Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Doğrusu varken yanlışlardan birine yandaş olmak

Doğrusu varken yanlışlardan birine yandaş olmak

Ülkemizde geçmişte olduğu gibi bugünde iktidar sahipleri her türlü eleştiri ve teklife kapalılar. Genellikle iktidar sahipleri alkışlanmak, takdir edilmek istiyorlar. Alkışlamaktan ellerimiz zarar görmez ama sisteme yönelik eleştirilerinde iktidar ve yandaşlarının kendi üzerlerine almaları ve buna tepki duymalarını anlamak mümkün değildir. Söz gelimi iktidar yanlılarının gösterdiği gibi ekonomik gidişat mükemmel değildir, zaten sahip olunan anlayış ve bu anlayış çerçevesinde yapılan uygulamalar ile bu ülkenin dünya üzerinde belirleyici bir hale gelmesinin mümkün olmadığını söyleyenlere, "İyi de kardeşim bunların yaptıkları hiç iyi ve doğru şeyler yok?" gibi bir ucuzculuğa sığınmaları gösteriyor ki geçmişte aynı düşünceleri paylaşıyor olmamıza rağmen bugün gelinen noktada iktidar yanlıların farklı bir çizgide olduklarını sadece çizgi değiştirmekle kalmayıp geldikleri çizgiyi içselleştirdiklerini söylemek yanlış olmasa gerek. Yaygın bir söz vardır; duran saat bile günde iki defa doğruyu gösterir. Kaldı ki bu köşede iktidarın beğendiğimiz uygulamalarını da dile getirdik.

İktidara yönelik eleştirilerimde hiçbir zaman topyekün bir ret çizgisinde olmadım. Ancak, gidilen yolun yanlış olduğunu belirtiyor ve, "Kendi özgünlüğünü ifade edemeyen, sürekli kimlik erozyonuna uğrayan bir sosyal formasyon, kendi yolunu bulup, kendi ayakları üstünde durabilir, toplumsal sürece egemen olabilir mi? diye soruyoruz. Bu yüzden öncelikli olarak kendi özgün kimliğimize, yani mensubu olduğumuz medeniyetin değer ölçülerine sahip çıkarak taklitçilikten kurtulmak zorunda olduğumuzu tekrarlıyoruz. Birileri iktidar uğruna kendi özgün kimliklerini bir takım Batı kaynaklı kavramların cazibesine kapılarak terk etmekte bir beis görmüyor olabilirler ama biz bunun yanlış olduğuna, bu ülkeyi lider ülke yapmayacağını sadece birilerinin uydusu haline getireceğini söylüyoruz.

Bu bakımdan özellikle ekonomiye yönelik eleştiriler karşısında birilerinin, "Ama inkarı mümkün olmayan bir gerçek var ki, Avrupa ekonomilerinin derin bir krizle sarsıldığı günümüzde,Türk ekonomisi herkesi kıskandıracak bir büyüme trendi yakalamış bulunuyor" diyor olmaları Türkiye'nin doğru yolda olduğu anlamına gelmiyor. Türkiye'nin uyguladığı ekonomik programlar vahşi kapitalizmin kuralları değil mi? Avrupa ülkeleri bu kurallar içinde bir zamanlar zirveye çıktıklarını sanırken birden bire tepe üstü gitmiyorlar mı? ABD ve AB'de yaşananlar vahşi kapitalizmin çıkar yol olmadığını göstermeye yetmiyor mu?

Kaldı ki 'Liberal öğretinin büyüme ile kalkınmayı özdeş sayması mutlak bir gerçeğin ifadesi midir? Hızlı büyüme geniş toplum kesimlerinin yoksullaşmasıyla at başı gidiyorsa bu büyümeye alkış tutmak doğru olur mu?'

Vahşi kapitalizme yönelik eleştiriler karşısında iktidar yanlılarının öfkeye kapılmasını, onların vahşi kapitalizme alkış tuttuklardı anlamında yorumlamak istemiyorum. Ancak, siyasi yandaşlık bazılarının gözünü kör etmiş görünüyor.

Bu arada düşünen ve üreten beyinler için bazı soruları gündeme getirmek ve bu soruların cevabını araştırmak doğru bir yaklaşım değil midir?

Bugün vahşi kapitalizmin dünyayı sürüklediği noktada 'Yenilenemez kaynakları hızla tüketen, çevreyi kirleten, aşırı yoksulluk ve sefalet üreten Batı uygarlığına dahil olmayı, ona benzemeyi,onlar kadar üretip onlar kadar tüketmeyi, kirletmeyi, yok etmeyi amaçlamalı mıyız? Bu arzulanır bir şey mi?' sorularının cevabını araştırmak insanlığımızın gereği değil mi? Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete anlayışı ile üzerimize hiçbir sorumluluk düşmediği anlayışı içinde ömrümüzü tüketmek doğru bir yol mu?

Yıllardan beri komünizme ve kapitalizme karşı çıkarken her iki ideolojinin de insanlık için çıkmaz sokak olduğunu savunduk. Batı kaynaklı ideolojilerin insanı mutlu etmekten uzak olduklarını, bunun içinde İslam Medeniyeti'nden kaynaklanan insanı merkeze alan anlayışın hayata hakim kılınması gerektiğini savunduk. Ekonomik alanda ise üzerinde uzun yıllar Rahmetli Erbakan Hoca'nın başkanlığında sürdürülen çalışmalar sonucu Adil Ekonomik Düzen olarak nitelendirilen ekonomik sistemin hayata geçirilmesine duyulan ihtiyaca dikkat çektik. Adil Ekonomik Düzen nedir diye merak edenlere Reşat Nuri Erol kardeşimin köşesini okumalarını tavsiye ediyorum.

Bugün Vahşi Kapitalizmi toplumumuza tüm kurum ve kuralları ile hakim kılmanın gayretinde olan bazılarının geçmişte bu çalışmaların içinde destekçi olarak bulundukları da işin ayrı bir yönüdür. Dün ile bağlarını kestiklerini açıklayanlara bunun sebebini sormanın anlamı yok. Çünkü sebep belli. Milli Görüş çizgisinde yürümek zor ve faturası ağırdı.

Her ne ise bazı iktidar yanlarına bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.Şahsen AK Parti iktidarının tüm yaptıkları yanlış diyor değilim. Gittikleri yolun yanlış olduğunu söylüyorum. Demokratikleşme yönünde atılan adımları görmezden gelmenin mümkün olmadığını ancak işin sonunu görmek gerektiğini düşünüyorum. Ve diyorum ki bu ülkede Batı medeniyetinin değer yargılarına dayanarak toplumu refaha ve mutluluğa kavuşturmak mümkün değildir. Bu bakımdan sisteme dönük eleştirileri birilerinin şahıslara yönelik eleştiri gibi algılaması ve takdim etmesi ideolojik körlük ya da siyasi taassuptan öte geçmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi