Çok eskilere gitmeye gerek yok yakın tarih Fransızların, sömürme iştahlarını ve fanatik kinlerini hangi ölçülere vardırdıklarını göstermeye yeterli. O yüzden Fransa Senatosunun, soykırımı inkârı suç sayan yasayı onaylaması bizim için beklenmedik bir netice değil. Şer şerliğini yapacak. Ama şer sandığımızda hayır vardır. Günü gelir kötülerin tuzakları, kötülük yapmak istediklerinin hayrına dönüşebilir. Buna karşılık beklemedikleri bir zamanda şerleri kendi başlarına dolanan kâbusları olabilir. Geleceği okuyan kâhinlerden değilim. Sadece Rabbime ve O’nun âyetlerine olan imanımla söylüyorum bunu.

Mehmet Akif, “Tarih’ tekerrürdür diye tarif ediyorlar/Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi” diyor. İbret alma hususunda ihmalkâr bir milletiz. Yaşananları çok çabuk unutup “biz işimize bakalım” rahatlığıyla güne yoğunlaşıyoruz. Çünkü hareketli ve dinamik bir yapıya sahibiz. Geleceğimizi muhatap olduğumuz acılar, haksızlıklar, sıkıntılar üzerine bina etmiyoruz. Daha iyiyi, daha güzeli arayışımız var. O yüzden tarih şuurunu diri tutma yolunda olması gereken çabayı sarf etmiyoruz.

Bizim düşünce geleneğimizde hikmetle bütünlük göstermeyen ilim, kıyl u kâ’lden ibarettir. İlmin özü marifetullâhtır. Batılılar açık alan olarak içimize girmeye başladığından beri, yani dünyaya onların penceresinden bakmaya özendiğimizden beri kendimize yabancılaştık. Meselelerimize onların tavsiyelerine müracaat etmeden kafa yoramıyoruz. Kendilerinden alıntılar yaptığımız yabancı teorisyenlerin kim olduklarını, ne yaptıklarını fazla araştırmadan başköşeye taşıyoruz. Oysa bir araştırma yapılsa önemli kısmının CIA kanallı olduğu görülür.

İnşallah genç araştırmacılarımız medyanın ağırlık verdiği konularda ciddi bir araştırma yaparlarsa hesapları çok önceden yapılmış oyunların kimlerin aracılığıyla nasıl adım adım, sindire sindire milletimize okutulduğunu açığa çıkaracaklardır. Önceleri toprak meselesinden hiç söz edilmezken artık bu ideoloji ajanları vatan-toprak kelimelerini yazılarına yavaş yavaş sokuşturuyorlar. Bitti mi, bitmedi, bu ülkeden beslenen, bizden biri olarak bağrımıza bastıklarımız ufak ufak koyunlarındaki haçı çıkarmaya başladılar. Gizliyi açığa çıkarma zamanıdır direktifini almış olsalar gerek röportajlarda boy göstermeye başladılar. Hızlandırılmış program gereği artık içimizdeki hainlerin saldırıları artacaktır, hazır olun, ama aldırmayın ve üzülmeyin. Çünkü bütün bunlar bizim toparlanmamıza vesile olacaktır, inanın.

Soykırım iddialarının 1890’lı yıllarda tezgâha konulduğunu, tehcire gelinceye kadar alt hazırlığının çoktan yapıldığını unutmamalıyız. Sarkisyan, Senatonun kararı üzerine Sarkozy’nin şahsında Fransızlara methiye yağdırırken, “şecaat arz edem derken merd-i kıpti sirkatin söyler” hesabı Fransızlarla asırlık dostluklarından dem vuruyor. Bu dostluk uğruna Türklere karşı işgalcilerle iş birliği yaptılar, bu dostluk uğruna Fransa geri çekilirken onları yüz üstü bıraktı. Ermenilerin hiç şüpheleri olmasın, Fransızlar kendi dertlerine düştüklerinde dostlarını tekrar gözlerini kırpmadan harcayacaktırlar.

Dikkat edilirse günümüzdeki saldırıların çoğu millet olma hakikatimizi hedef alıyor. Sanki bu topraklarda gelişi güzel topluluklar olarak yaşamışız gibi. Kişiyi nasıl bilirsin, kendin gibi. Medeniyetimiz, eserlerimiz, en önemlisi ruh mimarı alperenlerimizle bu toprakların sağlam mührüyüz. Şerrin sesi kimseyi üzmesin. Onlar için gayeye götüren her yol meşrudur. Bilmediğimiz daha çok oyunları ve iftiraları tezgâha çıkmak üzere sıradadır. O yüzden hazırlıklı olalım.

Bize lazım olan devirlere, durumlara göre dolduruşa gelmeden tavır koymaktır. Yüzümüzü Allah’a çevirmektir. Başımıza ne geldiyse yabancıların yaptıklarından çok kendi gafletimiz ve aşırılıklarımızdan geldi. Muhabbetimizde, karşı çıkışlarımızda, öfkemizde düsturumuz hep itidal olmalıdır. Aşırıya gitmek yanlışı çağırır. Hiçbir millette hakka hukuka riayet bizdeki kadar evlerin, odaların içini doldurmamıştır. O yüzden Allah bizimle beraberdir, yeter ki hassasiyetimizi yitirmeyelim.