Yargılamayı hızlandırmak yada tutukluluk süresinin kısaltılması
Uzun tutukluluk sürelerinin cezalandırmaya dönüştüğü yönündeki eleştiriler uzunca zamandan beri gündemden düşmüyor. Hemen belirteyim ki hüküm kesinleşmediği sürece tutukluyu suçlu ilan etmenin mümkün olmadığını düşünenlerdenim. Böyle olunca da suçluluğu kesinleşmemiş insanların yıllarca içeride tutulmasının doğru olmadığı düşüncesine katılıyordum. Ancak, tutukluluk süresini kısaltmak adında yargılamayı hızlandırmaya yönelik atılan adımların ileride yeni sorunlara yol açabileceğini düşünüyorum. Yani yargının hızlandırılması ile tutukluluk süresinin hızlandırılması konusunu birbirinden farklı olarak ele almak gerekir.
Demek istediğimi net bir şekilde ifade etmek gerekirse yargılamaların zaman aşımına uğrayacak bir yavaşlıkla yürütülmesi elbette kabul edilemez. Çünkü, zaman aşımı suçluluğu kesinleşmemiş olmakla birlikte suçsuzluğu da kesinleşmemiş bir tutuklunun zaman aşımına dayanarak serbest kalmasının kabul edilebilir bir yanı olamaz.
Yargılamanın uzun yıllar sürmesi sanıyorum başta mahkeme ve hakim sayısının yetersizliği ile ilgilidir. Bir hakime günde 40-50 dosya düşüyorsa hem dosyaların doğru dürüst incelenme imkanı olamaz hem de yargılamada hata riskini artırır. Yani suçlu suçsuz, suçsuz ise suçlu konumuna düşebilir.Bu da yargıya güveni sarsar.
Yargılamaların uzun sürmesinin sebebini tek başına mahkemelerdeki iş yoğunluğu ile izah etmek de eksik bir değerlendirme olur. Çünkü, çok yönlü bir uygulamanın çeşitli ayakları var. Delillerin toplanması ve bu delillerin doğruluğunun netleşmesi için uzun bir zamana ihtiyaç duyuluyor. Bu bakımdan Adli Tıp başta olmak üzere çeşitli kurumların takviye edilmesi gerekiyor. Bu takviye hem eleman açısından hem de araç ve gereçler açısından önemlidir. Eğer Adli Tıp'a gönderilen bir delil ile ilgili raporun gelmesi için yıllarca beklemek gerekiyorsa yargılamayı hızlandırmak mümkün olmaz. Bunun için hakim sayısını artırmak da yeterli olmaz. Bu bakımdan yargılamayı hızlandırmak şart olmakla birlikte bunun verilecek kararlarda tereddüt uyandırmaması gerekir.
Yargılamada zaman aşımına meydan verilmemesi ilk beklenti olmakla birlikte sanıyorum esas tartışma konusu tutukluk sürelerinin çok uzun olmasıdır. Yıllarca süren bir tutukluluk sürecinin ardından beraat eden bir zanlının kaybettiği zamanı telafi etmek mümkün olabilir mi? Kaldı ki insanlar sadece tutukluluk sürelerinde hayatlarından önemli bir kısmını kaybetmiyor, aynı zamanda tutuksuz bile yargılansalar konulan bir takım sınırlandırmalarla hayatlarının önemli bir kesimini eksik yaşıyorlar. Söz gelimi 12 Eylül 1980 darbesinin arkasından hakkımda açılan bir dava yaklaşık 10 yıl sürdü. Bu arada içeri girip çıkmalar oldu. Hatta, dava devam ederken başlangıçta yüklenen suçun mahiyeti değişmesine rağmen ek savunma alma ihtiyacı bile duyulmadı. Sonuçta beraat etmemize rağmen 10 yılı aşkın yurt dışına çıkma yasağına muhatap olduk. Mesleğimin en verimli dönemlerini bu şekilde geçirdim. Beraat ettikten sonra bile hakkımızda tüm çıkış kapılarına gönderilmiş yazılar sebebiyle her yurt dışına çıkışımda ciddi sıkıntılar yaşadım. Hatta, pasaportumu yenilemek için müracaat ettiğimde iş yerimden polisler yaka paça alıp emniyete götürdüler. Çünkü, emniyetin bazı birimlerinde hakkımızda bulunan yakalama emri kaldırılmamıştı. Maksadım yaşadıklarımı anlatmak değil. Yargılama sebebiyle ortaya çıkan ve insanların hayatını kısıtlayan uygulamalara dikkat çekmek istiyorum. Bu bakımdan insanlar tutuksuz bile yargılansalar ister istemez ciddi sıkıntılara muhatap oluyorlar. Bunu birde tutuklulukta geçen yıllar olarak düşündüğünüzde işin ciddiyeti daha iyi anlaşılacaktır. Bu bakımdan yargılamanın yanlış hükümlere yol açmayacak şekilde hızlandırılması ve buna bağlı olarak tutukluluğun kısaltılmasını sağlayacak yeni düzenlemenin biran evvel hayata geçirilmesi gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.