları ile oynamaya hakkı yoktur. Şike yapıp milleti kandırarak müsabaka yapıyormuş gibi rol yapmak ahlaki değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.