Şevket Kazan siyaset sahnesine nasıl çıktı
Geçen yazımızda Mehmet Bingöl ve Hasan Hüseyin Alpten yola çıkarak siyaset ahlakı ve siyasi hırsları dizginleme konusunda bir girizgâh yapmıştım. Bugün başka bir örnekten yola çıkarak olaya yeni bir boyut katacağız.
Efendim yıl 1973. Konyadan İstanbula doğru Hukuk Fakültesine kulaç atan genç bir üniversite öğrencisi olarak yola çıkmış ve kendi memleketimde başlayan gazetecilik serüvenime bu yeni şehirde Millî Gazetede devam kararı da almıştım.
Bir yandan gazete, bir yandan hukuk öğrenciliği. O yıl Türk siyasi hayatında yeni bir çığır açılacaktır. Gazete Milli Görüş hareketinin yayın organı ve ben de ressamı olarak görev yapıyorum. Daha doğrusu adımız başlık ressamı. İşimiz gazeteye yeni girecek yazı serilerinin anonslarını ve başlıklarını yapmak. Önüme gelen ilk başlık isteği Basında üç büyük parti ve MSP. Zevkle yapıyorum başlığı. Tabii Bâb-ı Alinin malum medyası kıyameti koparıyor. Bu Erbakan denilen adamın eti-butu ne ki partisini birden üçüncü parti olarak ilan ediyor.
Erbakan Hocanın üç büyük parti dediği, Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve onlarla yarışa kalkışan yeni kurulmuş Milli Selamet Partisi amblemi de bir anahtar.
Yani Hoca, Her kilidi ancak biz açarız mesajı veriyor zihinlere. Ve üç ay sonra iktidara geleceklerini müjdeliyor.
Tabii daha fazlaca tanınmadığı için de kartal medyası onu palavracı olarak ilan ediyor ve hocayı lime lime doğramaları için tüm yazarlarını, karikatüristlerini, muhabirlerini ve de özellikle manşet ekibini görevlendiriyor. Hoca, ilk raundu kazanmıştır. Zira o, malum medyanın işbirliği yaparak Millî Selamet Partisinden bahsetmemek ve onu yokluğa mahkûm etmek gibi bir durumdan endişe etmektedir. Medyanın aleyhte de olsa haberler yapması hocanın işine gelmektedir. Böylece parti tanınacak ve bu genç parti seçimlerde 53 milletvekili çıkararak, 3. parti olarak ipi göğüsleyecektir.
Ve bilindiği gibi CHP ile koalisyon yaparak kuruluşunun birinci yılında vaat ettiği gibi iktidara gelecek ve Türkiyede pek çok tabuyu yıkacaktır. 30 yıllık bir dönemde de Türk siyasetinde önemli bir aktör olarak yer alacak ve tüm İslam coğrafyasında da siyasi hareketleri etkileyen, yönlendiren bir merkez görevini eksiksiz yerine getirecektir. Şimdi yine 1973e dönüyoruz. Hızlı bir şekilde tüm ülkede örgütlenen Milli Selamet Partisi kendi fikriyatında, en güvendiği adaylarını listelere yerleştirmektedir.
Kocaelinde de liste başı olarak hepimizin yakından tanıdığı Enver Baytan hocaya teklif götürülür. Baytan Hoca, kendisinden daha genç ve enerjik birisini tavsiye eder. Erbakan Hoca ısrarcı olur ve tanımadığımız insanlarla yola çıkamayacağını bildirir.
Bunun üzerine Baytan Hoca, trene binerek Ankaranın yolunu tutar Erbakan Hocayla görüşür. Bu gencin davamız için çok faydalı olacağını, kendisine de sonuna kadar kefil olduğunu söyler ve onun aday olmasını sağlar. Kocaelinden birinci sıradan aday olan ve ilk seçimlerde seçilerek parlamentoya girerek koalisyon hükümetinde Adalet Bakanı olarak görev yapan bu genç Şevket Kazandır.
Enver Baytan hocanın kefil olduğu ve onu hiçbir zaman yanıltmayan ve Erbakanın emir eri olarak emir-komuta zinciri içinde önemli hizmetleri olan sayın Kazan geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında yayınlanacak bir açık oturumunun çekimleri için Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine gitmiş ve orada güya ilerinin hukukçuları olacak olan bir grup kendini bilmez tarafından lince tabi tutulmuş, canını zor kurtarmıştır.
Bu arada hıncını alamayan ahlak fukaraları onu yumurta yağmuruna tutmuşlardır. Daha önce de aynı edepsizliği, Anayasa Profesörü Burhan Kuzu, Egemen Bağış, Yusuf Ziya Özcan gibi her biri kendi sahasında başarılara imza atmış, Türkiyenin yüzakı insanlara da yapmışlardı. Bunlar hukukçu değil, olsa olsa CHPnin aradığı militanlar olabilirler.
Bunlara bakınca Üstad Necip Fazılın kitaplık çapta tesbitini bir kere daha acıyla hatırlıyoruz, İnkılap denilen rahimden nice düşük çocuklar geliyor!
Allahım milletimizi bu bağnaz kafalardan koru!