Bir bakraç ayrana milletvekilliği ve SATI KADIN
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 76. yıldönümü kutlanıyor. Bu olay da tam bir kara mizah örneği olarak tarihimizde yerini almıştır. Bir bakraç ayrana nasıl milletvekili olunur ve bir koyundan nasıl aynı anda üç post birden çıkarılır işte bu örnekte gizlidir. Satı Kadın ilk kadın milletvekillerimizden. Nasıl milletvekili olduğu ise bir film konusu. Gerçekten iyi bir yönetmen olağanüstü bir film yapar gibi geliyor bana.
Efendim Satı Kadın, 1890 yılında Ankara’nın Kazan köyünde dünyaya gözlerini açtığında onun bir gün milletvekili olacağını söyleseler, bunu söyleyen şüphesiz deli muamelesi görürdü. Koskoca milletvekilliği kala kala yoksul bir köye mi gelecekti? Doğduğunda her Müslüman çocuğu gibi kulağına ezan okundu ve adı SATI konuldu.
SATI tasavvufta Allah’ı hatırlamak her yaptığın işte O’nun rızasına uygun davranmak, yasaklarından sakınmak anlamına geliyordu. Çileli bir çocukluk dönemi yaşadı. O yıllar savaş yılları, yokluk diz boyu. Satı Kadın genç kızlığında da Yunanlıların Ankara’ya yaklaştığının ve top seslerinin bu felaketi haber verdiğini yaşayarak görmüştü. Ama o her Türk kadını gibi cesurdu, yiğitti.
Ailesine ve köyüne sahip çıktı. O şartlarda bile dünya evine girdi ve çocukları oldu. Hayat devam edecekti. Bir yandan vatan için insanlar ölecek, diğer yanda ise yeniler doğarak o saflar doldurulacaktı. Ve bir gün 7 düvele karşı verdiğimiz savaş bitti. Satı Kadın’ın kocası İbrahim Efendi de yiğit bir adamdı. Kurtuluş savaşında defalarca cephede savaşmış ve yara almıştı, çok yorgundu.
Artık Satı Kadın hem köyünün muhtarı, hem de evin reisiydi. Bu arada millet mektebine giderek çat-pat okuma yazma öğrenmişti. Yıl 1935 yeni seçimler yapılacak. İşte o seçimlerden birkaç ay önce Satı Kadın’ın başına devlet kuşunun konduğu bir olay cereyan etti.
Bu olayı Afet İnan hatıralarında biraz da mizahi bir üslupla anlatır. Sıcak bir yaz gününde Atatürk, Yaveri, Nuri Conker ve Afet İnan Kızılcahamam yolunda ilerlemektedir. Köylüler yollara ağaç dallarından taçlar yaparak karşılama hazırlığındadırlar. Gazi’nin arabası durur, ama kimse konuşmaya cesaret edemez. “Onların içinden birdenbire sırma işlemeli, en güzel köylü elbiselerini giymiş yağız çehreli bir kadın otomobile yaklaştı. ‘Paşam hoş geldiniz, senin için yer hazırladık, ayran yaptık, insene’ dedi. Atatürk nezaketle yolumuzun uzun olduğunu ve her yerde durmanın mümkün olmadığını anlattı. Fakat aynı zamanda da bana ‘Bu kadın kimmiş, sorsana’ dedi.”
Hatıralarının devamında Afet İnan Atatürk’ün “işte mebus olacak kadın” dediğini aktarıyor. Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının ardından da iki jandarma eşliğinde Ankara’ya çağrılan Satı Kadın Atatürk kontenjanından milletvekili seçilmiştir. Öncelikle başı açtırılır, bir mağazadan kendisine o günün şartlarında modern denilecek kıyafetler alınır ve giydirilir. Adı da Gazi tarafından Hatı olarak değiştirilir. Sonunda da konu mankeni olarak Meclis’teki yerini alır. Tabii daha rahat bir hayata kavuşmuştur.
İlk kadın milletvekillerimizden Hatı Çırpan’ın hikayesi böyle. Okuma yazma oranının kadınlarda yüzde 8 olduğu bir devirde milletvekili olmuştur. Hoş, erkeklerde de bu oran yüzde 22’dir. Hepsinden daha acıklısı ise bugünkü gibi her vatandaş sandık başına gidip oy kullanmamaktadır. Evlere şenlik bir seçim sistemi vardır, müntehib-i saniler milletvekillerini seçmektedir, yani delegeler!
Onlar da hükümet binasına doldurulup, polis ve jandarma dipçiği altında Ankara’dan gönderilen listeleri onaylamaktan başka bir şey yapmamaktadırlar. Bu yüzden de pek çok milletvekili hiç gitmediği, görmediği ve asla da gitmeyeceği yerler adına milletvekili olmuşlardır.
O günlerde de Halide Edip Adıvar gibi kadınlara Meclis kapalıdır ve Gazi ölünceye kadar da yurtdışında yaşamak zorunda bırakılmıştır.
Ey Türk kadını, seçme ve seçilme hakkını işte böyle Aziz Nesin’lik olaylarla kazandın, ne mutlu sana!